Bir başka; PORTAKAL ÇİÇEGİ KARNAVALI Korart’da – Salime Kaman

Korart Galeri, ‘ Portakal Çiçeği Karnavalı‘çağdaş sanat sergilerinden birini 07-21 nisan 2017 tarihlerinde izleyicisi ile buluşturuyor. Sergi ondört sanatçı katılımıyla gerçekleşiyor.

Ali Raşit Karakılıç, Bengisu Muazzez Kurtuluş, Beşir Bayar, Cem Demir, Ganime Karabucak, Hikmet Karabucak, Mehmet Emre, Mustafa Özbakır, Murat Özbakır, Nermin Levent, Rüveyda Şekerli, Sait Toprak, Serap Özergin, Yalçın Gürsel eserleri ayrı ayrı çağdaş sanat eğilimleri hakkında bilgi veren bir karaktere sahip eserler.

Sergi, sanat stratejilerini ele aldığı için, öğretici bir tona sahip bir sergidir.

Sergi mekanına girişte, tam karşıda, izleyiciyicisini, Sanatçı Hikmet Karabucak’ın eseri karşılıyor.

Naif bir eser. Naif resimler, dokuların büyük yer bulduğu, ham renklerin kullanıldığı resimlerdir, İlk bakışta kendini belli ediyor. Öğrencilerine ‘işaret parmağı’ ile anlatılmayı, keşfedilmeyi, cesur sanat ortamında tartışılan öğretici ilk bakışta kendini belli eden bir resim. Özel okuma metotları ile çözümlenebilecek bir resim. Naif ressamlarca geliştirilen teknik ve üsluplar, kişisel niteliktedir. Bireysel içgüdülere ve sezgilere dayanmaktadır. Kendiliğinden oluşan bir ortak dile sahip resimlerdir.

Büyük bir ayrıntı zenginliği barındırır içinde. Bu resimler,tür olarak primitif sanatla oldukça benzeşir ve masum bir gözle algılayıp betimlemeleri, sanatsaldır.

Sergi salonunun sol duvarında Sanatçı, Ali Raşit Karakılıç eserlerini görüyorum. Deneysel, malzeme ve teknoloji düzeyindeki yenilenmeye işaret eden resimler de demir ve çelik/alimunyum ızgaralı levhalar kullanarak tek düze sanat sürecine karşıt bir eğilim gösteren ve anlayışı zorlaştırması nedeniyle ilginç görüyorum. Malzemeye, sanatsal anlamda işlerlik kazandırmış yöntemsel araştırmanın sonucunda iyi saptanmış iki eser. Sanatçı Ali Raşit Karakılıç, konformist zihnin yadsıması olan karşı bilincini yaratmış ve ağır biçimde kadının toplumda ki durumunu kendi kaygı nesneleri ile sorgulamıştır.

Figür ve nesneler, üzerinde kendine özgü metotları ve renkleriyle zengin bir anlatım dili kullanan sanatçı Sait Toprak, kendi mekan olgusunu, kavramlar ve analizler önererek, seyirciyi bunları anlamaya, çözmeye, kendi düşüncesiyle tamamlamaya çağırmaktadır. Petrol içen insanlar tablosu gibi…

Sanatçı Yalçın Gürsel suluboya çalışmalarında,tekniğini çok rahat ve temiz uygulaması ile, renklerin kaynaşması, renkler arasında ki geçiş çok güzel yansıtılmıştır. Seyircinin beklediği duygusal bir katılımı başarı ile vermiştir.

Sanatçı Nermin Levent, aşırı biçim bozma eğilimi ve abartılı renklerle sanatçı duygusal dünyasını anti-natüralist öznelliğe sahip bir bakış açısıyla aktarmıştır.

Ressam Cem Demir, Zürafalı eseri ile, anlam anahtarlarıyla doludur.

Ressam, kompozisyonları içinde ele aldığı dilleri iyi kurmuştur.

Eleştirel bir yaklaşımla sanatçı hem kendisini, hem çevresini ve yaşamını sürekli sorgular. Çağın hızlı teknolojik değişimleri altında ezilmemeye çalışırken, bunu ya kullanır ya da teknolojiye başkaldırır. Bu amaçla geleneksel sanatın sınırlarını aşarak sanatın boyutlarını değiştirme çabasında olan sanatçıların görüşleri çağdaş düşünceyle temellenir, onunla bütünleşir. Önemli olan da budur.

Metofora saplanmış konuşamayan dil üzerine kurulu bazı resimler için ayrı okuma gerekir. Siz okurlarıma soruyorum.

Resimlere sadece bakmalı mıyız? Yoksa okumalı mıyız?

Bence, her ikiside; Tıpkı bir iç monolog gibi.

Ondört sanatçımız, anlamla ilişkili yapısal yönünü, gür sesleriyle kendince aktarmayı çok iyi başarmıştır. tıpkı, Adana gibi. Kutlarım.

Leonardo da Vinci’ninGüç kullanımı şiddetten doğar, özgürlükten ölür” diyen bu sözleri ile yazımı bitirmek istedim.

Ya sizce?

 

Salime Kaman

Ressam- Sanat Eleştirmeni