Kitap Dergi, 1588’inci sayısıyla bugün, gazeteniz Cumhuriyet’le birlikte… Bu haftaki kapağımızda; kısa sayılacak hayatına 20. yüzyılın neredeyse bütün tarihini sığdırabilmiş bir usta yazar, George Orwell yer alıyor. Orwell’in bütün bir yaşamına ve yapıtlarına ayna tutan günlüklerini Feridun Andaç inceledi.
Bugün yayınlanacak Cumhuriyet Kitap Eki’mizin kapak konuğu George Orwell (1903-1950), kısa sayılacak hayatına 20. yüzyılın neredeyse bütün tarihini sığdırabilmiş bir yazar. Sömürgelerde geçen çocukluk ve yetişme yıllarından sonra Paris ve Londra’da yazarlığının ilk ürünlerini verdiği beş parasız geçen gençlik yılları gelir.
Katalonya’ya Selam kitabına da konu olacak İspanya İç Savaşına katılması, burada devrimci örgütlerin kurdukları, fuhuşun dilenciliğin olmadığı, malların ihtiyaç sahiplerine parasız dağıtıldığı yeni sistemin toplumsal hayatın her alanını düzenlediği, eşit yurttaşlar düzeninden etkilenir. Savaşta boğazından kurşunla vurulup cephe gerisine geri döndüğünde bu düzenin Sovyetler Birliği’nin etkisiyle ortadan kalktığını, devrimci örgütlerin dağıtıldığını görür. Orwell gibi yabancı savaşçılar ülkeyi terk etmek zorunda bırakılır.
İspanya’daki “ihanete uğramış devrim” Orwell’i derinden sarsar. En ünlü yapıtları olann Hayvan Çiftliği ve 1984, yalnızca Franco’nun, Hitler’in, Stalin’in dünyasını değil, bu diktatörleri yaratan bireysel ve toplumsal budalalığı da eleştirmektedir.
Orwell’in günlükleri, 1930’lu yıllardan başlayan Savaş Öncesi Günlükleri, Savaş Günlükleri ve Savaş Sonrası Günlükleri’yle dilimizde yayımlanması tamamlandı.
George Orwell’ın bütün bir yaşamına ve yapıtlarına ayna tutan günlükleri, onun gündelik yaşamını yakından tanımamıza olanak sağladığı kadar, döneminin politik çalkantılarına dair gözlemlerini de yansıtıyor.
Son olarak geçtiğimiz ay yayımlanan Savaş Sonrası Günlükleri, Orwell’in son yıllarını geçirdiği ve büyük yapıtı 1984’ü tamamladığı İskoçya’nın Jura Adası’ndaki yaşantısından ayrıntılarla dolu. Günlüklerde yazarın üretken zihninin, günden güne ilerleyen verem hastalığa rağmen hayatı bütünlüğüyle kavrama çabasına da tanık oluruz.
Kitaplar üstüne Feridun Andaç yazdı.
– “Nurullah Ataç’ın Prospero ile Caliban’ı yazınımızın belki en ünlü denemesidir. 1955/56’da Varlık dergisinde birer ay arayla yayımlanmış altı parçadan oluşur. Bence bu denemenin bir yanlışı, bir de kusuru vardır.” diye yazan Oğuz Demiralp, Okuyaz adlı köşesinde bu hafta Nurullah Ataç’ı merceğine aldı.
– M. Sadık Aslankara, Kitaplar Adası adlı köşesinde; Belma Ötüş Baskett’in Sonsuza Dek Hemingway, Haruki Murakami’nin Mesleğim Yazarlık ve Ayşenur Tanrıverdi’nin Yeryüzünün Derinliklerinde adlı kitaplarını değerlendirdi.
– Fuat Sevimay’ın kaleminden gizemli, komik ve tanıdık bir roman “Benden’iz James Joyce”. Sevimay’ın romanında; 1882 ve 1941 yılları arasında yaşamış dünya edebiyatının usta yazarlarından James Joyce, 2013 yılının İstanbul’unda çevirmeni ile karşılaşıyor ve ortaya ‘yazarın çevirmene, çevirmenin okura, okurun kitaba dönüştüğü bir şey’ çıkıyor… Gamze Akdemir’in söyleşisi…
– Cyril Gely’nin bilimin edebiyatla buluştuğu Ödül adlı romanında; 1944 yılında “Nükleer fisyonu keşfettiği için” Nobel Kimya Ödülü’ne değer görülen Otto Hahn ve çalışma arkadaşı Lise Meltner’in serüven dolu yaşamlarını okuyacaksınız. Batuhan Sarıcan’ın yazısı…
– Çizgili Pijamalı Çocuk romanıyla geniş kitlelerce tanınan John Boyne, Asker Doğmayanlar’da I. Dünya Savaşı’nın sığ bir yanına çeviriyor derin anlatımını… Kitabı Sevda Fidan inceledi.
– Burcu Yılmaz, Simla Sunay ve Hafize Çınar Güner’in hazırladıkları ve çocuk edebiyatını mercek altına aldıkları Taş – Kâğıt – Makas adlı köşemizde bu hafta; edebi ve felsefi değeri yüksek, Meltem Gürle’nin yazdığı Roko ile Konuşmalar ve İsveçli Åsa Lind’in modern klasik eseri Kumkurdu inceleniyor. Simlâ Sunay’ın yazısı…
– Son yıllarda polisiye edebiyatta, İskandinavya’yı oluşturan beş ülkenin; İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka ve az ilerideki İzlanda’nın ön plana çıkarak, polisiye edebiyata “Kuzey Polisiyeleri” deyimini kazandırmış olmaları boşuna değil. Çağatay Yaşmut, Niklas Natt Och Dag’ın romanı 1793 Kurt ve Bekçi’yi değerlendirdi.
– 68 Kuşağı’nın tüm enerjisi, dünyayı değiştirme arzusu, hayalleri Solstad’ın; Lise Öğretmeni Pedersen’in Ülkemize Musallat Olan Büyük Siyasi Uyanışa Dair Anlatısı adlı romanında, Norveç kırsalını nasıl hareketlendirdiği üzerinden anlatılıyor. Emine Toprak’ın yazısı…
– Akın Çetin’in romanı Keşke Burada Olsaydı, Türkiye’nin doğusunda bir askeri birlikte geçiyor ve okurunu erkeklik halleriyle ölüm, yaşam ve yalnızlık üzerine içsel sorgulamalara yöneltiyor. Sena Keskin’in yazısı…
– Kızların Suskunluğu adlı romanında Pat Barker; İlyada destanını kadın bir kölenin gözünden anlatarak, üç bin yıla yakın bir zamandır anlatılan bir kahramanlık hikâyesine farklı bir gözle bakmamızı sağlıyor. Mustafa Güdük’ün yazısı…
– İnsan anlayan ve yorumlayan bir varlıktır. Hermeneutik, bir anlama ve yorumlama etkinliği olarak insan yaşamında ve kültürde kurucu unsurlardan biri olduğu kadar aynı zamanda felsefi bir disiplin olarak da düşünce tarihinde önemli bir yer tutar. Mustafa Günay, Jens Zimmermann’ın Hermeneutik – Kısa Bir Giriş’i üzerine yazdı.
– Anı türünün edebiyat tarihimiz açısından önemi yadsınamaz bir gerçek. Yaşam öykülerine kaynaklık etmesi bakımından da önemli. Hele bu yazar yeni Türk edebiyatının kurucularında sayılan Ahmed Midhat Efendi ise… Şaban Özdemir, Kâmil Yazgıç’ın Babam Ahmed Midhat Efendi adlı kitabını inceledi.
– İlker Mumcuoğlu’nun hazırladığı Bulmaca köşemiz yine keyifli bir zihin alıştırmasına davet ediyor.
Kitap Dergi, 1588’inci sayısıyla bugün, gazeteniz Cumhuriyet’le birlikte…
Unutmayın, her perşembe Cumhuriyet Kitap okunur!
Kaynak: www.cumhuriyet.com.tr