Emine Uçar İLBUĞA
1960 ve 1970’li yıllarda sinema hem önemli bir kimliklenme, sosyalleşme ve bilinçlenme aracı hem de gündelik hayatta önemli bir ritüel, farklı kentleri, ülkeleri, hayatları tanıma ve zengin bir hayal dünyasına açılan pencere işlevi taşımaktaydı. Türkiye sinemasının altın çağı olarak da nitelendirilen bu yıllar aynı zamanda yıldız sisteminin de güçlü olduğu bir dönemdir. Assman Kültürel Bellek (2015) adlı kitabında “belleğin hem kültür hem sosyal hem de zaman boyutunda ortak deneyim, beklenti ve eylen mekânlarından sembolik bir anlam dünyası yarattığına” ve bu haliyle “birleştirici, bağlayıcı gücüyle güven ve dayanak imkânı sağlayarak insanları birbirine bağladığına” vurgu yapıyor. Ona göre, “bellek aracılığıyla şimdiki zamanın ufkuna bir başka zamanın görüntüleri, öyküleri katılır ve anılar canlanır; böylece bugün ile dünü birleştiren bağlayıcı bir yapı” oluşur. Bu yazı 1960-1970’li yıllarda Türkiye’nin farklı il, kasaba ve köylerinde sinema deneyimlerini edinmiş 21 kişi (11 Kadın, 10 Erkek) ile yürütülen sözlü tarih çalışmasına dayanmaktadır. Görüşmelerin ana temasını o yılların sosyo-ekonomik, kültürel koşulları, insan ilişkileri, ilk sinema deneyimi, sinema salonlarının sosyal boyutu, ilk izlenilen filmler, özdeşleşilen yıldız oyuncular, filmlerin izleyiciler üzerinde bıraktığı etkiler, ilk platonik aşklar, sinema filmleri üzerinden farklı hayatlar ve kültürlerle karşılaşma deneyimleri oluşturdu. Her birey o döneme ilişkin belleğinde izler taşıyan anı kırıntılarıyla kendi iç dünyasında bir yolculuğa çıktı.
Ve bu araştırmada Yılmaz Güney ismi katılımcıların önemli bir bölümü tarafından hem oyuncu hem yönetmen hem de siyasi duruşuyla duygusal ve düşünsel bağlamda en fazla etkilendiklerini ifade ettikleri isim oldu. Yılmaz Güney filmini ilk kez ve tesadüfen izledikten sonra, filmlerini bir daha hiç kaçırmadıkları ve çoğu zaman sinema salonunda Yılmaz Güney’in perdeye isminin ya da görüntüsünün yansıması ile salondaki tüm izleyicilerin ayağa kalkarak tezahüratta bulundukları, hatta Yılmaz Güney’in filmleri ve filmlerde vermiş olduğu mesajların hâlâ kendileri için bir yol gösterici olduğunu söylediler. Görüşme yapılan kadın, erkek, genç, orta yaşlı işçi, öğrenci, memur her sınıftan ve eğitsel koşullardan gelen oldukça heterojen bir izleyici grubu için Yılmaz Güney kendini halkına adamış, halktan biri olarak kişiliği, oyunculuğu ve çektiği filmleriyle hem toplumun hem de kendilerinin sorunlarıyla yüzleşmelerine olanak sağlayan, filmlerinde ezilen ve ezenleri karşı karşıya getiren, siyasal bilinçlenmeleri, taraf olma ve kimliklenmelerin de önemli bir rol oynuyor.
https://www.birgun.net/haber/bir-donem-sinema-izleyicilerinin-gozunden-yilmaz-guney-398122