Hayat da bir akıştır. Ya toplumsal akıntıyla sürüklendiğin, kurumsal dalgakıranlara çarptığın, iktidar iskelelerine yanaştığın ya da akıntıya karşı iradenle, tercihlerinle, sevdanla, kavganla küreklere asıldığın. Sevim Çağlayan, hepsini düşündüren bir akış oldu, akışları çağrıştırdı hep benim için. O şahane kadının akıntısı ne çok metafor taşır, o akışta ne çok imge ışıldar, o akıntının deltasında her türden eril fenomen nasıl da dibe çöker.
O bir akıştı. Adından mülhem, ismiyle müsemma; akan, taşan, taşkın, coşkun, çağlayan. Sevim Çağlayan. Namı diğer Şahane Kadın.
Adını ilk duyduğum andan itibaren onu hep akan, çağıldayan bir şey olarak tasavvur ettim.
Tanıdıkça akışlara akışlar eklendi imgelemimde. Onun üstüne düşünürken şimdi, yine akışlara akışlar ekliyorum.
Şahane Kadın, bakıyorum da, bir imgeler çağlayanı olmuş benim için. Çağrışımlar çağlayanı. Ki, çağrışım da bir akıştır. Bilinç akışı.
Şarkı da akıştır. Çağıldayış. Melodinin kristal tüpünün içinde hep aşağı doğru. Hayatımızın, anılarımızın üstüne dökülen, akan şarkılar. Çağlayan.
Soyunmak da bir akıştır. Bedenin giysinin dışına akışı. Sonrasında çıplak bedenin duruşu ve devinimleri de bir akış, kıvrıla kıvrıla, yatağında. Tenin bir başka tene akışı.
Kadın da bir akıştır. En çok kadın akıştır cinslerde. Kadın bedeni, çıplaklığı. Akan, çağlayan.
Erkeğin, kendi iktidar saplantısının bentlerine vura vura kısıtladığı bedeninin karşısında, duygusal ve tensel bir akıştır kadının bedeni.
İktidarın geometrisine sığmayan anatomik bir coşkunluk, taşkınlık, akışkanlıktır kadın.
Hayat da bir akıştır. Ya toplumsal akıntıyla sürüklendiğin, kurumsal dalgakıranlara çarptığın, iktidar iskelelerine yanaştığın ya da akıntıya karşı iradenle, tercihlerinle, sevdanla, kavganla küreklere asıldığın.
Sevim Çağlayan, hepsini düşündüren bir akış oldu, akışları çağrıştırdı hep benim için.
O şahane kadının akıntısı ne çok metafor taşır, o akışta ne çok imge ışıldar, o akıntının deltasında her türden eril fenomen nasıl da dibe çöker. Sevim Çağlayan çağıldarken, onu istismar etmeye yeltenen erkekliğin eli ayağına dolanır. Şahane kadındır. Şahane Kadın.
Sevim Çağlayan, 1930 yılında Konya’da doğdu. 12 yaşındayken evlendirilmesine karar verildi ve mahkeme kararı ile yaşı dört yıl büyütüldü. Evlendirildiği kişi Ankaralı zengin bir avukat olan Namık Ambarcıoğlu, aynı zamanda Mütareke Yıllarından Vesikalar: Ahmet Emin Yalman’ın Mütareke Devrinde Yazdıkları adlı kitabın yazarıdır ve bir dönem Gençlerbirliği spor kulübünün başkanlığını yapmıştır.
4 sene süren ve sonradan “hiçbir şey anlamadığını” söylediği bu zoraki ilişkinin ardından Sevim Çağlayan, bazıları yasal olarak tescil edilmemiş 12 evlilik daha yapacaktı. Ancak Ambarcıoğlu’ndan ayrıldıktan sonra evlendiği hekim profesör İlhan Bumin, onun hayatında belirleyici bir rol oynadı. Sevim Çağlayan’ın müziğe yeteneği olduğunu fark eden Bumin, onun ünlü hoca Mithat Fenmen’den şan ve piyano dersi almasını sağladı. Artık piyano damlamaya, şarkılar çağlamaya başlamıştı Sevim’in hayatında.
Sevim Çağlayan 7 yıl sonra İlhan Bumin’den de ayrılacak, Adana Milletvekili ve toprak ağası Cavit Oral’ın önce sekreteri, ardından da sevgilisi olacaktır. O sırada Ankara’da bir güzellik yarışmasına katılır ve üçüncü olur. Evliliklerinden ve güzellik yarışmasından sonra da hâlâ üzerinde baskı ve kontrolünü sürdüren babasından gizli, Ankara Radyosu sınavına girer, kazanır ve radyo sanatçısı olur. Bu sınava girerken ilk kez kendi kızlık soyadı (Sivrikaya) ya da eski kocalarından birinin soyadı yerine Çağlayan soyadını kullanmıştır ve belli ki artık Sevim Çağlayan akışına set çekilebilecek biri değildir.
https://www.gazeteduvar.com.tr/sahane-kadin-bir-akisti-bir-cagildayis-makale-1568561