Şahin Esendemir
Adana’da ismi ile hem çelişen, hem de örtüşen birçok semt vardır;
Bunların başında yer alan Kuruköprü’yü ve Adana’nın tarihine uzanan bilgileri birkaç ayrı bölümde yeniden derleyip paylaşma ihtiyacı duydum..
Birkaç bölümde sunmaya çalışacağım yazı dizisini, içinde yaşadığımız 2024’ün Aralık ayında kaybettiğimiz, Kuruköprü’yü gerçekten yaşamış, iki can arkadaşıma;
İsmail Arlı ve Ahmet Kardeşler’e ithaf ediyorum..
Mekanları cennet olsun..
***
Günümüzde ne bir köprü emaresi, ne de köprü oluşması için gerekli jeolojik bulgu kalmadığı için, “Buraya neden Kuruköprü denir?” sorusuna gerçekçi bir yanıtı verebilecek birisini bulmak çok zor..
Hatta imkansızdır bilmece-bulmaca gibi soruya yanıt bulabilmek..
Bir yanıt arayacak isek, öncelikle;
Asırlardır Mezopotamya ile Orta ve Güney Anadolu arasında çok kritik bir geçiş noktası olan Adana’nın hem jeolojik hem de jeopolitik olarak gerçek geçmişini iyi irdelememiz gerekir..
Bugün Adana’nın tam ortasından sessizce geçmeye çalışan Seyhan Irmağı’nın çok değil, 150-200 yıl öncesini bilmek bile Kuruköprü’yü dile getirmemizeyardımcı olabilir..
***
Her yıl selleri ve taşkınları ile ün yapmış Seyhan Irmağı’nın sağlı sollu birçok kolunun bulunduğu yarini kayıtlarda yer alan en önemli gerçektir..
O zamanlardaki adı ile Seyhan Irmağı’nın kollardan birinin, birkaç yüzyıl öncesine kadar, şimdiki güzergahının dışında şehrin içinden geçtiğini bugünkü nesil bilmez..
***
İtiraf edeyim, ben de bilmiyordum.. Önce Adana tarihi konusunda araştırmalar yapan Rıza Ersoy’dan; Sonra da gazeteci Yusuf Ayhan ve Adana’nın ünlü siyasetçisi Kasım Ener’den öğrendim..
Şimdiki Merkez Cami’den başlayıp önce batıya, sonra güneye doğru uzanan kolları ile Seyhan Irmağı’nın eski Adana’nın etrafını sardığını söyleyenleri masal gibi dinledim gençlik yıllarımda..
O zamanlar kendi kendime cevap bulmaya çalıştım:
“Acaba neden ve ne zaman, Seyhan Irmağı’nın Adana’yı çepeçevre kuşatan kolları kurudu veya kurutuldu?”
“Neden etrafı surlarla çevrili, tarihi dokular zengini Adana şehri kabak çiçeği gibi açılıp saçıldı..
Asırlarca birçok kültüre, birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu ile Mezopotamya arasındaki en önemli konaklama merkezinin tarihi dokusu neden ve nasıl yok edildi ?”
Bu muammayı günümüzde bilen yok.. Ama bu konu ile ilgili rivayet çok!..
***
İşte bir zamanlar deli dolu akan, Toroslar’da karlar eriyince Çukurova’yı sele boğan Seyhan Irmağı’na “insan eli”değmiş! .
Her ne hikmetse, şehri düşmanlardan korumak için yaptırılan surlar bir bir yıkılmış! ..
Sonra ırmağın şehir içine uzanan kollarının önü kapatılmış..
Irmağın su yolları kurutulunca Adana’nın Garp Kapısı’ndaki tarihi köprü de sahipsiz kalmış..
Dönemin yöneticileri tarafından, hangi akla hizmet için verildiği bilinmeyen emirlerle, talimatlara Seyhan Irmağı’nın kolları kurumuş, kurutulmuş..
19. Yüzyılla birlikte, şehir girişindeki Garp Köprüsü’nün adı da “Kuruköprü” olmuş!..
Yeni yerleşim alanı olmaya , tarifi kolay bir isimleadım atan Kuruköprü, önce bir semtin simgesi olmuş, daha sonra da kentin ortasında sıkışıp kalmış ve bir geçiş noktasına dönüşmüş..
***
Bizim gençliğimizde, yani 1960’lı, 70’li yıllarda köprünün sadece adı kalmıştı.. Kuruköprü batı istikametinden Adana’ya girişte konuşlandırılmış bir semte dönüşmüştü..
Kuruköprü hakkındaki tarihi bilgileri ilk kez, 1960’lı yılların sonunda Rıza Ersoy ustadan, 1980’li yılların başında ise Adana’nın ünlü siyasi simalarından Kasım Ener ile olan bir sohbette edinmiştim..
Kasım Ener, “Adana’nın geçmişinde bugün Kuruköprü denilen yere, şehrin batıdan giriş yapılan kapısı anlamına gelen “Garp Kapısı” derlerdi.. Taşköprü üzerinde de bir kontrol noktası yani nizamiye oluşturulmuştu.. Oraya da “Şark Kapısı” adı verilirdi.” diye birkaç asır öncesinden gelen bilgileri aktarmıştı.
***
Kasım Ener’den günümüze ulaşabilen tarihi bilgiler son derece az.. Ancak Cumhuriyet öncesi Adana’nın demografik yapısının çok farklı olduğu, Osmanlı döneminin bitişi ile bu yapının da tarihteki en büyük değişikliği gösterdiğini çok iyi bilmek gerekiyor..
Adana’nın “Garp Kapısı” ile ilgili olarak 17. Ve 18 yüzyıllardan günümüze ulaşan tarihi belgelere arşivlerde ulaşılamadığı için çok net bilgi verme şansımız yok.. Ancak, İpek Yolu’nun önemli konaklama noktalarından biri olan bu şehrin Avrupa lıyabancılar açısından da “çok önemli bir yer olduğu gerçeğini” kabullenmemiz gerekiyor..
Osmanlı döneminde İngiliz girişimciler, Amerikalı ve Fransızlar tarafından şehrin birçok yerine yaptırılan hastaneler, misyoner okulları, özellikle pamuk, buğday, şekerkamışı ve tütün işleme fabrikaları tarihin derinliklerine gizlenmiş bilgilere ışık tutuyor..
***
Bir de bunlara Adana’nın birçok bölgesinde büyük bahçelerin yabancılar tarafından kurulup yetiştirildiği, ürünlerinin yurt dışına gönderildiği şeklinde gelen bilgileri topladığımızda bu “Garp Kapısı”nın önemi çok daha fazla öne çıkıyor..
Şimdiki Hava alanı bölgesinin bir zamanlar yabancı yerleşimcilerce meyve bahçesi olarak kullanıldığı, şehrin batısında birçok büyük meyve bahçesinin de o dönemdeki sahiplerinin ismi ile günümüze kadar ulaştığı gerçeğini bilirsek, Cumhuriyet dönemindeki gelişmeleri de anlama şansına kavuşuruz..
Kurtuluş Savaşı ile son bulan Fransız işgali sonrası Adana’da en büyük değişimler gerçekleşiyor..
***
Kimseler inanmasa dahi, sahip oldukları arazileri bırakıp kaçtığı söylentileri yayılan, Adana’daki yabancı yerleşimcilerin yerine, zamanın devlet politikaları gereği Adana’ya Bulgaristan, Yugoslavya, Girit ve Makedon göçmenlerin yanısıra farklı kültürlerden kalabalık gruplar yerleştiriliyor..
Nedendir bilinmez, tarihin birçok döneminde olduğu gibi Adana’nın domografik yapısı değiştirilmek isteniyor..
Adana’nın batısında binlerce dönümlük alanlarda yer alan yüzbinlerce ağaca sahip olduğu söylenilen “Papaz’ın Bahçesi” gibi büyük ve kritik alanlara devlet tarafından el konularak göçmenlere tahsis ediliyor..
İşte Kuruköprü’nün ismi de, bölgedeki demografik yapı da, kültürel ve tarımsal ürün yetiştirme anlayışı da, bu çerçevede bir devlet politikası gereği değişiyor, değiştiriliyor! ..
Bunların başında yer alan Kuruköprü’yü ve Adana’nın tarihine uzanan bilgileri birkaç ayrı bölümde yeniden derleyip paylaşma ihtiyacı duydum..
Birkaç bölümde sunmaya çalışacağım yazı dizisini, içinde yaşadığımız 2024’ün Aralık ayında kaybettiğimiz, Kuruköprü’yü gerçekten yaşamış, iki can arkadaşıma;
İsmail Arlı ve Ahmet Kardeşler’e ithaf ediyorum..
Mekanları cennet olsun..
***
Günümüzde ne bir köprü emaresi, ne de köprü oluşması için gerekli jeolojik bulgu kalmadığı için, “Buraya neden Kuruköprü denir?” sorusuna gerçekçi bir yanıtı verebilecek birisini bulmak çok zor..
Hatta imkansızdır bilmece-bulmaca gibi soruya yanıt bulabilmek..
Bir yanıt arayacak isek, öncelikle;
Asırlardır Mezopotamya ile Orta ve Güney Anadolu arasında çok kritik bir geçiş noktası olan Adana’nın hem jeolojik hem de jeopolitik olarak gerçek geçmişini iyi irdelememiz gerekir..
Bugün Adana’nın tam ortasından sessizce geçmeye çalışan Seyhan Irmağı’nın çok değil, 150-200 yıl öncesini bilmek bile Kuruköprü’yü dile getirmemizeyardımcı olabilir..
***
Her yıl selleri ve taşkınları ile ün yapmış Seyhan Irmağı’nın sağlı sollu birçok kolunun bulunduğu yarini kayıtlarda yer alan en önemli gerçektir..
O zamanlardaki adı ile Seyhan Irmağı’nın kollardan birinin, birkaç yüzyıl öncesine kadar, şimdiki güzergahının dışında şehrin içinden geçtiğini bugünkü nesil bilmez..
***
İtiraf edeyim, ben de bilmiyordum.. Önce Adana tarihi konusunda araştırmalar yapan Rıza Ersoy’dan; Sonra da gazeteci Yusuf Ayhan ve Adana’nın ünlü siyasetçisi Kasım Ener’den öğrendim..
Şimdiki Merkez Cami’den başlayıp önce batıya, sonra güneye doğru uzanan kolları ile Seyhan Irmağı’nın eski Adana’nın etrafını sardığını söyleyenleri masal gibi dinledim gençlik yıllarımda..
O zamanlar kendi kendime cevap bulmaya çalıştım:
“Acaba neden ve ne zaman, Seyhan Irmağı’nın Adana’yı çepeçevre kuşatan kolları kurudu veya kurutuldu?”
“Neden etrafı surlarla çevrili, tarihi dokular zengini Adana şehri kabak çiçeği gibi açılıp saçıldı..
Asırlarca birçok kültüre, birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu ile Mezopotamya arasındaki en önemli konaklama merkezinin tarihi dokusu neden ve nasıl yok edildi ?”
Bu muammayı günümüzde bilen yok.. Ama bu konu ile ilgili rivayet çok!..
***
İşte bir zamanlar deli dolu akan, Toroslar’da karlar eriyince Çukurova’yı sele boğan Seyhan Irmağı’na “insan eli”değmiş! .
Her ne hikmetse, şehri düşmanlardan korumak için yaptırılan surlar bir bir yıkılmış! ..
Sonra ırmağın şehir içine uzanan kollarının önü kapatılmış..
Irmağın su yolları kurutulunca Adana’nın Garp Kapısı’ndaki tarihi köprü de sahipsiz kalmış..
Dönemin yöneticileri tarafından, hangi akla hizmet için verildiği bilinmeyen emirlerle, talimatlara Seyhan Irmağı’nın kolları kurumuş, kurutulmuş..
19. Yüzyılla birlikte, şehir girişindeki Garp Köprüsü’nün adı da “Kuruköprü” olmuş!..
Yeni yerleşim alanı olmaya , tarifi kolay bir isimleadım atan Kuruköprü, önce bir semtin simgesi olmuş, daha sonra da kentin ortasında sıkışıp kalmış ve bir geçiş noktasına dönüşmüş..
***
Bizim gençliğimizde, yani 1960’lı, 70’li yıllarda köprünün sadece adı kalmıştı.. Kuruköprü batı istikametinden Adana’ya girişte konuşlandırılmış bir semte dönüşmüştü..
Kuruköprü hakkındaki tarihi bilgileri ilk kez, 1960’lı yılların sonunda Rıza Ersoy ustadan, 1980’li yılların başında ise Adana’nın ünlü siyasi simalarından Kasım Ener ile olan bir sohbette edinmiştim..
Kasım Ener, “Adana’nın geçmişinde bugün Kuruköprü denilen yere, şehrin batıdan giriş yapılan kapısı anlamına gelen “Garp Kapısı” derlerdi.. Taşköprü üzerinde de bir kontrol noktası yani nizamiye oluşturulmuştu.. Oraya da “Şark Kapısı” adı verilirdi.” diye birkaç asır öncesinden gelen bilgileri aktarmıştı.
***
Kasım Ener’den günümüze ulaşabilen tarihi bilgiler son derece az.. Ancak Cumhuriyet öncesi Adana’nın demografik yapısının çok farklı olduğu, Osmanlı döneminin bitişi ile bu yapının da tarihteki en büyük değişikliği gösterdiğini çok iyi bilmek gerekiyor..
Adana’nın “Garp Kapısı” ile ilgili olarak 17. Ve 18 yüzyıllardan günümüze ulaşan tarihi belgelere arşivlerde ulaşılamadığı için çok net bilgi verme şansımız yok.. Ancak, İpek Yolu’nun önemli konaklama noktalarından biri olan bu şehrin Avrupa lıyabancılar açısından da “çok önemli bir yer olduğu gerçeğini” kabullenmemiz gerekiyor..
Osmanlı döneminde İngiliz girişimciler, Amerikalı ve Fransızlar tarafından şehrin birçok yerine yaptırılan hastaneler, misyoner okulları, özellikle pamuk, buğday, şekerkamışı ve tütün işleme fabrikaları tarihin derinliklerine gizlenmiş bilgilere ışık tutuyor..
***
Bir de bunlara Adana’nın birçok bölgesinde büyük bahçelerin yabancılar tarafından kurulup yetiştirildiği, ürünlerinin yurt dışına gönderildiği şeklinde gelen bilgileri topladığımızda bu “Garp Kapısı”nın önemi çok daha fazla öne çıkıyor..
Şimdiki Hava alanı bölgesinin bir zamanlar yabancı yerleşimcilerce meyve bahçesi olarak kullanıldığı, şehrin batısında birçok büyük meyve bahçesinin de o dönemdeki sahiplerinin ismi ile günümüze kadar ulaştığı gerçeğini bilirsek, Cumhuriyet dönemindeki gelişmeleri de anlama şansına kavuşuruz..
Kurtuluş Savaşı ile son bulan Fransız işgali sonrası Adana’da en büyük değişimler gerçekleşiyor..
***
Kimseler inanmasa dahi, sahip oldukları arazileri bırakıp kaçtığı söylentileri yayılan, Adana’daki yabancı yerleşimcilerin yerine, zamanın devlet politikaları gereği Adana’ya Bulgaristan, Yugoslavya, Girit ve Makedon göçmenlerin yanısıra farklı kültürlerden kalabalık gruplar yerleştiriliyor..
Nedendir bilinmez, tarihin birçok döneminde olduğu gibi Adana’nın domografik yapısı değiştirilmek isteniyor..
Adana’nın batısında binlerce dönümlük alanlarda yer alan yüzbinlerce ağaca sahip olduğu söylenilen “Papaz’ın Bahçesi” gibi büyük ve kritik alanlara devlet tarafından el konularak göçmenlere tahsis ediliyor..
İşte Kuruköprü’nün ismi de, bölgedeki demografik yapı da, kültürel ve tarımsal ürün yetiştirme anlayışı da, bu çerçevede bir devlet politikası gereği değişiyor, değiştiriliyor! ..