Burcu Aktaş, Pál Sokağı Çocukları biziz

Bugün burada, gaspedilmek istenilen ya da gaspedilen özgürlükleri için mücadele eden herkes Pál Sokağı Çocukları’ndan biri.

Budapeşte’de yoksul bir semtin çocuklarının hikâyesi nasıl da her zamankinden fazla bizi anlatıyor. İyilik ve dürüstlüğün, kötülük ve sermayeye karşı mücadelesini, özgürlüğün vazgeçilemez olduğunu anlatan Ferenc Molnár’ın Pál Sokağı Çocukları biziz. Bugün burada, gasp edilen özgürlüğü için mücadele eden herkes Pál Sokağı Çocukları’ndan biri.

İlk kez 1907’de yayımlanan Pál Sokağı Çocukları dünyanın en çok okunan romanlarından biri. 2006 yılında da 20. yüzyıl Macar edebiyatının en önemli üç eserinden biri seçildi. Ferenc Molnár romanıyla çocuk edebiyatına sembol bir karakter de armağan etti. Kendine kahraman payesi biçmeden özgürlüğü için direnen Ernö Nemecsek’in (Nemeçek) ve arkadaşlarının değeri aradan geçen yüz küsur yılda zerre azalmadı. Onların hikâyesi tüm dünyada mücadelenin sembolü haline geldi.

Molnár, kitabında oyun alanları olan arsayı kaybetmemek için büyük bir mücadeleyi göze alan bir grup çocuğun öyküsünü anlatır. Pál Sokağı’nda yaşayan bu çocuklar, uğruna yaşanılan değerleri simgeler. Dostluğu, ihanete karşı bir arada durmayı, istenilenler için mücadele etmeyi…

Pál Sokağı’nın yoksul çocukları, arsalarını Kızıl Gömlekliler adlı zengin çocuklarına kaptırmamak için her şeylerini ortaya koyarlar. Çünkü, “Budapeşte çocukları için boş arsa, bozkır, ova, çayır demektir. Bir taraftan artık yıkılmaya yüz tutan tahta perdelerle, diğer taraflardan binalarla çevrilen bu bir karışlık toprak onlar için sonsuzluk ve özgürlük anlamına gelir.”

Bu çocukların macerasında grubun lideri Boka’nın zekâsı ve cesareti her okuru etkileyecek cinstendir. Ama Pál Sokağı denince Ernö Nemecsek açık farkla diğer çocukların önüne geçer. Romanın asıl kahramanı o’dur. Olayların gidişatını değiştiren, korkusunu yenen, özgürlüğünü hiçbir şeye değişmeyen Nemecsek’tir. Gösterdiği mücadeleyi kimse ondan beklemez aslında. Güçsüzdür diğer çocuklara göre. Öyle ki, kurdukları oyunda herkesin bir rütbesi vardır, onun dışında. Herkes subayken, kimsenin dikkate almadığı Ernö Nemecsek bir erdir. Yazarı onu şu sözlerle anlatır: “Tıpkı aritmetikteki 1 rakamı gibiydi! Çarpsan da, bölsen de söz konusu işlemde durumu değiştirmezdi. Kimse ona ilgi göstermezdi. Çapsız, zayıf bir oğlancıktı.”

Ancak, diğer çocukların, güçlü olmanın fiziksel özelliklerle ilgisi olmadığını anlamaları çok uzun sürmez. Korkusunu yenip cesaretini toplaması, insanı insan yapan değerlere verdiği önem, onu mücadeleden korkmayan bir çocuk yapar. Ve Nemecsek, iyiliğin ve dürüstlüğün ölmeyeceğinin kanıtı haline gelir.

Pál Sokağı Çocukları’nın yaşamlarına sahip çıkmalarının ve kopmaz dostluklarının hikâyesi 1907’den beri dünya çocukları arasında kulaktan kulağa dolaşıyor… Elbette yetişkinleri de kendilerine hayran bırakarak.

NOT: Yazının ana görseli Budapeşte’den… Pál Sokağı Çocukları’nı tasvir eden, Péter Szanyi tarafından yapılmış bronz heykeller.