“KLASİK DÖNEM MÜZİĞİNİN ATALARI’’
Tarih : 19.04.2019
Yer : Adana Büyükşehir Belediyesi Konser Salonu
Saat : 20:00
Şef : Cecilia ESPINOSA
Solistler : Cem BABACAN “piyano”
Program : W. A. MOZART / Piyano Konçertosu No: 20
J. HAYDN / Senfoni No: 101 “Saat”
CECİLİA ESPINOSA
Orkestra şefi unvanını kazanan diğer birçok Latin Amerikalı gibi, profesyonel bağlamda hem hareketli hem de ciddi olarak göze çarpmaktadır. Profesör Espinosa’nın ebeveyni onun müzik eğitimi almasını istemedi. Başlangıçta idari mühendisliği okuyordu ancak kısa bir süre sonra sadece müzik üzerine odaklandı. Bunu ailesine anlatmakta başarısız oldu, ancak kız kardeşi onu destekledi. Kolombiya’da “güvenli kariyerin doktor ve mühendis olduğu, besteci ya da orkestra şefi olmadığı” bir dönemdi. O zamanlar, bu fikir tehlikeliydi. Espinosa’nın müzik tutkusu üzerinde çalışma fikri aşırıydı, “maceracı bir tür” olarak da Amerika’ya gitti. Müzik teorisini okuduğu Boston’daki “Longy Müzik Okulu” na gitti. Boston’dan sonra Kolombiya’ya döndü ve çalışmaya başladı. Orkestralar, korolar, programlar geliştirdi. Bunlar arasında Medellin’in kurduğu “EAFIT Üniversitesi Müzik Programı” vardı. Tamamen tatmin olmamıştı. Burs aldıktan sonra Londra’daki “King’s College” de eğitim gördü. Bunu muhteşem bir yıl olarak nitelendirdi. Burs bir yıl sonra sona erdi ve bir kez daha Kolombiya’ya döndü. Döndükten sonra, “Instituto Musical Diego Echavarria” adlı bir okulda çalışmaya başladı. 1982 yılında oluşturulan, hem düzenli akademisyenler hem de müzikte tam bir müfredat (anaokulundan liseye) sağlayan Kolombiya’daki birkaç okuldan biridir. Profesör Espinosa, Müzik Eğitimi Müfredatı’ndan sorumluydu ve bugün kurduğu kurumun oluşmasına yardımcı oldu. Bu enstitüden mezun olanlardan biri onun için değerliydi.
CEM BABACAN “piyano”
İsviçre basınında İngiliz şef Howard Griffiths’in “Genç yaşına karşın, enstrümanında ustalık düzeyine erişmiş ve şaşırtıcı yorum gücüne sahip bir müzisyen” şeklinde ifade ettiği, ayrıca, Fazıl Say’ın “Olağanüstü bir yorumcu, virtüöz ve şiirsel” olarak nitelendirdiği Cem Babacan, 2007 yılında birincilik ödülü aldığı Yves Nat Uluslararası Piyano Yarışması (Fransa) sonrası Uluslararası Serignan Piyano Festivali’nde Avrupa’daki ilk resitalini verdi. 2008 yılında aldığı davet üzerine New York Steinway Hall’de düzenlenen konserde yer aldı. Aynı yıl “Yamaha Burs Ödülü”nü de kazanan Babacan, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı bünyesindeki eğitimini bölüm ve fakülte birinciliği ile tamamladıktan sonra kabul edildiği “Moskova Tchaikovsky Konservatuvarı”ndaki piyano eğitimini Alexander Mndoyants ve asistanı Ekaterina Mechetina ile sürdürdü. Burada aldığı 4 yıllık eğitim süresince ve sonrasında girmiş olduğu bütün yarışmalarda birincilik ödülünün sahibi oldu. Bunlar sırasıyla; 2. Ulusal Kamuran Gündemir Piyano Yarışması (2011), 1. Ulusal Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Piyano Yarışması (2012) ve Gümüşlük A.A. Saygun Piyano Yarışması (2013). 2012 baharında İsviçre’nin Zürih kentinde yer alan, Avrupa’nın en önemli salonlarından biri olan Tonhalle’de verdiği resital yankı uyandırdı, dinleyicilerin ve İsviçre basınının övgüsünü kazandı. Bu resitalden sonra Brandenburgisches Staatsorchester’a solist olarak davet edildi, konserler verdi. Aynı yılın Haziran ayında “Moskova Tchaikovsky Konservatuvarı” ndan en yüksek derece olan “kırmızı diploma” ile mezun oldu.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni, Bilkent Senfoni, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Devlet Senfoni, Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası ve Mersin Opera Orkestrası gibi orkestralar eşliğinde solist olarak çaldı. Sanatçı halen yurtiçi ve dışındaki konserlerine, projelerine devam etmektedir.
Johannes Chrysostomus Wolfgangus Theophilus Mozart
Doğum: 27 Ocak 1756 Salzburg, Avusturya – Ölüm: 5 Aralık 1791 Viyana, Avusturya
Salzburg Başpiskoposu ‘nun Yardımcı Müzik Direktörlüğü görevini yapan, kemancı ve besteci Leopold Mozart’ın oğlu olarak dünyaya geldi. Müzikte çok erken bir gelişme göstererek 3 yaşında piyano çalmaya ve 5 yaşında beste yapmaya başladı. Ablası Maria Anna da (1751–1829) başarılı bir yorumcuydu. Leopold yetenekli çocuklarını Avrupa’ya tanıtmaya karar verdi. İlk olarak 1762’de Münih ve Viyana’ya gittiler. Mozart bu tarihte ciddi bir eğitim almamasına karşın keman çalmaya da başlamıştı. 1763’ten 1766’ya değin süren ilk uzun turnede Münih, Augsburg, Frankfurt, Cologne, Brüksel, Paris ve Londra’ya gittiler. Paris’te Versailles Sarayı’nda 15. Louis ve Londra’da III. George tarafından kabul edildiler. Mozart Londra’da Johann Christian Bach, Abelve Giovanni Manzuoli ile çalışma imkânı buldu. Hollanda ve Avusturya ziyaretlerinin ardından, Mozart ailesi 1766’da Salzburg’a geri döndü. 1767’de ikinci kez Viyana’ya gitti. 1769’a değin “Bastien und Bastienne” ve “La Finita Semplice” adlı iki opera besteledi. 1769’da, babası Mozart’ı İtalya’ya götürdü. Artık Mozart’ın dehası herkes tarafından kabul ediliyordu. Martini, Nardini ve Jomelli ile çalışma imkânı buldu. Allegri’nin Miserere adlı eserini ilk kez dinledikten sonra eksiksiz olarak yazması İtalya’da Mozart’a olan hayranlığı daha da artırdı. Aralık 1770’te Mitiridate, “re di Ponto” operası Milano’da gösterildi ve büyük başarı kazandı. 1777’de babasının sağlığı el vermediği için, Mozart turnelerine annesi ile devam etti. Münih, Augsburg ve Mannheim’ ın ardından 1778’te Paris’e geldiler. Annesi aynı yılın Temmuz ayında öldü. Mannheim’ da bulunduğu sırada 18 yaşındaki Aloysia Weber’e âşık oldu. Aloysia ile İtalya’ya gitmek istedi; ancak reddedildi. Morali bozuk ve sinirli bir şekilde Salzburg’a dönen Mozart artık keman çalmayacağını, sadece klavyeli enstrümanlar ve aryalar üzerinde çalışacağını söyler; ancak Sinfonia Concertante isimli keman ve viyola için konçertoyu besteler. 1781 yılında Salzburg Başpiskoposunun oyunları sonucu görevden alınır. Viyana’ya yerleşen Mozart bu kez Weber ailesinin ortanca kızı Constanze’ ye âşık olur ve evlenir. Evliliğinin ardından Mozart verimli bir döneme girer. Her türde şaheser eserler verir. Le Nozze di Figaro (1786), Don Giovanni(1787) ve Cosi fan tutte (1790) operalarını besteler. Müziğinin en güzel örneklerinden biri olan “The Magic Flute” operasını besteler. Mozart ömrünün son dönemlerinde yine sıkıntılı günler geçirir. Requiem üzerinde çalıştığı sıralarda böbrek yetmezliğinden ölür. Requiem ise, öğrencisi Franz XaverSussmayr tarafından tamamlanır. Mozart’ın müziğinde mükemmel bir denge, berraklık ve duygusal yoğunluk vardır. Özellikle sonatlarında başka hiçbir bestecinin eserlerinde bulunmayan düzeyde tema bolluğu görülür. Mozart eşsiz yeteneğiyle bütün müzik formlarında eserler verdi. 41 senfonisi, 27 piyano, 5 keman, 2 flüt, 4 korno, 1 klarnet konçertosu, 20 piyano sonatı vardır. Buna karşın Mozart’ın en başarılı eserleri operalarıdır. Canlı opera kişileri oluşturmakta başarısını ise ondan sonra yalnızca Verdi yakalayabilmiştir
Piyano Konçertosu No: 20 Re minör KV: 466
Bestelenme Tarihi : 10 Şubat 1785
İlk seslendirilişi : 11 Şubat 1785, Viyana, “Mehlgrube Casino” – piyanoda Mozart ile gerçekleştirilmiştir.
Mozart’ın 15 Şubat günü soprano Distler’in evinde tekrarladığı, pek de eğlendirici tınıları olmayan bu konçerto, anlatımındaki romantik çağın öncü renkleri ve duygu yoğunluğu nedeniyle 19. yüzyılda daha çok beğenildi. Ancak Mozart’ın orijinal kadansları günümüze ulaşamadı. Kendi portresini yansıttığı eser olarak kabul edilen bu konçertoda Mozart, artık sosyetenin hizmetinden uzaklaşmış, onların beğendiklerine yönelmek yerine sanatın sonsuzluğuna yönelmiştir.
Eser 3 bölümdür:
- Allegro
- Romanza
- Rondo (Allegro assai)
Birinci Bölüm: Allegro
4/4’lük ölçüde, Re minör tonda, çabuk (AIIegro) tempoda karanlık havada uzun bir orkestra girişiyle başlar. Orkestra (ölümün, Requiem’ in tonalitesinde) sunduğu bu temayla yalnızca kötü kaderi vurgulamak ister gibidir. İlki basların egemenliğinde Re minör, ikincisi Fa Majörde önce flüt, sonra obua, en sonunda da yaylılarda değişimle duyurulan iki tema da orkestraya verilmiştir; piyano bunlarla ilgilenmez, kendi sakin ve lirik resitatifine başlar, sonra 16’lık notalarla hızlanır, orkestranın birinci temasıyla birleşir. Kromatik yükselen bu pasajlar süsleme değil, tutkulu heyecanın anlatımıdır. Piyanonun sunduğu ikinci tema daha ezgiseldir ve gergin ortamı hafifletir. Piyanonun içtenlikli üçüncü teması ise üfleme çalgıları daha dostça davranmaya zorlar gibidir. Geliştirimde ise üç kez -Fa Majör, Sol minör ve Mi bemol Majör- piyanonun lirik resitatifi akıcı arpejlerle işlenir. Tekrar (reprise) bölmesi ise dramatik aksanlarla başlar. 32 mezürlük uzun bir orkestra geçidi Mozart’ın solist yerine senfonik anlatıma verdiği önemi sergileyerek bölümü hafifçe sona erdirir.
İkinci Bölüm: Romanza (romans)
4/4’lük ölçüde, alışılmamış Si bemol Majör tondadır. Temposu belirtilmemiş, ancak Mozart’ın piyano konçertosunda ilk kez kullandığı Romanze (romans) başlığı uygun görülmüştür. Ama bu sade başlık altında ince bir bestecilik ustalığı, hem basitlik hem de anlatım mükemmelliği gizlenir. Daha lirik yansıtabilmek için orkestradan trompetleri ve timpaniyi çıkaran Mozart bu üç bölmeli romansı sola piyanoyla başlatır. Piyanonun sunduğu, genellikle ağırca (Andante) tempoda çalınan bu tema, Mozart’ın en güzel ve duygulu melodilerindendir. Ama Mozart alla breve çizgisiyle temponun çok ağır alınmasını önlemiştir. Bu ezgisel tema, piyano ve orkestra arasında geniş bir ırmak gibi, ama paylaşılarak sakin ve berrak akar. Aradaki intermezzo benzeri bölme ise kontrast oluşturmak için Sol minör tonda, biraz huzursuzca gezinen 16’lık triyole piyano figürleriyle işlenir, buna da metal üfleme çalgılar melodinin parçalarıyla karşıtlık sağlar. Lirik ve soylu melodinin tekrar hazırlanıp sunulması bölüme yine eski havasını kazandırır ve Romanze hafifçe sakinleşerek ustaca bir ritardando ile sona erer.
Üçüncü Bölüm: Rondo (allegro assai)
4/4’lük ölçüde, yine alla breve işaretli, oldukça çabuk (AIIegro assai) tempoda ve ana tonalite Re minörde başlar. Yine piyanonun sola sunduğu canlı temayı, orkestranın tuttisi alıp geliştirir. Biraz buruk ama tutkulu tema, ileride Beethoven’a da esin kaynağı olacak bu anlatım, daha da vahşi şekilde piyano sonatlarında kullanılacaktır. Piyano tarafından atılırcasına bir buçuk oktavlık bir gam gibi yükselerek başlayan ve “Mannheim roketi” diye de anılan stildeki bu tema, kontrpuan ustalığıyla orkestra tarafından işlendikten sonra iki yan tema daha oluşur: Kovalanırcasına, baskı altındaki Fa minör temayla sakin ve sevimli oluşuyla çevreye yabancı kalan Fa Majör tema… Ama ana tema her zaman karışmakta, piyano kadansına başlayacağı zaman bile aniden ortaya çıkmaktadır. Piyanonun uzun ve ana tema üzerine kadansından sonra tahta üflemeler yine ana temayla belirir ve tüm orkestra canlı bir coda’ yla Majör tonda eseri sona ulaştırır.
Figaro’nun Düğünü Uvertürü Re Majör
Mozart‘ın sayıları yirmiyi bulan operalarının uvertürleri, bağımsız birer eser sayılsalar yeridir. Çünkü besteci bu uvertürlerde, operalarda geçen temaları yinelemeye kalkışmaz, daha çok, operanın havasını, olaylarının kişilerini senfonik bir kadro içinde çizer. Bu uvertürlerde, Mozart sanatının o kendine özgü, çekici, ustaca yalın, soylu yanlarını tanırız. Figaro’nun Düğünü, Fransız komedi yazarı Beaumarchais’nin Almaviva Üçlüsü olarak anılan üç oyununun ikinci bölümüdür (Birinci, Rossini’nin bestelediği Sevil Berberi). Burada olaylar, Sevil Berberi’nde kaldığı yerden başlar. Opera olarak, Viyana’nın Burgtheater’ında, 1786 yılı Mayıs ayında temsil edildi. Libretto, Mozart operalarının birkaçının da librettistti olan, Lorenzo da Ponte’dir.
Uvertür, gelişme kesimi olmayan bir sonat bölümü kalıbındadır. İlk tema, sekiz notadan oluşan, hızlı tempoda bir pasaj içinde sunulur. Bir yardımcı temanın şöylece duyulmasından sonra, La majör tonundaki ikinci temayı kemanlardan dinleriz. Eser, bir parça uzun tutulmuş bir koda ile son bulur.
Franz Joseph Haydn Doğum: 31 Mart 1732; Rohrau, Aşağı Avusturya Ölüm: 31 Mayıs 1809; Viyana
Franz Joseph Haydn, hayatı boyunca 800’ün üzerinde besteye imza atmış, bunların yanında 450’nin üzerinde şarkının düzenlemesini yapmış klasik müzik tarihinin en verimli sanatçılarından biridir.
Haydn, yoksul bir ailenin çocuğuydu. Ailesi onu, 6 yaşında iken bir koroya katılmak üzere Viyana’ya gönderdi. Sesi kalınlaştıktan sonra da Viyana’da kalarak müzisyenlik yapmaya devam etti, bestecilik dersleri aldı. 1761’de Esterházy ailesinin yanında iş buldu ve hayatının 30 yıldan fazlasını bu soylu aileye hizmet ederek geçirdi. İşi, onların istekleri ve ihtiyaçlarına uygun müzik bestelemekti. Diğer bestecilerden ve müzik çevrelerinden uzak oluşu, onun yaratıcılığını ortaya çıkardı, ününün yayılmasına ise engel olmadı. 1780’lerde besteleri tüm Avrupa’da çalınmaktaydı. Ününden ötürü çeşitli yerlere davet edilir ve davet edildiği şehirde ilk kez çalınmak üzere bir eser bestelemesi istenirdi. Bu şekilde yazdığı Paris Senfonileri ve Londra Senfonileri en çok bilinenleridir. Yaylı dörtlüleri için yazdığı eserlerde de kendinden öncekilerden farklı olarak her çalgıya eşit rol vererek yenilik getirmiş ve bu düşüncesiyle Mozart’ı etkileyerek Haydn’a adanmış altı kuartet bestelemesine neden olmuştur. Beethoven’ın ilk dönem eserlerinde de Haydn etkisi görülür. Haydn ve Mozart’ın 1781’de başlayan arkadaşlıkları yıllarca sürmüştür. Beethoven’a ise Esterhazy sarayında özel ders vermiştir. 100 kadar senfoni, çok sayıda konçerto, oda müziği eserleri, 40 sonat, şarkılar, oratoryolar bestelemiştir. Haydn, Esterházy ailesinin müziksever üyesi Prens Nikalaus öldükten sonra emekli olmuş ve daha önce Viyana’ya kadar gitmesine bile izin verilmeyen ortamdan kurtulup seyahat özgürlüğüne kavuşmuştur. 2 defa İngiltere’ye giden Haydn, Oxford Üniversitesi’nden fahri doktor unvanını aldı; ömrünün son yıllarında ise Viyana’ya yerleşerek koro ve orkestra için Yaratılış Oratoryosu, Mevsimler Oratoryosu gibi dini koro ve orkestra eserleri besteledi.
Senfoni No: 101 Re Majör “Saat”
Bestelenme Tarihi : 1794 yılı Şubat ayı, Londra
İlk Seslendirilişi : 3 Mart 1794
Viyana’da 1793’te, Haydn patronu Prens Esterházy’ye ayrıntılı bir müzikal saat armağanını vermişti, bunun için de 12 kısa parça yazdı; Bu 12 parçadan biri, bu büyük, törensel bölümün temeli oldu.
“Saat” Senfonisi No: 101; içeriğin ve ifadenin yanı sıra bestecinin karakteristik mizahı bakımından da zengindir.
Eser dört bölümdür;
- Adagio – Presto
- Andante
- Menuet. Allegretto ve Üçlü
- Finale. Vivace
Birinci Bölüm (Adagio – Presto)
Birinci bölümün açılışı dramatiktir, ufak bir girişle başlar. Tempo Presto’ya hızlandığında, 6/8 ölçülü (senfoninin ilk bölümü için çok sıra dışı) canlı bir şekilde yorumlanır. Presto’ nun ana temasının açılışına benzer şekilde Adagio’ yu açar ve Adagio’ yu ana bölüme bağlar. Presto’ nun ana teması dikkat çekmek içindir.
İkinci Bölüm (Andante)
Senfoninin ismini aldığı ikinci bölümde(Andante) çok fazla olan “tik-tak” ritminden gelir, kopuk dizelerle başlar. Fagotlar ve pizzicato dizeleri, ilk bakışta zarif, hafif ve nazik bir şekilde eşlik eder. Bölümün ortasına doğru Sol minörde karanlık, şiddetli bir geçiş vardır, daha sonra flüt ve fagot iki oktavlar tarafından çalınır, ardından bir kez daha saat teması duyulur.
Üçüncü Bölüm (Menuet. Allegretto ve Üçlü)
Bu bölüm, Haydn’ın en uzun menuetlerinden biridir. Üçlü, Beethoven’in Pastoral Senfonisi üçlüsünde benzer bir pasajda Beethoven’e ilham vermiş olabilir. Haydn mizahıyla, kalabalık bir köy grubunu çağrıştırıyor.
Dördüncü Bölüm (Final. Vivace)
Finale, bir noktada kuvvetli, çok karmaşık bir gelişmeye maruz kalan canlı bir müziğe dayanır. Eserin finali monothematic bir rondo-sonatadır. Bu, ana temanın ve ikincil temanın benzer olduğu veya bu durumda neredeyse aynı olduğu ve ana temanın bir temanın her bitiminde çalındığı anlamına gelir. Haydn her seferinde ana temayı büyük ölçüde değiştiriyor (rondo çalışmalarında yapılmayan bir şey). Temalar arasındaki köprüler bile ana temaya benziyor. Haydn ayrıca son bölümün içine bir füg de kurar. Londra senfonilerinin karakteristiği olduğu gibi, dize bölümü bazı olağanüstü zor pasajlar içerir.
Taşar Erkol
adabul.com