Bu anneler gününe hep biraz itirazım vardır, fakat tam olarak da kendimi uzaklaştıramam, karışık bir duygu bir med cezir işte.
Anne olan var, olmak isteyip de olamayan var, bütün çocuklara sevgisi çağlayıp coşup olamayan var, olup da bağrı yanan var, annesini daha sütte kaybeden var, ya da doyamadan boğazında ‘bir hiç geçmez’ düğüm kalan var, hepsi, resmi geçit gibi dizilir önüme, kendimi bu mutluluğa koyup bırakamam.
Bu nedenle, karışık duygularımın kimyasını bozan bir hikaye anlatarak rahatlamak istiyorum.
Annemin dedesi İsmail Efendi bir Eşe’yle evlenmiş, Eşe, Ayşe’nin Adanalıcası. Çocukları olmamış, o zamanlar öyle zamanlarmış ki, akıl almaz işler olurmuş, Eşe Nenemiz kocası İsmail’i çocuksuz bırakmak istememiş. Üst baş diktirdiği bir terzi hanım varmış, tesadüfe bakın ki onun da adı Eşe. Bir prova sırasında kız seni kocama aliiim mi demiş, napiiim ben senin kocanı diyerek şakalaşmışlar, gel zaman git zaman olmuş, Eşe Eşe’yi kocasına almış, eve kuma gelmiş, iyi mi?
Geçim nasıl mı? Büyükler gül gibiydi diyor, biz onların yalancısıyız, o zamanlar öyleymiş. Kuma gelen Eşe peş peşe üç çocuk doğurmuş, Cabbar, Fadime ve Saniye. Çocuklardan üçüncüsü sonra benim anneannem olacak ama o zaman bunu bilmiyor, zaten çok küçük, çok çok küçük, daha 3 yaşlarında filanken annesi Eşe ölüveriyor. Ben anneannemi bile göremedim, sadece zengin anılardan dinledim, annesinin öldüğü günü hatırladığını söylermiş. Çocuklar neleri hatırlar, kim hesap edebilir?
Şimdi hikaye acıklı bir yere geldi, insan okumaktan vaz geçebilir, ama yokkkkk, öyle değil, değil.
Biz ilk Eşe’ye esas kadın diyelim ama bir yandan da ona esas kadın dersek, diğerinin hakkını yemiş olacağız, demeyelim, ilk Eşe üç çocuğu büyütmeye girişmiş. Üvey ana hikayeleri masallarda hep korkunç bir yürek resmeder, pırıl pırıl parlayan kıpkırmızı elmanın üstünde zehir vardır, çocuğa ısırtır, çocukları döver, babasını yoldan saptırır, babanın bir gözünü kör eder, babayı emmi eder, haindir. Ama bizim masal gerçek bir masal, bir peri masalı, o kadar iyi o kadar sevgi ve şefkat dolu bir anneymiş ki ilk Eşe, anneannem durumu tam olarak betimleyebilmek için şöyle dermiş, ‘üvey annem olduğunu anladığım tek bir yer var, ona öffffff ya anneee, diyemiyorum, kalbi kırılır da ‘ben senin öz anan olsam öfffff demezdin der, benim de kalbim titrer.’
Ben kendimi bildim bileli, uykuya dalmazdan hemen önce dünya değiştirmiş bazı insanlarıma özel bir anma seromonisi düzenlerim, bir dua, bir hatırlama, Eşe Nenemiz o anmanın baş köşesinde tahtına kurulmuş oturur, çevresi pembe kırmızı sarı güllerle dolu, papatyalar, mor salkımlar, yediveren gülleri, rengarenk karanfiller.
Anneler gününüz kutlu olsun, doğurup Eşe olduysanız da, doğurmayıp kucak açtıysanız da.