1. Altın Koza ve Yılmaz Güney Faktörü, Gazeteci Şahin Esendemir

1. ALTIN KOZA SİNEMA ŞENLİĞİ VE “YILMAZ GÜNEY” FAKTÖRÜ

Fotoğraf : Oya Peri -Fatma Karanfil-Yılmaz Günay önde oturan Esnaf Odalar Birliği Başk.Hakkı Başman 

https://www.facebook.com/photo?fbid=8517996144897903&set=gm.26699789262969105&idorvanity=495586090482780

Gazeteci Şahin Esendemir yazdı.
Yıl 1968; Beyaz perdede Türk filmlerinin henüz yeni yeni renklendiği yıllar.. Renkli ve sinemaskop Amerikan filmlerinin arasından sıyrılıp, melankonik senaryolarla, vurdulu kırdılı Anadolu öykülerinin dantel gibi işlendiği zamanlar..
Yağız bir delikanlı, jön hegemonyasının hakim olduğu Yeşilçam’da farklı bir devrimi gerçekleştirmenin peşindedir. . Türk sinema dünyasında “Çirkin Kral” adı ile taçlandırılan Yılmaz Güney, sadece aktör ve yönetmen olarak kalmalar yetinmez, farklı bir atılım yapmak için araştırmalara da girişir..
Bir tarafta Paramound , Universal, Colomba, Warner Bros, Metro Goldwın Mayer gibi dev Amerikan şirketlerinin filmleri, diğer taraftan da Yeşilçam’da melankonik salon filmlerinin yapımcıları..
Kemal Film, Erler Film, Taç Film, And film gibi her yıl onlarcası türeyen film prodüktörleri sinema piyasasında iyi bir yer bulmak ve Yeşilçam’a tutunabilmek için yeni ve ciddi arayışlar içindedir..
Yurt dışında film yapmanın zorlukları ve Yeşilçam’da salon filmlerinden vazgeçmeyen yapımcıların kaprisleri arasında bocalayan Yılmaz Güney’e ilk ışık 1964’de Antalya’da başlatılan “Altın Portakal Film Şenliği” ile yanar..
O dönemde her yıl 2-3 film yapan ancak bir türlü bu filmlerini Antalya’daki festivalde gösterime çıkaramayan Yılmaz Güney, İstanbul’daki farklı film yarışmalarında da umduğunu bulamaz.. Anadolu filmciliğinin gelişmesi ve güçlenmesi konusunu öncelik olarak hedefine alır ve “Hemşehri festivaller” fikrinin olgunlaştırılmasının önemini benimser.. Yeşilçam’ın tekelin karşı adeta bir savaş başlamıştır.. “Ben sinema sektörünün yeni Don Kişot’yum!” diye adeta bazı çevreler kafa tutmaktadır..
ANTALYA FİLM FESTİVALİ, ADANA’YA ÖRNEK OLUR
Yılmaz Güney, Antalya gibi, sinema dünyasında o yıllarda çok fazla bir etkinliği olmayan bir şehrin, “Altın Portakal film şenliği” şemsiyesi altında nasıl bir kamuoyu yarattığına tanık olunca, kararını verir.. Adana’da bir sinema festivali yapma konusunda kendine bir anlamlı görev üstlenir..
Memleketi olmakla övündüğü Adana’da , yıllar yılı adeta sanat ve sanatçı kaynamaktadır. Yılmaz Güney memleketinin bu özel lığıinden yararlanmayı ve Adana’nın sinema dünyasında çok daha iyi bir yer dinmesini sağlamayı kafasına koyar..
Bir taraftan Anadolu’nun doğal platolarında film çekimlerini sürdüren, diğer taraftan da bu filmlerine yepyeni ve prestijli bir piyasa bulma çabasındaki Yılmaz Güney, 1967’de hayalinde oluşan “Adana’da bir film festivali düzenleme” fikrini olgunlaştırmak için daha sık mrmleketine gelmeye başlar..
Antalya Film Festivali’nin nasıl yapıldığını araştırmış, bu tür organizasyonlarda Belediye, Ticaret Odası, Sanayi Odası gibi kurumlar ile sivil toplum kuruluşlarının desteğinin alınmasının gerekli olduğunu görmüştür. Antalya’da olmayan büyük sanayicilerin Adana’da olması, Yılmaz Güney’i daha da heveslendirir.
Sabancılar, Sapmazlar, Atıllar, Paksoylar, Topraklar, Haslar, Karabucaklar gibi onlarca maddi destek alacak sanayici ve iş adamının varlığı bu hevesini güçlendirir..
İLK ALTIN KOZA FİKRİ
Adanalı olmakla övünen sinema sanatçısı Yılmaz Güney, o dönem Adana Valisi olan Lütfü Hancıoğlu (1966-1970 ve Belediye Başkanı olan Erdoğan Özlüşen (1967-1973) ile bu konuda görüşmeler yapar, hedeflerini dile getirir, bu aşamada kendisine yardımcı olmalarını ister. Ancak her iki taraftan da gerekli desteği bulamayınca, ilk başta hayal kırıklığına uğrar..
Yılmaz Güney’e daha önce çalışmaları başlatılmış, ancak bir türlü istenilen aşamaya gelememiş, Adana ölçeğinden Yeşilçam ortamına ulaşamamış bir festival çalışmasından söz edilir.. Adana’daki bazı sanatsever kişiler festival tohumları atmış, ancak filiz bile çıkmamış, tohumlar yeşermemiştir!
Sanatsever bir lise öğretmeninin, Antalya’da gerçekleştirilen film şenliğini örnek alacak bir çalışma başlattığı, hatta bu konuda o dönemde sosyal anlamda Adana’da oldukça etkin bir konumda bulunan bazı kadın derneklerinden destek bulduğu da anlatılır kendisine ..
Yılmaz Güney, öncelikle bu sanatsever girişimci öğretmen Ziya Darendeli ile temas kurmaya çalışır.. Ama Ziya hoca hem kırgın, hem üzgün, hem ne suskundur.. Ziya Darendeli öğretmen küsmüş, küstürülmüştür!..
ZİYA DARENDELİ GERÇEĞİ
Altın Koza adını ilk kez ortaya koyan kişi olan Ziya Darendeli, Adana ve sinema sevgisi ile dolu tertemiz yüreği ve sevda dolu kalbiyle yola düşmüş 1965’li yıllarla birlikte.. Adana’da yapılması düşünülen böylesi önemli etkinliklerin kalıcı olabilmesi için çok önemli desteklerin gerekli olduğunu fark etmiş.. Öncelikle kamu kurum ve kuruluşlarından destek alabilmesi için güçlü bir toplumsal alt yapıya gerek olduğunu fark etmiş. Bu konuda ilk adımı atarken Adana’nın sosyal hayatını yönlendiren kadın derneklerinin ilgisini çekmek için bazı girişimlerde bulunmuş..
1966 yılında Ali Sepici’nin Belediye başkanı iken başlatılan bu çalışmalarda Ziya Darendeli’ye Muazzez Arpacılar, Şenel Türker, Müzeyyen Olgun, Fikriye Yeter gibi etkin dernek başkanları ve Adana sosyetesinin önemli isimlerinden de destek gelmiş. .
Altın Portakal örneğinden yola çıkıldığı için Antalya’ya bir araştırma gezisi düzenlenmiş , nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konularında görüş alışverişinde bulunulmuş.
Ancak bu gezi her biri kendi alanında güç mücadelesi veren Adana’nın etkin sosyetik kadınlarının turistik Antalya tatili olmaktan ötesine geçmemiş ..
Sadece orada tesadüfen karşılaştıkları İstanbul’da bulunan Türk Film Arşivi yöneticilerinden aldıkları ipuçları ellerindeki en önemli yol haritası olmuş .
Antalya modeli onlara çok daha zor ve daha dolambaçlı gelince, fikir ayrılıkları daha ilk gezide başlamış.
Hangi yolun izleneceğine karar verilmeden o yıl yapılan Belediye Başkanlığı seçimlerinde Adalet Parti’li Ali Sepici, Cumhuriyet Halk Partisi adayı Erdoğan Özlüşen’e kaybetmiş.. Bu seçim bir anlamda, çalışmaların da durmasına neden olmuş..
ŞENEL TÜRKER’İN KARARLILIĞI
Ziya Darendeli’nin yanında sadece Güney Sanayi’nin sahibi Sapmaz ailesinden Şenel Türker ve onunla birlikte hareket eden birkaç kişi kalmış. Şenel Türker’in kararlılığı ile yeniden başlayan çalışmalarda ilk başta Vali Ömer Lüfi Hancıoğlu ve Belediye Başkanı Erdoğan Özlüşen’i ziyaret ederek, destek istemişler. Daha sonra da Antalya örneği gibi değil, İstanbul’da faaliyet gösteren Türk Film Arşivi’nin desteğini alarak, onlarla birlikte Adana’daki festivali başlatma kararı almışlar.
Şenel Türker’in başı çektiği, Ziya Darendeli, Dr. Rahime Ataş ve Hülağü İlhan Tunç’tan oluşan bir komite, Türk Film Arşivi’ndeki yetkililerle birlikte bir çalışma programı hazırlığına girişmiş..
Ancak Adana’nın festivali fikri ile yola çıkıp büyük emek veren Ziya Darendeli, ortaya çıkan gelişmelerde olması gereken yolda yürünmediğini görünce, “Ben, üzerime düşen görevi yerine getirdim. Gerisini yapacak güç ve kabiliyette kişiler var. Gönül rahatlığı ile ayrılıyorum” diyerek ekipten kopmuş..
Ziya Hoca’ya yakın çevreler, bu ayrılığın kökeninde, Adalet Parti CHP çekişmesi olduğunu söyleseler de, Darendeli, bu konuda tamamen suskun kalmayı tercih etmiş ..
Ziya Darendeli daha sonra görevi; Şenel Türker’in başkanlığında kurulan Cahile Çolakoğlu, Nurten Öğretmengil, Turgut Yalkın, Bozkurt Ursavaş, Necibe Zaimler ve Selim Boysan’dan oluşan festival komitesine devretmiş..
Aslında bu bir yeni başlangıç değil, Adana festivali fikrinin rafa kaldırılması anlamını taşıyormuş.
SİNEMA FESTİVALİNİ FİLMDEN ANLAMAYANLAR YAPARMI?
Adana’ya her gelişinde bu yapılan çalışmalar hakkında da bilgi almaya gayret eden Yılmaz Güney, film piyasasına tamamen uzak, sinema ve sanat dünyasındaki dönen oyunları bilmeyenlerin böyle bir festivali gerçekleştiremeyeceklerine, ellerine yüzlerine bulaştıracaklarına inanmaktadır..
Adana’da Çakmak Çaddesi üzerinde bulunan Uluç Resim Galerisi, bir anlamda Yılmaz Güney’in zihninde oluşturduğu film festivali için bir harekat merkezi konumuna gelmiştir. Recai Tansuğ, Abdurrahman Yurtturu, Ahmet Önenköprülü, Selim Baysan, Hilmi Kürklü, Kaya Beycan, Şadi Tatlıtuğ, Dr. Celal Arabacıoğlu, Hikmet Sihay, Vehbi Kaya gibi sanatsever kişilerin katılımı ile sık sık toplantılar yapılır.. Bu toplantılara dönemin tanınmış azetecilerinden Kemal Kınacı, Alaeddin Kutlu, Aydın Remzi Yüreğir, Bilgi Altınözü, Osman Yereşen, Erol Erk, Erman Erk, Aytaç Pekkoçak da davet edilir. Herkesin görüş ve düşünceleri alınır.
Burada herkesin birleştiği tek fikir, Adana’da yapılacak bir festivalin, sosyetenin elinde oyuncak olacak, siyasilerin yönlendireceği bir etkinlik olmaması gerektiğidir..
KARARLILIK VE HEDEF
Yılmaz Güney, Belediye Başkanı Erdoğan Özlüşen ile tüm bu gelişmeleri ortaya koyarak, olması gerekenler ile böyle bir sistemle ne kadar yol alınabileceğini anlatır.. “Adana’da gerçek anlamda bir film festivalini, ancak benim gibi bu sektöre sadece bedenini değil, tüm benliğini koymuş kişiler yapar. Adına Altın Koza diyeceğimiz bu festivali, kim engel olmaya kalkışırsa kalkışsın, yapacağım, yaptıracağım” der..
Erdoğan Özlüşen de, “Ben Belediye Başkanı olarak herkese eşit davranmak zorundayım. Ancak gönlüm senden yana.. Gerektiği her yerde, her zaman yanındayım” deyince artık ciddi ciddi start verme zamanının geldiğine inanılır..
BEKLEYECEK ZAMANI KALMADI!
Yılmaz Güney’e ilk başta Antalya modeli gibi bir Kültür Sanat Vakfı kurma gerekliliği ileri sürülür. Böyle bir vakıf olduğunda iş adamları ve sanayicilerin de destek olacakları konusunda sözler alınacağı ifade edilir..
Yılmaz Güney hemen hemen ilk aşamada Adana’da bir Kültür Sanat Vakfı kurma konusundaki girişimlere başlar. Ancak o dönemde vakıf kurmak, son derece zor ve uzun süreli bir aşama gerektirmektedir. Adana bir festival yapma konusunda zamana yenik düşmemek zorundadır. Yılmaz Güney ve arkadaşları onunda Vakıf yerine Adana Sinema Kulübü adı altındaki bir derneği kullanmaya karar verirler..
SİNEMA KULÜBÜ AKILCI FORMÜL
Festivalin düzenlenmesi görevini bu dernek üstlenecek, Belediye’nin yönetimindeki organizasyon ile ekonomik destek ve festivalin yapım masrafları karşılanacaktır.
Ancak hemen hemen her ay yapılan toplantılarda sadece havanda su dövülür. Herkes birbirine bakmakta, o ünlü sanayiciler bir türlü elini cebine atmamaktadır. Herkes, topu bir diğerine atıp, kenarda bekleyince Belediye Başkanı Erdoğan Özlüşen, Yılmaz Güney’e “Bu işi böyle başaramayacağız. Bizim ne bir festival yapabilecek bütçemiz, ne de böyle bir konu için harcayabilecek bir tahsisatımız yok. Elimiz kolumuz bağlandı” diye dert yanar.
HERKES KENARA ÇEKİLİNCE?
Büyük umutlarla geldiği Adana Belediyesi’nde hayal kırıklığı yaşayan Yılmaz Güney’in tepesi atmıştır. Adana’da bir film festivali yapılacaktır. Bundan geri dönüşün olmadığını bağıra bağıra anlatır. Gereken tüm harcamaları kendisinin yapacağını bunun için Sinema Kulübü’ne ne kadar para gerekiyorsa vereceğini söyler. Esnaf Oda Başkanı olan Hakkı Başman’ın, Ünlü ırganizatör Aydın Sağay’ın, Bora Reklam sahibi Recai Tansuğ’un ve tanınmış ressam Ahmet Önenköprülü’nün de bastırması ile Erdoğan Özlüşen bu organizasyonda yer almayı ve elini taşın altına koymayı kabul eder..
Ama sıkıntısı da vardır. “Belediye kasasından 5 lira çıksa, muhalifler beni topa tutarlar. Adalet Partililer kulaklarını dikmiş, bizim ne yapacağımızı bekliyorlar” diye festivale daha başlamadan siyaset karıştığının dile getirir..
Özlüşen bu konuda haklıdır. Adana’da bu festival konusunda daha önce Ali Sepici’nin başkanlık döneminde başlayan çalışmalar ile Yılmaz Güney’in çalışmaları karşılaştırılmaya başlanmış, Altın Koza daha doğmadan, “Komünist festivali” diyerek bazı çevrelerde adlandırılmaya başlanmıştır bile..
KARARLI OLMANIN NETİCESİ
1968 yılının son ayları gelip çatmıştır. Böylesi festivallerin tanıtımı, hazırlıkları ve organizasyon çalışmaları için bir zamana ihtiyaç vardır. Adana Belediyesi tarafından festivalin hazırlıklarında görev alacak bir ekip kurulur. Bu ekibe çeşitli kesimlerden önemli isimler davet edilir. Ancak işin yükü Belediye Başkanı Erdoğan Özlüşen ve bazı gazetecilere düşmektedir..
Kemal Kınacı, Erol Erk, Alaeddin Kutlu, Hilmi Kürklü, Adil İkiz, Bilgi Altınözü gibi gazeteciler ile Celal Serin, Abdullah Öngen ve Süphan Tekin, Recai Tansuğ gibi isimler de komitede yer alınca ilk ciddi adımlar atılır.
Yapılan ilk toplantıda festivalin ismi belirlenir, “Altın Koza Sinema Şenliği” adı altındaki organizasyonun asıl hedefi de Yılmaz Güney tarafından orada açıklanır:
“Altın Koza, Adana’da sanatın ve sanatçıların koruyucu şemsiyesi olacak. Adana’nın sanatçıları kollanacak, sanata olan duyarlı kesimler harekete geçirilecek. Adana’ya ve Adana’nın kültürüne, sanatına, sinemasına, tiyatrosuna, güzel sanatların her dalına sahip çıkılacak.
Altın Koza, sanat’ın ve sanatçının beşiği olacak.”
“ALTIN KOZA KİŞİSEL DEĞİL, TOPLUMSAL OLMALIDIR”
Film Şenliği ile ilgili hazırlıklarının bir an önce tamamlanması ve Adana’da aşırı sıcaklardan etkilenilmemesi için de, ilkbaharın sonunda uygun bir tarihte yapılması konusunda karar alındı..
Altın Koza Film Şenliği için 1969 yılı Mayıs ayının üçüncü haftası uygun görülmüştü. 17 Mayıs’ta başlayacak 22 Mayıs’ta ödül töreni ile son bulacak şenliğin kurumsal kimliği için de Adana Belediyesi ve Adana Sinema Kulübü ismi kullanılacaktı.
Yılmaz Güney, tümü ile kendi emeğini taşıyan Altın Koza’nın kuruluşunda adının kullanılmasını kendisi istememiş, bir anlamda adından dolayı oluşacak toplumsal muhalefetin önüne set çekmek istemişti.
Adanalı sanatçı bunu şu sözlerle net olarak dile getirmişti:
“Altın Koza Adana’nın şenliğidir.. Adana’nın adını yarınlara taşımayı hedeflemektedir. Kişisel değil, toplumsal özelliği ile gündemde olmalı, bu şekli ile bilinmeli ve öyle kabul edilmelidir. Ancak o şekilde etkili ve başarılı olur.”
MASRAFLARI GÜNEY KARŞILADI
Birçok kişinin, “Hayalden öteye geçemez” diye alay ederek takip ettikleri Altın Koza Şenliği sonunda gerçekleşecek duruma getirilmişti. Ağırlıklı olarak Adana’nın çeşitli kesimlerinden, siyasi ayrıcalık gözetmeksizin belirlenerek davet edilen, birçoğuna emrivaki görev verilen Şenlik komitesi ilk başta biraz tutuk olmalarına rağmen, sonunda onlar da bu heyecanı benimsedi.
Altın Koza’nın tarihi belirlendikten sonra neler yapılması gerektiği konusunda daha ayrıntılı çalışmalar yapması için bir üst komite belirlenmişti. Komitenin başkanlığını Belediye Başkanı Erdoğan Özlüşen yapacak, enformasyon konusunda Adana’da görev yapan gazetelerin temsilcileri görev üstlenecek, Adanalı sinemacıların da bu organizasyona katkıları konusunda Yılmaz Güney ve Adanalı sinemacılar çalışma başlatacaklardı..
ALTIN KOZA’NIN AMBLEMİ 3 ADANALI SANATÇININ ESERİ
Altın Koza’nın hayata geçmesi ile başlayan çalışmalarda bu sinema Şenliğinin amblemi konusunda unutulmaz bir birliktelik yaşanır ve ilk Altın Koza’nın amblem ve figür çalışması Ahmet Önenköprülü, Abdurrahman Yurtturu ve Hikmet Sihay tarafından birlikte yapılır. Bu birlikte çalışma, Yılmaz Güney tarafından sıkça dile getirilir ve “Adanalı sanatçılar bir hedefe kenetlenirse vuramayacakları bir hedef yoktur. Yeter ki bir olalım, birlik olalım” diye seslendirilir..
ÖN JÜRİ NASIL AÇIKLANDI?
Mart ayı ile birlikte şenliğe katılacak filmlerin nasıl değerlendirileceği konusu gündeme taşındı. Belediye Başkanı Erdoğan Özlüşen, 20 kişi olarak belirlenen ancak sadece 8 komite üyesi ile yaptığı toplantı sonunda şenlik için başvuru yapan filmleri değerlendirmek için seçilen, ön jüri üyelerini açıkladı..
Türk Filmleri Arşivi Başkanı Sami Şekeroğlu, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Öğretim Üyesi Tamer Başoğlu, Ressam Ersu Pekin ve Adana Belediye temsilcisi, gazete yazarı Odhan Baykara’dan oluşan ön jüri üyeleri ilk olumlu adımın işareti olmuştu.
İLK FESTİVALE SADECE 9 FİLM
15-22 Mayıs 1969 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 1. Altın Koza Sinema Şenliği’ne sadece 9 film, başvuru yapmıştı..
Bu filmler; Orhan Elmas’ın “Ezo Gelin”, Atıf Yılmaz’ın “Köroğlu” ve “Menekşe Gözler”, Lütfi Akad’ın “Kader Böyle İstedi”, Orhan Aksoy’un “Kadın Asla Unutmaz” ve “Kederli Günlerim”, Metin Erksan’ın “Kuyu”, Yılmaz Duru’nun “Mekansız Kurtlar” ve Yılmaz Güney’in “Seyyit Han” adlı filmleri idi.
Altın Koza’nın ön eleme jürisi Filmarşiv salonlarında bu filmleri izlemiş ve dokuz filminde şenlikte yarışmasına ‘oy birliği’ ile karar vermişti..
Altın Koza’nın alt yapısı artık hazırdı, katılacak filmlerin hepsinin gösterime alınması kararlaştırılmıştı.
Davetiyeler bastırıldı, İstanbul’dan davet edilecek sinemacılar, Gazeteciler, sanatçılar ve gelecek diğer kişiler belirlendi. Adana artık Altın Koza ile kucaklaşmaya hazır duruma gelmişti..
FESTİVAL İNANCI BÜYÜYOR
Şenliğe katılacak sanatçılar, film yapımcıları ve sinema eleştirmenlerinin de aralarında olacağı tüm misafirlerin Adana’da konaklanması, ağırlanması ve diğer masraflarının hemen hemen hepsini Yılmaz Güney kendi cebinden karşılıyordu.
Şenlikle ilgili hazırlıklar başladığında, daha önce elini cebine atmayan birçok kurum ve iş adamı “Çorbada bizim de tuzumuz olsun” diye Yılmaz Güney’in peşinden koşmasına rağmen, o dik duruşunu hiç bozmuyordu. İlk gün verdiği sözde duruyor, Belediye’nin sadece manevi desteğini yeterli görüyordu.
YILMAZ GÜNEY’E ASKERLİK ENGELİ
Altın Koza hayali ile yıllardır emek veren Yılmaz Güney’e şenliklerin başlamasına 2 ay kala şok bir haber geldi.. Her türlü engeli rahatlıkla göğüsleyen Adanalı sanatçı bu kez karşı konulamaz bir engele takılmıştı. Askere gitmesi gerekiyordu..
Araya onca kişi girdi. Ancak ihbarlar yapılmış, Askerlik Şubesi karar almış, kendisine de tebliğ edilmişti. Yılmaz Güney’in eksik yaptığı 3 aylık bir askerliği vardı, tamamlaması gerekiyordu.. Kendisine de hiç vakit tanınmıyor, tüm araya girenlere, “siyasi düşüncesi” bahane gösteriyor sadece, “sessiz sedasız teslim olsun, gerektiği zaman yeterli şekilde izin veririz” deniliyordu..
Yılmaz Güney “asker kaçağı” konumundan kurtulmak için teslim olmadan önce Altın Koza Sinema Şenliği’nin jüri üyelerinin belirlenmesi konusuna çalıştı..
ALTIN KOZA’NIN İLK JÜRİSİ
Son derece hassas bir çalışma sonucu netleşen Yazar Kemal Tahir’in başkanlığında, Prodüktör Nusret İkbal, Rejisör Orhon Arıburnu, Sinema Oyuncusu Sema Özcan, Eleştirmen Turhan Gürkan, Akademi Öğretim Üyesi Estetikçi Neşet Günal, İçişleri Bakanlığı Temsilcisi Alim Şerif Onaran, Türk Film Arşivi temsilcisi Bülent Erkmen ve Adana Belediyesi temsilcileri Kasım Ener, Yalçın Remzi Yüreğir, Zeki Yüzüak’tan oluşan jüri üyeleri bu zor görevi yerine getirecekti.
Yılmaz Güney, estivalde jüri görevini üstlenenlere, “Öncelikle adil olun. Bu memleketi, bu şehri, bu topraklarda yetişenleri düşünerek karar verin. Kimseye torpil yapmayın” diye samimi mesaj gönderip önce Malatya’daki Ordu Komutanlığına teslim oldu, sonra da Muş ilindeki bir askeri birliğe gönderildi.
Güney’in yokluğunda, dostları onun bu özel durumunu kimseye hissettirmeme konusunda anlaşmışlardı. Sadece tek endişeleri, Adanalı sanatçının büyük emek verdiği Altın Koza Şenliği’ne katılıp, katılamaması idi..
Yılmaz Güney, o dönemin askeri yetkililerini kırmamış; onların isteğini yerine getirmiş, hiçbir bahane üretmeden sessiz sedasız teslim olmuştu.. Onun istediği bu “bakaya askerlik görevi”ni yerine getirirken, Altın Koza Şenlikleri süresince 10 günlük izin isteğini karşılamaları idi..
Askeri yetkililer de, “ön plana çıkma, gazetelerde, haberlerde görünme” demişler, buna uymak koşuluyla izin vermişlerdi..
İLK ÖDÜLÜ O KAZANDI
Yılmaz Güney izinli olarak geldiği şenlik süresince inanılmaz mükemmel bir ev sahipliği ortaya koydu. Bunun için büyük çaba harcıyordu. Jönünden figüranına kadar tüm misafirlerini uçakta kendisi karşıladı. Üstü açık spor otomobiller ve onu takip eden faytonlarla Sular’dan, Atatürk Caddesi, Çakmak Caddesi, Küçüksaat, Büyüksaat, Kız Lisesi, Abidinpaşa Caddesi, Kuruköprü, Ziyapaşa Bulvarı’nı takiben Adana Tren Garı önünde son bulan muhteşem bir konvoyla Adana’da unutulmaz bir şehir turu yaptırdı.Gazete temsilcileri ile festival komitesinde birlikte görev yapıyorlardı. Kendi aralarında anlaşmışlardı.. Sadece ödül töreni konusunda sıkıntı vardı, onu da kendisi çözdü..
Adana Belediye Tiyatro Salonu’nda düzenlenen kapanış töreninde ve Kristal Palas’taki Şenlik Balosunda gözlerden uzakta durmaya, objektiflere takılmamaya özen gösterdi..
BELEDİYE TİYATRO SALONUNDA
İLK TÖRENİN HEYECANI
Altın Koza Sinema Şenliği’nin ilk ödül töreni oldukça kalabalık bir topluluğun katılımı ile Belediye Tiyatro Salonunda gerçekleştirildi. Adanalı 3 sunucunun birlikte sahne aldıkları final töreninde ödüllere hak kazanan isimler ve yapıtlar da belirlendi..
Metin Erksan’ın “Kuyu” filmi büyük ödüle layık görüldü, Altın Koza figürlü plaket sahibi oldu. Filmin ödülü tam 15 bin lira idi. İkinci film olarak seçilen Orhan Elmas’ın yönetimindeki “Ezo Gelin” filmi 10 bin lira, yönetmenliğini Yılmaz Güney’in yaptığı “Seyit Han” filmi ise üçüncü seçilerek 5 bin lira ödül kazanmıştı.
Altın Koza Sinema Şenliği’nde
En Başarılı Rejisör ödülünü; Metin Erksan (Kuyu Filmi ile),
En Başarılı Kadın Oyuncu ödülünü; Fatma Girik (Ezo Gelin filmi ile),
En Başarılı Erkek Oyuncu ödülünü ise Yılmaz Güney (Seyit Han filmi ile) kazandılar.
Altın Koza Sinema Şenliğinde ayrıca
Aliye Rona (Kader Böyle istedi) filmi ile en başarılı yardımcı kadın oyuncu,
Hayati Hamzaoğlu (Kuyu filmi ile) en başarılı yardımcı erkek oyuncu,
Gani Turanlı (Seyit Han filmi ile) en başarılı görüntü yönetmeni,
Safa Önal (Menekşe Gözler filmi ile) en başarılı senaryo,
Nedim Otyam (Seyyit Han filmi ile) en başarılı film müziği,
Lale Film de (kuyu filmi ile) en başarılı stüdyo ödülü kazandılar.
YILMAZ GÜNEY’İN ÖDÜLÜNÜ NEDEN KESKİNER ALDI
Ödül töreninde sahneye davet edilince Yılmaz Güney’in ödülünü almak üzere Adanalı bir başka ünlü sinema prodüktörü Abdurrahman Keskiner’in alması o ilk günün telaşı arasında unutulur gider. Ama bunun neden olduğu hiç kimsenin aklına bile gelmez..
A ncak şenlik sonunda tüm ödüller verildikten sonra, “Benim ödülümü, kendi halkımın arasında almak istiyorum. Bana bunu orada verin” diye rica eder Yılmaz Güney. Ünlü sanatçı o gün hayatlarında hiç eğlence yerine gitmemiş, kenar semtlerde yaşayan bazı hayranlarını bulmuş, onların Turistik Yıldız Gazinosu’na gelmelerini istemişti. Aslında bir anlamda askeri yöneticilere verdiği sözü yerine getirmek istiyor, göze batmamaya çalışıyordu.
O dönemde sadece Adana’nın değil, Türkiye’nin en gözde eğlence yerlerinden biri olan Yıldız Gazinosu, Yılmaz Güney’in bu misafirlerini mükemmel bir şekilde ağırlamış, “Çirkin Kral”, ödül gecesinde ağzına tek bir lokma koymamış, yemeğini de orada “Bunlar benim kanım, benim canım” dediği sade vatandaşlarla birlikte yemişti..
HALKA İNEN İLK VE SON KUTLAMA
Kristal Palas’ta yapılan sosyetenin katıldığı galada umdukları Adana eğlencelerini bulamayan bazı film eleştirmeni yazarlar, Yıldız Gazinosu’nda halk tipi festival kutlamasına katılamayışlarının acısını İstanbul’a dönünce çıkarmışlardı. 1.Altın Koza Film şenliği ile ilgili olarak, Yılmaz Güney’den çekindikleri için bir tek kelime yazamayanlar, isimlerini kullanmadan sadece haber olarak, “Altın Koza’yı pavyonda kutladılar” diye haber yaptırmışlardı.
17- 22 Mayıs 1969’da gerçekleştirilen Altın Koza Film Şenliği, bu kentin sosyal hayatında, yaşama açılan çok önemli bir pencere olma özelliğini korudu. Ta ki, işin içerisine siyaset karışıp, “solcuların festivali” yakıştırması ile bazı kesimlerce politikaya alet edilinceye kadar. …..Gazeteci Şahin Esendemir yazdı…Fotoğraf grup arşivinden 1970 Altın Koza Sevgi Korteji geçidi Oya Peri -Fatma Karanfil-Yılmaz Günay önde oturan Esnaf Odalar Birliği Başk.Hakkı Başman .