Demokrasi dediğimizde aklımıza ilk gelen,
Tanımından çok, başarılı uygulayıcıları olur.
Falan ülkenin, filan milletin demokrasi anlayışı,
Haklar, özgürlükler, eşitlik, adalet vs. vs.
ABD’deki kızkardeşime ‘batı demokrasisi’ dediğimde,
‘Hadi ordan yahu, sen buraların o sıvasını bir sıyır,
Altta ne olduğunu tahmin bile edemezsin’ der.
Bu haftaki uzun sohbetimizin konusu buraya takıldı.
Bana, demokrasi beşiği yaşlı Avrupayı gösterip,
Yanis Varoufakis’in başlattığı ‘Avrupa İçin Demokrasi’yi,
Israrla, DiEM 25 olarak bilinen hareketi okumamı önerdi.
Özellikle eski Yunan Maliye Bakanının öncülüğünde yazılan,
‘’Ya demokratlaşır ya da Parçalanırız’’ manifestosu,
Sözde Avrupa demokrasi madalyonun diğer yüzü.
Ekonomist gözünden ama insani boyutta irdeleyerek.
Kızkardeşim Hande diyor ki; biz farkında olmasak ta,
Nasıl, 0 ile 1 arasında sonsuz adette rasyonel sayı varsa,
Nasıl, öğrendiğimiz renkleri diğerinden ayıramayacağımız,
Flu renkli alanlar, göremediğimiz derinlikte kavramlar varsa,
Dünyanın bilinçli ya da bilinçsiz sömürülmesini sağlayan,
0 ile 1 arası gibi, gark olduğumuz onlarca karmaşık ilişki var.
Yüzlerce çıkar grubu olarak hepimiz sorunlu ve sorumluyuz.
Yani sadece sıfır ya da birler yok, arası dopdolu ve flu.
Avrupa bunun yeni farkına varıyor ve diyor ki,
Aklı, özgürlüğü, toleransı ve hayali mümkün kılan,
Kapsamlı şeffaflık, gerçek dayanışma ve otantik demokrasi,
Geri gelmeli, aksi takdirde dağılırız…
∞Ω∞
Global rekabet, terörizm ve göç sorunlarına rağmen,
Avrupa halen demokrasiyi tek olasılık olarak görüyor.
Ama demokrasiyi sadece konuşulan adıyla değil,
Pratikte onu kovan, reddeden, baskılayan yapının,
Ortadan kaldırılmasıyla geri istiyor Avrupalı.
Avrupa topluluğunda sorun düşünülenin aksine,
Gerçek demokrasinin yeni değerlere ezdirilmesi sorunu.
DiEM 25 hareketi bir manifesto yazmış ki, zehir zemberek.
Avrupa birliğinin demokrasinin enerjisini yok etmek için,
Demokrasi olasılıklarının ruhunu baskılamak için,
Brüksel bürokrasisinin oybirliği ile seçim maskesi altında,
Demokrasiyi yozlaşma, şaşırtma, gasp ve manüplasyonla,
Ekseninden saptırdığını işaret ediyorlar.
İlginçtir, DiEM 25 manifestosunu yazan ve hızla yayan grup,
Avrupa Birliğinin Demokrasiyi öldüren özelliklerini şöyle sıralıyor:
Brüksel bürokrasisi ve onun onbinlerce lobicisi,
Hem Avrupalı, hem uluslararası kurumlardan gelmiş
Seçilmemiş ama Brükselin müfettiş gücü teknokratlar,
Ne kanun, ne anlaşmaların önünde durabildiği Eurogrup,
Oligarşinin sürekliliğini hortlatan acımasız fon yöneticileri
Ve kefaletle kurtarılan demokrasi öğütücüsü bankalar,
Liberal, dayanışmacı, özgürlükçü, demokrat adıyla gelen
Ancak sonrasında temel prensiplerini unutan partiler,
Kemer sıkma politikaları ile eşitsizliği artıran hükümetler,
Korku liderliğini sanat haline getirip,
Bundan güç ve kar sağlayan medya Moğolları,
Aynı korkuya dayalı gözetim kültürünü teşvik etmek için
Gizliliği ve halkın görüşlerini kendi isteklerine doğru yönlendiren,
Kamu kurumları ile işbirliği yapan acımasız büyük şirketler.
Böyle sıralanmış Avrupa demokrasisini tehdit eden mikroplar.
Ve bunları yazanlar bizzat Avrupalılar, demokrasinin beşiği.
Bu söylemler size de tanıdık gelmedi mi?
∞Ω∞
Sevgili dostlar, ne ironik ve acıdır ki,
Yüz yıl önce, ülkemize gelip topraklarımıza göz koyanlar,
Demokrasinin, insan hakları ve özgürlüğün beşiği sayılan,
Kıta Avrupasının birleşmiş milletlerinin yetkin insanları,
Sanki Atatürk’ün Nutuk’undan fırlamışçasına söylemlerle,
Kendi demokrasi, hak ve özgürlüklerini anlayışını eleştiriyor.
Sıfır ile bir arasında sonsuz adette rasyonel sayı var.
Hande diyor ki, eşitsizlik ve adaletsizlikten kaynaklı,
Terörizm, göç, ırkçılık, regresyon hepimizin sorunu ama,
Sadece sıfır ve bir değil, hepimiz de sorumlusuyuz.
Bakın, Avrupayı demokratize etmek için ortaya çıkan,
Sorumluluğun ve sorunun kendilerinde de olduğunu kavrayan,
Olmazsa, yok oluruz diyenlerin önerileri nasıl sonuçlanıyor.
Daha demokrat, şeffaf, gerçekçi, merkeziyetçi olmayan,
Çoğulcu, eşitlikçi, multikültürel ve sosyal anlamda barışçı düzen.
Manifesto bunlarla da yetinmiyor ve işi iyice yukarı taşıyor.
Avrupa birliğini yeşil bir refaha, tarihini bilen bir yenilikçiliğe,
Ekolojik bir yaratıcılığa ve divert kültürlerin sosyalliğine çağırıyor.
DiEM 25 AB’ni demokratize etmeye soyunmuş bir hareket.
Oluşturanlar, yüz yıl önce bu topraklara hep birlikte gelmiş,
Sonra hep birlikte gitmiş insanların torunları.
Bana, sanki hepsi ‘NUTUK’ u okumuş gibi geldi dostlar.