Ağaç – Emre Toğrul

Ağaç gece seyredilir
Suda gümüşten selvidir
İstanbullu Nedim için

Ak bedenli gelinleri
Melül mahzun kayınları
Sever Rıyazanlı Yesenin

Bende bir kavak ürperir
Nerde olsa sesi gelir
Muhacirliğimden beri

Her ağaç gibi kavak ta
Ömrünce durur ayakta
Gözler durur birşeyleri

Kavakları övmekten,
Kuru kuruya sevmekten,
Ne çıkar ki memleketim

Kara toprağa eğilip
Yüzümün terini silip
Bir tek kavak dikemedim
Nazım Hikmet Ran

●●●●○○○○●●●●

Ağacı kuru kuruya sevmek,
Ağacın yerinde durmasına hayranlık,
Ağaç dikemediğine kahrolmak,
İçinde kavağın ürpermesi,
Suda gümüş selviye aşk,
Melül mahzun kayınları özlemek,
Bugün sevip, özleyip, üzüldüklerimize bakın,
Hissedebiliyor musunuz kaybettiklerimizi?

●●●●○○○○●●●●

O ağaçki aklın, kültürün, sanatın sembolü,
Türk mitolojisinin kült’ü, Hayat ağacı,
Yeraltı, üstü ve gökyüzünün kozmik ağacı,
Metropolitan’da Van Gogh’un yedi selvisi,
Monet’in Japon bahçesindeki yoğun orman,
Kelt’in meşesi, Hintli’nin inciri, Alman’ın ıhlamuru,
Cahit Külebi’nin erken çiçek açan zerdalisi,
Orhan Veli’nin kuruyunca taşındığı güzel ağacı,
Ve yine Nazım’ın hür ağacı, kardeş ormanı,
Bugünse garez, kin, nefret, düşmanlık ormanı,
Farkında mısınız, ağaçlar oldukları yerde yastalar?

●●●●○○○○●●●●

Oysa biz Oğuzlardan beri ağacı sevdik,
Dokuz budaklı bir ağacın dibinden geldik,
Evliya ağaç ne derse dinlerdik.
Huzura, dinginliğe bir ulu ardıç altında,
Ahenge, koca asmadaki ipekböceğinde,
Ruha, bir akağaçta, bir nar ağacında eriştik.
Sadece biz mi, tüm uygarlıklar ağacı sevdi,
Orisisi Sedirden, Apollonu Defneden bildik.
Ağaç sembolik olarak da bizi aydınlattı da,
Biz ağaçlar, güzel ağaçlar için ne verdik.
Koca bir hiç !
Onlar kök, meyve, hava, su, toprak için çabaladı,
Biz kullandık, kestik, yaktık, aksırıncaya dek yedik.
Bugün hür ve kardeşçesine değilsek, düşünün,
Duymuyor musunuz, ağaçlar bize ne anlatıyor.

●●●●○○○○●●●●

Hey gidinin ağacı, güzel ağacı
İnsanı affet, kendini senin sahibi sanan,
Meyve verdiğin için seni taşlayan,
Sapı senden baltayla seni kesen,
Kestiği zarif dala bindiğini göremeyen,
Senin yaşken eğildiğini farkedip zalimleşen,
Kurdun seni kemirdiği gibi,
Derdin kemirdiği insanı affet.
Sen ona, göğe yükselip yol gösterirken,
Kötülüğe, karanlığa, deliliğe kök salıcı,
Zavallı, ölümlü insanı affet.
Bugün yeşili, yaprağı, dalı, ağacı görmüyoruz.
İdrakinde misiniz dayanılmaz duyarsızlığımızın…

●●●●○○○○●●●●

Ağaçlara bakın dostlar, güzel ağaçlara…
Hiç yerlerinden kıpırdamadan,
Sağa sola dönmeden, eğilip bükülmeden,
Biz kesmez, yakmaz, dokunmazsak,
Bazen yüz, bazen bin yıl dünyanın sahibi,
İnsanlığa hayat ve uygarlık mücadelesinde,
Hep kol kanat germiş, vermiş te vermiş,
Bir o güzel ağaçlara bakın,
Birde bugün dert ettiğimiz, kahrolduklarımıza;
Mezarlara diktiğimiz kadar, yaşamada ağaç gerek,
Diktiğiniz tek ağaçla bile kalıcı bir eser bırakın,
Ağaçlar dünya için, durduğu yerde çırpınırken,
Bakıp, siz insanlığınızdan utanın…