Menekşe Tokyay / Gazete Duvar
Maddi zorluklar nedeniyle hayatın farklı kademelerinde herkesin bir beka mücadelesi verdiği bugünlerde belki kimileri için sanat, müzik gibi uğraşlar, ideal bir dünyanın lüks konuları gibi gelebilir. Ancak refah toplumuna doğru bir dönüşüm hepimizin ortak hayaliyken, bu hayali gerçekleştirmede sanata verilen devlet desteğinin en doğru ve kalıcı model olduğunu da gözden kaçırmamak gerekiyor.
Ucuz iş gücü ve değersiz para birimi politikasıyla yabancı yatırımcıları çekmeye dayalı Çin modeli haftalardır sürekli tartışılıyor. Peki Çin’in ekonomik modeli yerine sanata destek modelini benimsemeye ne dersiniz?
Çin bir süredir sanat alanında insan sermayesini Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletleri’nde seçkin bir eğitimle güçlendirmeye kendisini adamış durumda. Özellikle Avusturya’nın önde gelen konservatuarları Çinli müzisyen çocuk ve gençlerle dolup taşıyor. Öte yandan, Avusturya-Çin Müzik ve Kültür Değişim Derneği, 2016 yılı mart ayından beri Salzburg’da faaliyetlerini sürdürüyor. Amacı, sanat, müzik ve kültür alanında iki ülke arasında uluslararası değişim ve işbirliğini teşvik etmek ve bu çerçevede sanatçıları bir araya getirmek. Dernek, hem Avusturyalı hem Çinli öğrencilerle birçok değişim programı ve konser düzenledi.
Çin, bu öğrencilerin oturma izni almalarından düzgün bir ortamda yaşamalarını sağlamaya dek birçok imkânı önlerine serip gerek onları Avrupa’daki “fahrî kültür elçileri” olarak kullanıyor, gerekse üstün yetenekli insan sermayesini doğru bir eğitimle kendi ekosistemine geri kazandırıyor.
Öte yandan Çin, bir süredir yabancı öğrencilere de verdiği burs imkanlarıyla Çin’de müzik eğitimi almak isteyen çocuk ve gençlere çok farklı bir yüzünü göstermiş oluyor. İşte, övünülecek, örnek alınacak, ama örnek alırken de kendi koşullarına uyarlayacak bir Çin modeli varsa, bununla başlamak bence daha doğru olur.
Şangay Konservatuarı tarafından yurtdışından gelen öğrencilere verilen bursların yanı sıra, geçen sene ABD’nin dünyaca ünlü müzik okulu The Juilliard School’un Çin şubesi Çin’in Tianjin kentinde kuruldu. Böylelikle dünya çapında tanınmış birçok müzisyenin yetiştiği, müzik dünyasının Harvard’ı kabul edilen söz konusu prestijli kurum ilk kez New York’taki kampüsünün dışında, klasik müzik ve gösteri sanatı eğitimlerine odaklanarak eğitim vermeye başladı ve yabancı öğrencilere yabancı öğretmenler tarafından burslu eğitim veriliyor. Çin hükümeti bu yabancı öğrencilere her ay belli bir maddi destek sağlıyor, kampüste konaklama imkânı sunuyor.
Çin özellikle 2000’li yılların başından beri klasik batı müziği alanında sıra dışı bir büyüme eğilimi içerisinde. On yedinci yüzyılda klavsenle tanışan ülkede yıllar içerisinde piyano burjuvazinin elinde bir simge haline gelip Kültür Devrimi sırasında bu müzik şeytanlaştırıldıktan ve devrim-karşıtlığı olarak yorumlandıktan, hatta piyanolar mühürlenip imha edildikten sonra, Deng Xiaoping yönetiminde klasik müzik yeniden ulusal kimliğin bir parçası haline geldi. Ve günümüzde ayakları henüz piyano pedalına bile zor yetişen Çinli çocukların küçük yaşta virtüözlere taş çıkartan şekilde enstrümanlarında hakimiyet sağladığı bir eğitim düzeyine aşamalı bir şekilde gelindi. Avrupa’dan farklı olarak da Çin’de klasik müzik dinleyicisi genç profilde.
https://www.gazeteduvar.com.tr/cin-modelini-alalim-ama-muzik-alaninda-makale-1546156