Behçet Çelik’in, şehrin uzak mahallesinde pek kimseyle ilişki kurmadan, çoğu gün tek kelime bile etmeden yaşayan bir adamın hikâyesi üzerinden, insanın varoluşuna ilişkin sorunları tartışmaya açtığı ‘Belleğin Girdapları’ etkileyici bir roman.
Psikoloji açısından doğru bir tanımlama mı bilmiyorum ama böyle tiplere asosyal diyoruz. İnsanın dış dünyadan kendisini tamamen soyutlaması ve içine kapanması, diye tanımlanıyor. Behçet Çelik’in yeni romanı ‘Belleğin Girdapları’nın anlatıcı kahramanı böyle biri.
Hemen hiç arkadaşı yok, en yakın arkadaşı gideli yıllar olmuş, sevgilisi terk etmiş. Aileden, anne-babadan hiç söz etmiyor. İşiyle evi arasında bir yaşamı var. Mümkün olduğunca az kişiyle ilişki kuruyor. Ama bu durum bile ona yetmiyor; o az ilişkiden de kurtulmak, kendiyle kalmak istiyor.
Bir tesadüf eseri de bu kaçmayı kolaylaştıracak bir fırsat çıkıyor karşısına. Uzun zamandır görmediği bir arkadaşına rastlıyor. Arkadaşı, dayısının evini kiraya vermeye uğraşmaktadır. Ev şehrin oldukça dışındaki bir mahallededir. Bu nedenle de kimse kiralamak istememektedir.
Kahramanımız bu karşılaşmayı bir fırsat olarak görür. İşinden ayrılır, Serpmetepe diye adlandıracağı bu mahalleye taşınır. Gidişini de sadece kendisini çoktan terk etmiş sevgilisi Eylül’e bildirir. Başka haber vereceği kimsesi de yoktur zaten.
Yazarın web sayfası için tıklayın
Yazınınn devamını okumak için tıklayın