Adana’ya seyahat insanı mutlu kılar. Huzur, rahatlık, kibarlık var şehirde. Koşturmadan yürüyen insanlar görmek ne güzel. Büyük şehirlerin keşmekeşinde ömürler tükenirken, güneyde huzurlu bir mola iyi gider. Biz aralık ayında gittik. Hava serin olsa da gezi konforunu bozmuyordu. Zaten İki Kadın Anadoluda olarak bizi yıldıramazdı. Gitmekle ne iyi yapmışız. Her biri ayrı yazı olmayı hakeden özellikleriyle, Adana şehir turu özeti arşivinizde dursun.
Adana’da nerede kalınır, nerede yemek yenir, neler yapılır daha fazla seçenek istiyorsanız, Go Adana www.goadana.com ve Adana Sizi Bekliyor http://adanasizibekliyor.com/tr/ siteleri, şehre dair pek çok öneri, duyuru, etkinlik önerileriyle dolu.
İndik
Havaalanından kısacık sürede şehre geldik. Tarihi bölge meraklısı iseniz Hotel Bosnalı güzel bir seçenek. Şehrin yerel dokularına yakın olayım, otelde konfor da olsun diyenler için ideal. Tarihi bir konak. Restore edilmiş, bakımlı. İki tane suit odası var. Güzel havalarda keyif yapabileceğiniz terası var. Karşınıza Taş Köprü’yü, arkanıza 4bin yıllık eski şehri alarak manzaranın tadını çıkarabilirisiniz. Adana deyince tarihi mekanların hemen hemen hepsine yürüme mesafesinde. http://www.hotelbosnali.com/
İlk durağımız, otele komşu Atatürk Evi Müzesi oldu. Ramazanoğlu Suphi Paşa, konağını karargah olarak kullanılması için verir. Avlulu, geleneksel bir ev. Restore edilmiş. Bakımlı. Atatürk, Kurtuluş Savaşı ile ilgili fotoğraflar, dönemin eşyaları, Atatürk’ün yattığı oda bulunuyor. 1918 yılında 11 gün kaldığı Adana’da vermiş Kurtuluş Savaşı kararını. Toplamda 7 kez gelmiş. Büyük zaferden sonra 15 Mart 1923 tarihinde tekrar ziyaret ettiğinde o günleri şu sözleriyle anmış “Bende bu vakayiin ilk hissi teşebbüsü, bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.” https://www.kultur.gov.tr/TR,96349/adana—ataturk-muzesi.html
Aynı kaldırım üzerinde bir kaç bina sonra Sinema Müzesi‘ni görmeden gelmek olmaz. Duvarları sinema tarihimizi ortaya seren afişlerle kaplı, restore edilmiş geleneksel bir bina. Yılmaz Güney için özel bir oda var. Filmlerde kullandığı eşyalar, afişler, balmumu heykeli… Bir başka odada Abidin Dino ve Orhan Kemal canlandırmaları…
Çok şanslıydık. ATAK (Adana Tanıtım ve Kalkınma A.Ş.) yöneticisi İlhamı bey gibi bir rehberimiz olmasaydı “Adanaca” hakkında bu kadar bilgimiz olamazdı. Üç kuşak reklamcılıkla uğraşan Aydın Sihay bey, nezaketiyle bizi ağırlardı. Mısmıl oturduk yerel tabirle. Unutulmaya yüz tutmuş, kaybolan kelimeleri canlı tutmak, geleceğe aktarmak için bir başına uğraş veriyor. Sözcükleri topluyor. Posterler yapıyor. Esnafa dağıtıyor. Sosyal medyada sayfa yapmış, güzel görsellerle paylaşıyor. www.facebook.com/sihay01/
Sıcak olacağını sandığım şehir, en soğuk günlerini yaşıyordu. Üzerine bir de yağmur. Adana’yı soğuk havada gezmek kaç kişiye nasip olur? Resimde arkamızdaki bina Çukurova Üniversitesi’ne bağlı, Adana’nın ilk müze kültür merkezi. Ramazanoğlu Kültür Merkezi. 15.yy da yapılmış, tarihi bir bina. Üç katlı merkezin girişinde konserler, konferanslar, söyleşiler oluyor. Bina aslen Ramazanoğlu Beyliği’nin saray kabul salonu olarak yapılmış. Kanuni Sultan Süleyman doğu seferinden dönüşte buraya uğramış, üç gece kalmış. Hatta sulh içinde beylik Osmanlı’ya katılmış.
Tarihi 4 bin yıl geriye uzanan Adana’da, Taş Köprü, Ramazanoğlu Medresesi, Yağ Cami, Ulu Cami, Kız Lisesi, Büyük Saat’i yürüyerek gezdik. Sokak aralarında şalvarcılar, tablacılar (kebapçılar), bakırcılar, helvacılar, lokumcular yani yerel esnafı dolaştık. Tulumba tatlısı yapmaya yarayan tatlı tulumbası aletini gördük tezgahlarda. 20 dakikada şalvar diken Vehpi usta ile sohbet ettik.
Ve acıktık. Adana’da ne yenir diye sorsam? Kebap diyeceksiniz! Peki ben size kaz dolmasının hası burada yapılır desem! Etli lahana sarması anneminki kadar lezzetli desem. Odun ateşinde göveç, dövme pilav, kelle paça, kök ıspanak, ev yapımı yoğurt desem… Altın burma diye bir tatlıları var, efsane! Hepsi yöresel yemekler ve Köy Sofrası‘nda yiyebilirsiniz. Bir kaç şubesi var, öğlenleri özellikle çok kalabalık oluyor. http://www.adanakoysofrasi.com/
İlhami bey dedi ki “Doğan Kaymaklı Kadayıf” yemelisiniz. Benim kadayıfla aram pek yoktur, kırmamak adına kabul ettim. Meğer, ne güzel bir tatlıymış. Üzerinde özel formülleri süt kreması var. Ağır değil, kremayla hafif ve serin… Enfes… http://www.dogankaymakli.com/
Akşam yemeğini merak ediyorsanız, günü kapatırken tarihi bölge sokaklarında Asmaaltı kebapçıcında yedik.
Gezdik
Araba kiralamanızı ya da rehberli bir araç bulmanızı tavsiye ederim. Rotamız Adana dışı. Misis Mozaik Müzesi’ni görmek üzere şehir dışına çıktık. Bulduk da! Ama kapı duvar. Sanki uzun süredir kapalı duruyor gibi bir bakımsızlık, bir terkedilmişlik çökmüştü.
İkinci durağımız Ceyhan nehri üzerindeki Misis nam-ı diğer Lokman Hekim Köprüsü‘ydü. Hava epey soğuk, rüzgar epey şiddetliydi. Banu (Tozluyurt) ile Lokman Hekim’in bitkilerle konuşmasını, ölümsüzlük iksirini onlardan öğrenişini, yazdığı notu köprüden geçerken uçurmasını konuştuk. Biz de öyle bir rüzgar altındaydık. Güzel Anadolu insanı, karşıdan el etti, çaya çağırdı. Lastikçi Paşa, sıcak çayı, Cem Yılmaz’ı solda bırakacak esprileriyle neşeli hatıralar bıraktı bize. O tarafa gider de lastiğinize bir şey olursa arayın, hemen gelir. Tel: 539 245 45 46
Adana gezisinin en bilinmedik, en sürprizli noktası Tatarlı Köyü kazı alanıydı. Lawazantia şehrinin olabileceğine dair umutla çalışılıyordu. Çukurova Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Yard. Doç.Dr. Serdar Girginer ve ekibi yürütüyordu çalışmayı. Kazı alanını dolaştıran Arkeolog Furkan Tufan, bizi heyecanla titreten bilgiyi verdi. Bilim kanıt ister, henüz tam kanıtlanmamış olsa da dolaştığımız tarihi yapılar Hitit Kraliçesi Puduhepa‘nın genç kızlığını geçirdiği bölge olarak tahmin ediliyor. O kraliçe ki, tarihte ilk kez bir antlaşmaya imza basan bir kadın. O antlaşma ki yazılı ilk barış antlaşması Kadeş!
Puduhepa’nın torunlarıyız diye içimizi dolduran coşkuyla geri döndük. Adana, çok sayıda parklarıyla yemyeşil bir kent. Huzurlu nefes alınan bir yer. Atatürk parkı mesela. İçinde Seyhan muhtarlığı var. Uğrayın çayınızı alın, banklara oturun, kitaplığına kitap bağışlayın, okumak için kitap alın… Böyle güzel bir yer!
Söz kitaptan açılmışken, okumaya, sanata meraklı arkadaşım Cemil Sobacı’nın kurduğu Nobetçi Kütüphane‘lere uğrayın. Çay için, kahve için, günlük pişmiş kek yiyin, kitap okuyun, oraya da kitap bağışlayın… Gece ikiye kadar kitap okunacak şehirde kaç yer var! http://www.nk.com.tr
Peki Adana deyince ilk aklınıza ne geliyor diye sorsam? Kebap diyeceğinizden adım gibi eminim. Peki iki gün oldu kebabı geçiştirdin diye düşünebilirsiniz. Geçiştirmek ne kelime! Kebap, assolist ve sona sakladım. Onur Kebap‘ta mutfağa gireceğiz diye biliyorduk ama adımıza önlükler dkildiğini, ciddi ciddi workshop yapacağımızı tahmin etmiyorduk. Kuzu etini zırhla kıydık. Kuyruk yağını koyduk, yine kıydık. Tuz, acı toz biber ekledik. Yine zırhtan geçirdik. Elleri ıslattık, eti şişe geçirdik. Pişirdik. Servisi hazırladık. Cos diye pidenin üzerine kebabı sıyırdık. Sonra afiyetle yedik. Ah Onur Kebap, unutulmaz bir deneyim, unutulmaz bir hatıra oldu. Gitmeden iletişime geçin, workshoplarına denk gelebilirsiniz rezervasyon yaptırın. http://onurkebap.com/index.php
Dönüyoruz
Tren garını görmelisiniz. Ne kadar kibar, ne kadar güzel bir bina. Önünde kaldırımda yatan uysal köpek, oranın müdavimi. Kimseye zarar vermiyor, kimse ona… Siz de vermeyin!
Bir Adana klasiği olan Gar Kahve, mutlaka alın! Mutlaka diyorum özellikle. Daha önce Türk Kahvesi içmediniz, öyle diyeyim. 60 yıldır, 4 kuşaktır ailenin özel kavurma tekniği ile çikolata gibi koyu renkli, enfes lezzetli kahvesinden için. Nasıl olsa yanınızda götürmek isteyeceksiniz. Paketi alın ki, kargoyla gelsin diye sipariş edeceksiniz. (0322) 202 00 12
Büyük bir değer olan Olgunlaşma Enstitüsü girişinde sergi bölümü var. El işleri, el sanatlarını yakından görebilirsiniz. Sanatlarındaki işçilik, zarafet hayran bırakıyor. Misyonu, unutulmaya yüz tutmuş geleneksel el sanatlarını yaşatmak, gün ışığına çıkarmak, modernize etmek ve gelecek nesillere aktarmak olduğu için Adana’ya özgü eserleri görmekten keyif alabilirsiniz. Ayrıca, Puduhepa’nın yüzüğü var.
Havaalanına gitmek için bir saatimiz vardı. Yerel bir mekan dedikleri Cosacha’ya oturduk. Telefonları şarja taktık. Adana’ya özgü kocaman porsiyonla brokoli çorbası ve güzel bir roka salatası yedim. Zemin altı katı da olan çok büyük, çok tarz bir kompleks aslında. Cafe, toplantı bölümü, bar, konser salonu, workshop mutfağı, butik gibi bölümlerden oluşuyor. İspanyolca “hasat zamanı” anlamına geliyormuş. Black King isimli siyah burgerleri yeni çıkmış. Sandığınız gibi yanık değil, özel bir unla yapıldığı için siyah. Tabi bal kabaklı cheese cake de önerilerim arasında.
Güzel bir kent, köklü bir tarih, dost insanlar! Şöyle derlermiş “Allah, Adanalılardan dost eylesin!” Siz siz olun, Adanalı’ya sakın yan bakmayın!
Sevgiyle,
Armağan
Aralık 2016
- Adana sayfamız için: http://www.ikikadinanadoluda.com/kentler/adana/