Yumma gözün kör gibi

Müzik, eğlence yasağı ideolojik mi?

Müzik, kültür-sanat ve eğlence sektörü emekçileri son yasaklarla yine açlığa mahkûm edilirken sosyal medyada tüketiciler de tepkilerini göstermeye çağrıldı: Kültür-sanat ve eğlence, sağlık gerekçesiyle yasaklanırken dini ve siyasi etkinlikler, kalabalıklar devam ediyor.

Haziran başındaki açılmadan hiç yararlanamayan kesim yine kültür-sanat ve eğlence sektörü oldu. Saat 21.00’e kadar açık kalabilecek lokantaya yazın kim gidecek? Gün ışığında ne konser yapılabilir ne de açık havada tiyatro, sinema gibi etkinlikler. Müzisyenler yine aç kalır, tiyatrocular işsiz. Sanatçılar, yaşamını bu sektörden kazananlar yine umutsuz, yine tepkili; sosyal medyada “Gözünü Yumma” başlığı altında açılan kampanyada kamuoyunu bu haksızlığa tepki koymaya davet ediyorlar.  Sahnene sahip çık başlığı altında yapılan çağrılarla bu yasakların sadece o sektörün emekçilerini değil, tüketicilerini de ilgilendirdiğini hatırlatıyorlar. Sektörün emekçilerine sorduk.

Ali Sayar (İşletmeci): Bu kadar açılma kafe, pastane, esnaf lokantasına yarar. Yazın insanlar yemeğe zaten 21.00’den önce gitmiyor. Fine dining lokantalar açılmaz, bu açılma kimsenin işine yaramaz. Bodrum’da insanlar saat sekize kadar denize giriyor! Göstermelik bir açılıştır.

Zeliha Sunal: Bu açılımdan müzisyenler yine yararlanamayacak. Temmuz ayında biraz serbest bırakılsa bile konserlerin yapılması belli isimler dışında kimseye yaramaz. Düğünler olmayacak, gündelikçi müzisyen yine parasız.

Sinan Nergis Pasion Turca (CEO): Sektör, son 15 aydır zor şartlarda ayakta kalmaya çalışıyor. Son genelgede konser ve etkinliklerle ilgili net bir açıklama maalesef henüz gelmedi. Konserler önümüzdeki aylarda gerçekleşmeye başlasa dahi sınırlı kapasitelerle devam edersek maliyetleri karşılamak yine mümkün olmayacak. Organizasyon sektörünün etkilediği yan sektörleri de düşünürsek olumsuz bir tablo ile karşı karşıyayız. Bir sonraki ay ne yapacağımızı bilmiyoruz. Kurların yükselmesi, yabancı ülkelerden gelecek sanatçılarla yapılacak organizasyonları da imkânsız hale getiriyor. Eğlence sektörünün turizm açısından önemli olduğunu unutmamamız gerekiyor.  

Müge Yılmaz (Müzisyen): Müzik sektörü sadece iyi kazanan ünlü sanatçılardan ibaret sayılıyor. Oysa çoğunluk sadece günü kurtaracak kadar para kazanan emekçi insanlar. Hayatımız pandemiden önce de zordu, güvencesiz ve düşük ücretle çalıştırılıyorduk. Pandemiyle birlikte tamamen yok sayılan ve unutulan bir mesleğe dönüştük. Müzik sektörü yalnızca müzisyenlerden de ibaret değil. Sesçisi, ışıkçısı, garsonu, barmeni, mekân sahipleri, kapıdaki midyecisi, köşedeki bakkalı, taksicisi hepimiz birbirimize bağlıyız. Koca bir sektör ve çalışanları ölüme terk ediliyor. Saat kısıtlaması yanlış. Virüs saat ayrımı mı yapıyor?

Mahmut Çınar (Müzisyen): AKP iktidarında kültür ve sanat, iktidarın ideolojik çıkarlarına hizmet etmedikçe gereksiz ve önemsiz. Ancak bu kez iktidarın, bu ülkenin sanatçılarına bu garezini tarihsel olarak, muhafazakâr ideolojinin kültür ve sanat konusundaki yetersizliklerinin, bu alanda bir türlü söz sahibi olamamalarının kompleksi olarak da okumak gerekiyor.

Fisun Eşki (Tiyatro Kooperatifi): Gerçekten çok tuhaf ve can yakan bir durum. Çünkü tiyatrolar aslında resmi olarak zaten kapatılmadı! Hafta içi akşam ve hafta sonu blok olarak sokağa çıkma kısıtlamaları nedeniyle fiilen kapanmak zorunda kaldı. Çünkü bizim oyun oynayabildiğimiz, seyircilerle buluşabildiğimiz zamanların tümünde sokağa çıkma yasağı uygulandı. Bu süreçte özel tiyatrolar seyircileriyle buluşamadı ve gelir elde edemedi; fakat bu işletmelerin vergi, kira, fatura ve personel giderleri gibi tüm finansal yükümlülükleri devam etti. Yanı sıra ne tam kapanma tedbirleri alınırken adımız anıldı ne normalleşmeye geçilirken! Bir çeşit görünmezlik söz konusu ne yazık ki.

“Normalleşme” süreci vergi vb. tüm alanlarda da “normalleşme”nin gelmesiyle başlıyor. Oyun oynayamadığımız süreçte yüzde 1’e çekilen KDV tutarı şimdi yine “normal”e döndü ve yüzde 8 oldu. Sahneler bizim işyerlerimiz; kira üzerindeki stopajlar da yine yüzde 20’ye çıkarak “normalleşti”! Hayatta ve ayakta kalma mücadelesi veren birçok tiyatroyu kaybetmek üzereyiz. 

Sosyal medyada tepkilerini paylaşan sanatçılar da şunları yazdı: 

Gökhan Özoğuz: Ülkemizdeki sanatçı ve o sektörün emekçileri pandemi boyunca “hiçbir yardım almadan” ayakta kalmaya çalıştı. Tıpkı diğer sektörlerdeki emekçiler gibi. 1.5 senedir kuruş girmedi keselerine. Bunun adı sanatı, sanatçıyı ölüme terk etmektir.

Harun Tekin: Keyfi yasaklar aşının yerine geçemez. Müzisyenlerin, sahne sanatçılarının maruz bırakıldıkları şey rasyonel değil, ideolojiktir. 

‘YENİ DURUM HER ŞEYİ ZORLAŞTIRACAK’

Mert Fırat: Kültür sanat emekçilerinin ve üreticilerinin ciddi zarar gördüğü, kimilerinin yaşadığı şehirden, yaptığı işten hatta maalesef en acısı canından vazgeçtiği bu sert iklimde, yeni durum her şeyi daha da zorlaştıracak. Yurtdışında gördüğümüz etkinlik biletlerinin evden çıkmak için bir izin belgesine dönüştürüldüğü iyi örneklerin yanında, ülkemizde açık hava etkinliklerini havanın ancak karardığı 21.00’e kadar sınırlamak özellikle performans sanatlarıyla hayatını idame ettiren binlerce emekçi ve sanatçının yoksulluğunu daha da derinleştirecek. Kalıcı kayıplar yaşadığımız bu dönemde hem uygulamada hem de fiziksel alanda somut iyileştirmelerin ve adımların atılmasına ihtiyaç var.

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/muzik-eglence-yasagi-ideolojik-mi-1841087