Acı ile Mutluluğun Ortak Simyası – Emre Toğrul

Emre Toğrul

İki tür gerçek deli var bu dünyada,

Öleceğini bilmeyenlerle, yaşadığını unutanlar…

Hiçbir inceliğin kandıramadığı, hiçbir gücün geri itemediği,

Satın almaya zenginlik, ayartmaya güzelliğin yetmediği ölüm,

Ancak yaşamanın özünü damıtmayı bilen için dingin bir bitiştir.

Yaşamı da ölümü de görkemli yapan o yaşam mutluluğudur ki,

Bize hem çok uzak hem de çok yakın olan yaşam-ölüm ikilemi içinde,

Neresinden tutsak ulaşabileceğimizi bilemediğimiz bu his,

Varoluşumuzun en büyük destekçisi ve enerjisidir.

JJ Rousseau ‘’her insan mutlu olmak ister, ne var ki ona ulaşabilmek,

İşe mutluluğun ne olduğunu bilmekle başlamayı gerektirir ‘’der.

Oysa günümüzde bırakın artık mutluluğun tarifini yapabilmeyi,

Artık onu karmaşık ve belirsiz bir şey olarak,

Herkesin kendine göre tarif edip, yorumladığı,

İnsanlığın dalgalanmaya bıraktığı bir kavram olarak algılıyoruz.

Harvard üniversitesinde zihinsel imgeler konusunu araştıranlar,

Israrla mutluluğun aslında zihni işgal eden şeylerden olmadığını,

Ancak bu kavramın tüm yaşam yolaklarını kesiştiren etkisiyle,

Yapılan her eylemin ana belirtecinde mutlak konuşlandığını saptamışlar.

Öyle ki, mutluluk her zaman onu elde etmek için seçtiğimiz,

Asla başka bir amaç için düşünmediğimiz tek amaçtır.

Yaşadığımız her gün, daha yoğun yaşamak, dostluk ve sevgi bağları için,

Kurmak, araştırmak, yaratmak, kendimizi zenginleştirip değerleri korumak için,

Zararlardan sakınmak , zaman ve enerjimizi hoşnutluğa devşirmek için,

Yaptığımız yada yapmaktan kaçındığımız her eylemin anlamında,

Mutluluk denen basit bir bilgi tabanı yüklüdür dostlar.

Acını simyasını irdelersek ve buradaki basit bilgiyi anlamaya çalışırsak,

Aslında buradaki basit bilgiye dahi vakıf olamayan insanlığın,

Mutluluğu ve acıyı doğuran neden sonuç yasasını görmezden gelip,

Nasıl kötü niyet, körleşme ve kibir içinde dahi,

En güzel dünyayı kurmak istediklerini söyleyebildiklerine şaşırmazsınız.

Bugün dünyada çevrelerine ölüm ve zulüm saçıp,

Düş kırıklığı yaratarak sadece bencil itkilerini doyuma ulaştıranların,

Çok çelişkili ve sağlıksız görünmesine rağmen,

Bu davranışlarının sonucunda yine mutluluk aramalarıdır cehalet.

Hatta dayanamadığı bir acıyı kesmek için canına kıyan kişi bile,

Umutsuzca aslında mutluluğu aramaktadır ki,

Bu ikilem hiç de yadırganmayayacak kadar büyük bir çıkmazdır.

İki deli, yani öleceğini bilmeyen ve yaşadığını unutan dedik ya başta,

Onlar bile farkında olmadan mutluluğu aramaktadır.

●●●●○○○○●●●●

Dostlar acı ve mutluluğun ortak bir simyası var, hepimizin hissettiği.

Pers kıralı tahta çıkınca yoldaşına ‘’ insanlık ve dünya tarihini yaz’’ der.

Dostu on yıl sonra otuzaltı cilt ile gelir.

Kral ‘’ben bunu nasıl okuyayım, savaşlar,devlet işleri, aile meseleleri’’ der.

Yoldaş her on yılda bir kitabı on cilt azaltarak gelse de kral okuyamaz.

En son ölüm döşeğinde sorar kral, ‘’ kitabı bitirdin mi, ne yapıyor insanlar ?’’

Yoldaş yanıtlar; ‘’ Evet kralım bitirdim, tek cümle kaldı’’ der.

Ölüm döşeğindeki kral mutlulukla alır okur cümleyi.

– ‘’ İnsanlar Acı çekiyorlar’’.

Mutluluk ararken herkes, dünyanın dörtbir yanında insanlar acıyla haşır neşir.

Doğarken ölen, doğururken ölen, katledilen, işkence gören, dövülen insanların,

Sakat bırakılan, yakınlarından ayrılan, aldatılan , kovulan, aşağılan insanların,

Kin, açgözlülük, ötekileştirme, ikbal avcılığı, hased ve kıskançlıkla yaşayan,

Hastanelerin, mapusanelerin, göçlerin, savaşların, afetlerin ders vermediği insanlar,

Topyekün bir acı içinde, aslında mutluluğu arıyor.

Sadece insanlar insanlara değil, yaşadığımız dünyanın tüm canlılarına ait acı.

Ve herkes o acıların sonunda, tek amacı olmayan amaca ulaşma niyetinde.

Görünür, gizli ve görünmez bütün acıların sonundaki ışık mutluluk aslında.

Peki acı ile mutluluk nasıl bu kadar iç içe ve birbirine çıkan yollarla dolu?

Kendimizi görünümlerin büyüsüne kaptırıp, herşeyde geçerli olan,

Varlıkların ve tüm şeylerin geçici, heran değişime uğrayabilir olduğunu,

İnatla gözardı ettiğimiz, ölümlülüğünü bilmeyen ve yaşadığını unutanların dünyasında,

Zihnimizin körleşmesinden kaynaklanan, ileriyi görme ve bilgelik eksikliği,

Bilgisizliğin ve benmerkezciliğin boyunduruğunda acının varlığını sürdürüyor.

Özgür aklın zihin karışıklığı altında ezilmesiyle, mutluluk bilgisi köreliyor,

Düşünce, söz ve edimlerimiz bizi asıl mutlulukluk parametrelerine duyarsızlaştırıyor.

Bu karışıklık ve bağlantılı eğilimlerdir ki, insanlığı binlerce yıldır acılara gark edip,

Acılarımızın kaynağı olan davranışları sürekli yineleyen yaşamlara yol açıyor.

Mutluluk en altta yatan bilgelik, en basit bilgi, amacı olmayan yegane amaç.

Acı onu örten hertürlü örtü, perde, duvarın arkasına gizli bir ikilem tetikçisi .

Öleceğini bilmeyenlerle, yaşadığını unutanların bir türlü anlayamadığı ikilem.