Sınır Olarak Cehalet
Dünyanın her yanındaki zorunlu eğitime, yeni öğrenim metotlarına,
Bilimdeki gelişmelere, bilgi depolama, bilgiye erişim ve kullanım ivmesine,
Bilgiyi yayma alanlarındaki nefes kesici yeteneklerimize rağmen,
Halen bilinen metaforda cehaletimiz ölçülemez engin bir deniz;
Bilgimiz ise güven teşkil etmeyen, kıyı şeridi bile belirsizdir küçük bir adadır.
Öyle ya, her yeni doğanla birlikte bilgiden yoksun biriyle nüfusu artan,
Her ölenle birlikte kazanılmış bilgi hazinesi bir şekilde kaybolan dünya yaşamı,
Adeta bilginin cehalet içinde seyrelmemek için olağanüstü çaba göstermesi gereken,
Biteviye bilgi ağları ve örüntüsüne rağmen kan kaybeden bir devridaim makinesi.
Aslında cehaletimiz onu kavrayışımızın çok ötesindedir.
Yoksa cehalet, en gayretli çabalarımıza rağmen, tamamen temizleyemediğimiz için,
Sonsuza kadar bizimle kalacak olan dünyevi kir gibi bir şey olmasın?
Belki de daha kötüsü, lekeli bir zemini ovalarken lekeyi daha çok dağıtmamız gibi,
Bir şeyler öğrendikçe cehaletimiz artıyor olabilir mi?
Bu düşünce klişeleşmiştir; bilgimiz arttıkça aslında ne kadar az şey bildiğimizi öğreniriz.
Gerçekten kendi cehaletimizin yaratıcısı olabilir miyiz?
Cehalet, bu soruların hem kaynağı hem de hedefidir…
∞Ω∞
Cehaleti aptallık, mantıksızlık ve saçmalıktan ayıran en önemli özellik,
Aslında devası olan bir eksiklik, bilgiyi kullanma eksikliği olmasıdır.
Cehalet akli melekelerde bir eksiklik, ya da mantıksızlığa sürekli atıfta bulunup,
Salt yalan ve biribiriyle çelişen durumlara inanıp sahiplenmek değil,
Bunların çok ötesinde bir vurdumduymazlık, direnç ve gerçeği öğrenme isteksizliğidir.
Zaten o yüzden cehaletin ismini koymak iyi bir şeydir.
Kişinin cehaletini ve yanlış biliyor olma ihtimalini kabul etmesi,
Açık fikirli öğrenmenin ve sağlıklı bir kafanın ilk koşuludur; ilk adımıdır.
Çünkü gerçeğin peşine düşmek entelektüel bir cesaret gerektiren,
Ekseriyetle dünyanın en zor işlerinden biridir.
En zor yanı ise ulaşılan gerçeği kabullenmek ve içselleştirmek olduğundan,
İnsan sürekli yanyollara kaçmış, o entelektüel mücadeleyi bırakmış,
Çok daha kolay, tembel işi ve rahat ulaşılan cehaletin ellerine teslim olmuştur.
Binlerce yıldan fazla süredir, sınırlı insan ömürleriyle aktarılan tüm gerçeklerin,
Aydınlanma ve cehalet arasında gidiş geliş hikayesi de,
Bu kabullenme ve içselleştirme kavramlarının sistematiğinde yatmaktadır.
‘’Ignorance’’ yani cehalet kelimesinin latince etimolojik kökenini açarsak,
Bunun olumsuzluk, reddediş, gözden bilerek kaçırmak, dikkate almamak,
Hatta boşvermek gibi istemli ve eyleme geçmiş bir davranış olduğunu görürürüz,
Öyle ki, cahil kalabilmek te, aydınlanma kadar çaba gerektirmektedir.
Peki neden insan böyle bir çaba ile yaşam sürer, kilit taşı işte buradadır…
∞Ω∞
Emre hocam, cahil olmak çaba gerektirir derken, abartmadınız mı?
O zaman gerçeği nasıl izah ettiğimiz yerine, cehaleti nasıl ayırd ettiğimize bakalım.
Kimse eğitimli doğmayacağı gibi, her eğitimli insan da hayatının bazı zaman dilimlerinde,
Bir sürü şey hakkında bilgisiz bir cahildir aslında.
Çünkü dünyamız engin bir yerdir ve hepimizin cahili olduğu bütünlüklü bilgi alanları vardır.
Ancak sakız gibi, bulaştığı yerden kolayca sökülmez olan yanlış bilgi ve safsatanın,
Farkına varmış olsak dahi, hayat görüşümüze sinmiş olması kaçınılmaz bir kaderdir.
Doğruyu aramaya, öğretmeye ve öğrenmeye karşı siperler oluşturmakla geçer hayatlar.
Hatalı bilgide gizlenen cehalet, işin doğrusunu öğrendiğinde,
Kendisine meydan okunduğunu düşünerek özellikle ve ustaca kılık değiştirir.
Cehalet ve aydınlanma sistematiğini asıl çözümsüz yapan bu değişen kılıkla birlikte,
Cehaletin ‘’öğrenme ve bilme içine’’ kadar sokulan cüretkar küstahlığıdır ki,
Dünyanın her neresindeki sosyal çatışmalara baksanız, bu senaryo üzerinden yürümektedir.
Bu noktada başlayan doğru olmayana inanıp güvenme, baz olarak alma ile,
Asıl doğru olanı reddetme, yadsıma ve yok sayma sınırı,
Bilmememin ve cehaletin zirvesi olan ‘’kendini bilmeme ve tanımamaya’’ geçiş sağlar.
İşte kendini bilmeyenin eliyle bilginin içine sızan cehalet, ayırd edici zihni ile,
Cehalet ve bilgi hissini bir şekilde bağlantılı hale getirmekte,
Ancak ve ancak ‘’kendinin farkında olmakla’’ nihayetlebilen cehaleti,
Gün geçtikçe yokedilemez hale getirmektedir.