Tarih : 05.10.2018
Yer : Adana Büyükşehir Belediyesi Konser Salonu
Saat : 20:00
Şef : Orhan Şallıel
Solistler : Aykut Köselerli “kudüm”
Burcu Karadağ “ney”
Hakan Güngör “kanun”
Program : Fazıl Say / İstanbul Senfonisi “Adana’da ilk seslendirilişi”
FAZIL SAY (Doğum: 14 Ocak 1970 Ankara – …)
Fazıl Say, 4 yaşında ailesi tarafından piyanoya başlatılmış, Ankara Devlet Konservatuarı’nda “Üstün Yetenekli Çocuklar için Özel Statü” de öğrenim görerek 1987’de konservatuarın piyano ve kompozisyon bölümlerini bitirmiştir. Çalışmalarını Alman bursuyla Düsseldorf Müzik Yüksek Okulu’nda sürdüren sanatçı, 1991’de konçerto solisti diplomasını almış, 1992’de Berlin Tasarım Sanatları ve Müzik Akademisi’nde piyano ve oda müziği öğretmenliğine getirilmiştir. 1994’te Genç Konser Solistleri Avrupa yarışmasında birincilik kazanan Say, 1995’te New York’ta yapılan kıtalararası yarışmanın da birincisi olarak konser kariyerine başladı. Öte yandan oratoryolar, piyano konçertoları, çeşitli formlarda orkestra, oda müziği ve piyano eserleri, şan ve piyano için şarkı bestelemeye başladı. Bu eserler arasında Nazım ve Metin Altıok Ağıtı başlıklı oratoryolar, 4 piyano konçertosu, Zürih Üniversitesi’nin siparişi üzerine Albert Einstein’ın anısına yazdığı orkestra eseri, Wolfgang Amadeus Mozart’ın 250. doğum yılında Viyana’daki kutlama komitesinin siparişi dolayısıyla bestelenen “Patara” adlı bale müziği vardı. 1995 yılından günümüze uzanan süreç içinde tırmanışını sürdüren Fazıl Say, Fransa ağırlıkta olmak üzere Avrupa ülkelerinde ve beş kıtada etkinliklerini sürdürmekte, günümüzün önde gelen şef ve orkestralarının eşliğinde konserler vermekte, ünlü salonlarda resitaller sunmaktadır.
İSTANBUL SENFONİSİ
Fazıl Say’ın izlenimci yapıdaki İstanbul Senfonisi adlı eseri Konzerthaus Dortmund’un siparişi üzerine 2008–2009 yıllarında bestelenmiştir. İstanbul Senfonisi’nin ilk seslendirilişi 13 Mart 2010’da Dortmund’da Howard Griffiths yönetimindeki WDR Köln Orkestrası tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu konserde solist olarak Burcu Karadağ (ney), Aykut Köselerli (vurma sazlar) ve Hakan Güngör (kanun) solist olarak yer almıştır. Eserin Türkiye’deki ilk seslendirilişi ise 25 Aralık 2010’da Gürer Aykal yönetimindeki Borusan Filarmoni Orkestrası tarafından gene aynı solistler eşliğinde gerçekleştirilmiştir.
Bölümler
Senfoni yedi tepeli İstanbul’a atıfta bulunarak yedi bölümden oluşur.
- Nostalji
- Tarikat
- Sultan Ahmet Camii
- Hoş giyimli genç kızlar Adalar vapurunda
- Haydarpaşa Garı’ndan Anadolu’ya gidenler üzerine
- Âlem gecesi
- Final
- Nostalji
İstanbul Senfonisi, gecenin buğusunda Marmara Denizi dalgalarının kıyıda sakince hışırdaması ile başlar. Nitekim bu deniz seslerini eserin en sonunda tekrar duyarız. Şöyle ki, yedi bölümlü senfoni, denizden çıkıp İstanbul’u anlatır ve biterken tekrar denize döner. “Nostalji” bölümünde, geçmişin izinde denizin hışırtıları eşliğinde hayallere dalarız. 1940’lardayızdır belki… Orhan Veli İstanbul’u dinliyordur… Ya da 1920’ler… Dalmış gitmişizdir. Hayallerdeyizdir… Gecenin bir vakti loş deniz hışırdar ve senfoninin hicaz makamındaki ağır ana teması başlar. Ney ve kanun da orkestranın şarkısına uzaklardan dokunur. Müzik ve görüntüler kararmaya başlar. Bizlerse hayal içinde hayallere dalarız. Karanlığın içine gömüldüğümüzde, zamanda yolculuk gibi, 1453 yılına gideriz: “Fetih” günüdür! Davullar, trompetler, gümbürtüler, patlamalar, etraf savaş alanıdır… Mehter takımı duyulmaya başlar: Ceddin Dede! Kudümler vurur. İstanbul’un yaşadığı en hareketli gündür. Osmanlı ve Bizans savaşmaktadır. Sonra tekrar uyanılır ve gecenin karanlığına, hicaz şarkıya dönülür. Deniz hışırdar. Biz hayaller içinde hayallerdeyizdir…
- Tarikat
Bu bölümde tarikatların karanlık yüzü ve fanatizm anlatılır. Dinin siyasi emellere alet edilmesine duyulan öfke ve din sömürücüsü tarikatların büyük otoritesi, bu hızlı bölümü oluşturan karanlık ve gergin notaları oluşturmuştur. Bu notalar aslında onların öfkesi, “din ve para” konusudur. Ve bir ritimden yola çıkar öfkenin müzikteki kurgusu… “La ilahe illallah” diye “zikir” edenler akla gelir… Ritim müziğidir. Ritim melodisidir. Besteciye göre, yüzyıllardan beri gelen ileri Mevlevi ve Bektaşi müzik kültürlerinin çok gerisinde, “arkaik” denebilecek bir müziktir günümüz zikirlerindeki ritim melodileri… “La ilahe illallah” cümlesinin salt ritmi bu bölümün ana fikridir.
- Sultanahmet Camii
Dinin siyasi emellere alet edilmesini “Tarikat” bölümündeki karanlık notalarla duyduktan sonra, bu bölümde “apaydınlık” bir İslam şaheseri anlatılır: Sultanahmet Camii. Besteci için camilerin en güzeli, en huzurlusu, en muhteşemidir. Orada olmak büyüleyicidir, metafiziksel boyutta salt benlik uzlaşısıdır, meditasyon gibidir. Ney ve kudüm segâh makamından anlatmaya başlar. Orkestra ardından genişleyerek büyür. Caminin evrene yükselmek isteyen, uhrevi, hüzünlü teması hissedilir.
- Hoş giyimli genç kızlar Adalar vapurunda
Kanun, Adalar vapuru güvertesindeki yakışıklı delikanlıdır. Flüt, obua, klarnet ve fagot, yakışıklı delikanlının ilgisini çekmeye çalışan hoş giyimli genç kızlardır. Tuba, vapur düdüğüdür. Mutlu ve güneşli bir yaz sabahıdır. Kızlar, delikanlı uğruna kavgaya tutuşur
- Haydarpaşa Garı’ndan Anadolu’ya gidenler üzerine
Bu bölüm, bir nevi, Nâzım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları eserine arka plan müziği gibidir. Gece treni yola koyulur. Tren yolculuğu yapanlar hayaller kurar. Yolculuk hayallerdir. Lokanta vagonunda yeni evli bir çift hayallere dalmıştır. Ötede dalıp gitmiş âşık bir adam vardır. Aşk’tır sezi… Sağımızda deniz vardır. Vurma sazlardan rayların seslerini duyarız. Trompetler tren düdüğü seslerini verir… Bir başka masada dertli bir adam vardır. Trombon onun temasını karanlıktan verir. Sonra tekrar diğer masalara döneriz. Ray sesleri ve ray ritimleri eşliğinde dertli adam, âşık adam, yeni evli çift, herkes bir aradadır.
- Âlem gecesi
Gecenin ışıklarında bir İstanbul Sokağı… Uzun kanun taksimi yoğun senfoniyi rahatlatır.Kanun bitince danslar başlar. Bir yerde “Dök Zülfünü Meydane Gel” şarkısının bir benzerini işitir gibi oluruz. Ardından tüm süratiyle bir “köçekçe” başlar. Köçekçe büyük bir gürültüyle kesilir. Sulukule’nin ışıklı sokaklarında körkütük sarhoşuzdur. Kanun, “Dök Zülfünü Meydane Gel”i çalamayacak kadar sarhoştur. Gecenin ışıklarında bir İstanbul Sokağı…
VII. Final
Ve günümüz… Bugün! Dertli insanlar. 15 milyon nüfuslu mega-metropol İstanbul. Romantizmin, yaşamın kalmadığı, stres, sıkıntı, bunalım ve hayalsizliğin hâkim olduğu rengi algılarız. Üç kere sağır edici mertebede patlar orkestra. Sıkıntılı melodiler kasvettir. Müzik kaçmaya çalışır. Patolojik enstantaneler gibi, bir foto flaş hızında gözümüzün önünden senfoninin tüm bölümlerinden temalar geçer: “1453” kudümleri, “la ilahe illallah” ritimleri, “Caminin hüzünlü teması”, “hoş giyimli bir genç kız”, trendeki dertli adam”… Ve başladığımız noktaya, gecenin karanlığına, hayallerimize döneriz birden… Hicazdır, şarkıdır. Nostaljidir. Yine dalgalar hışırdamaya başlar. Denizden gelen İstanbul Senfonisi, biterken denize dönerek kaybolur.
orhan şallıel Şef (Doğum: 1968, Adana, Türkiye – …)
Orhan Şallıel 1968 yılında Adana’da doğdu. İstanbul Mimar Sinan Devlet Konservatuarı’nda Fagot ve Kompozisyon’dan diploma aldı. Daha sonra Hollanda ve Finlandiya’da Orkestra, Koro ve de Opera şefliği, bestecilik dallarında eğitimine devam etti ve üstün bir başarıyla diploma aldı.
Finlandiya’da Kuhmo Oda Müziği festivalinin genel sanat yönetmenliği ve müdür yardımcılığını yaptı. Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yüzlerce opera, bale, senfonik konser ve TV programı yaptı.
Kendi eserlerinin dünyada ilk çalınışlarını yöneterek (İmpressions Almanya 2001 The Winds from South, Finlandiya 2002, Two Castels of Bosphorus Polonya 2003) ülkemizi başarıyla temsil etmiştir.
“Fetih Senfonisi” (2001 Mayıs), “Bursa Senfonisi” (2001 Ekim) adlı iki senfonisi “Çanakkale Şehitleri” (2001 Mart) adlı bir balesi ve de “Kuvayi Milliye” (2003 Ekim) adlı bir opera bestelemiş olan sanatçının, ayrıca çoksesli müziğin ülkemizde yaygınlaşması adına geliştirdiği birçok proje vardır.
Uygarlıklar Beşiği Anadolu 2000 (Kültür Bakanlığı adına), Hoşgörü İmparatorluğu (2000), Art of Anatolia (2001), Colors of Turkey (2003) adlı projeler bunlardan bazılarıdır.
MUSTAFA AYKUT KÖSELERLİ “kudüm”
Müzik çalışmalarına 2000 yılında kabul edildiği Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Hazırlık Lisesi Vurmalı Çalgılar Bölümü’nde Aydın Mecid ile başladı. 2001 yılında Bilkent Gençlik Senfoni Orkestrası’na katıldı. Ertesi yıl Bilkent Senfoni Orkestrası’nda misafir sanatçı olarak yer almaya başladı. 2003 yılında orta öğretimini başarıyla bitirdi ve lisans eğitimine,kabul edildiği Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Vurmalı Çalgılar Bölümü’nde devam etti. 2004 yılının Haziran ayında Fazıl Say tarafından kurulan Anadolu Gençlik Orkestrası’nda perküsyonist olarak görev alan sanatçı, bu orkestra ile yurtiçi ve yurtdışında konserler verdi. Lisans eğitimini 2007 yılında “Şeref Derecesi” ile tamamlayan Köselerli bu zamana kadar; l’Orchestre National d’Île de France, Moscow Radio Tchaikovsky Symphony Orchestra, Resident Orkest, Züricher Kammerorchester, New Japan Philarmonic, WDR Sinfonieorchester Köln, Hr-Sinfonieorchester, NDR Sinfonieorchester, PFK Prague Philharmonia, Stuttgarter Philharmoniker, Luzerner Sinfonieorchester, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası gibi birçok önemli orkestrayla konserler gerçekleştirdi. 2008 -2013 yılları arasında Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde perküsyonist olarak görev aldıktan sonra, 2013 yılında açılan sınavı kazanarak aynı yılın Mart ayında, halen çalışmakta olduğu Samsun Devlet Opera ve Balesi’nde Perküsyonist ve orkestra müdür yardımcısı olarak görev almaya başladı. Naïve etiketiyle çıkan “Haremde 1001 Gece” (Mart, 2009) ve Fazıl Say’ın ECHO 2013 Jüri Özel Ödülü’nü aldığı “İstanbul Senfonisi” (Kasım, 2012) adlı albümlerin kayıtlarında da solist olarak yer alan Mustafa Aykut Köselerli, Fazıl Say tarafından bestelenen ‘Thinking Einstein’ (op.16/Haziran, 2005), “Patara” bale süiti (op.17/Şubat, 2006), “Haremde 1001 Gece” Keman Konçertosu (op.25/Şubat, 2008), “İstanbul” Senfonisi (op.28/Mart, 2010), “Hayyam” Klarinet Konçertosu (op.36/Temmuz, 2011), “Hezarfen” Ney Konçertosu (op.39/Mart, 2012), Senfoni No.2 ‘Mezopotamya’ (op.38/Haziran, 2012), Senfoni No.3 “Universe” (op.43/Ekim, 2012), “Sait Fâik” (op.51/Haziran, 2014) ve “Hermias – Yunus Sırtındaki Çocuk” (op.53/Temmuz, 2014) adlı eserleri yurt içi ve yurt dışında gerçekleşen konserlerde seslendirmeye devam etmektedir.
BURCU KARADAĞ “ney”
İstanbul’da doğdu. İlkokuldan sonra İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı Çalgı Eğitim Bölümüne girdi. Salih Bilgin ve Niyazi Sayın’dan “Ney”, Erol Sayan ve Doğan Dikmen’den Türk Musikisi Solfej ve Nazariyat, Ali Eral’dan Batı Musikisi dersleri aldı. 1996 yılında Çalgı Eğitim Yüksek Bölümüne girdi. 2000 yılında mezun oldu. Yüksek lisansını Haliç Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde “Türk Müziği Konservatuarlarında, 4 yıllık Lisans Ney Eğitimi Üzerine Bir Öneri” teziyle tamamladı. Okul yıllarından itibaren yurt içinde ve dışında (Fransa, Almanya, İtalya, Lüksemburg, Belçika, Avusturya, Mısır, Bosna Hersek, Azerbaycan, İsviçre, Japonya Hindistan, Cezayir, Kazakistan, Umman, Dubai) çeşitli topluluklar, orkestralar ve musiki dernekleriyle birlikte konserler verdi. 1996 yılında Fuat Başar ve Tülay Taslacıoğlu’ndan geleneksel Türk sanatlarından olan “ebru” sanatını öğrenmeye başladı. 1998 yılında Türk Kültürüne Hizmet Vakfı’na bağlı Caferağa Medresesinde ney dersleri vermeye başladı.2012 yılına kadar uzun yıllar boyunca birçok öğrenci yetiştirdi. 1999 yılında TRT İstanbul Radyosu’na Ney Sanatçısı olarak girdi. Birçok radyo ve televizyon programında görev aldı. 2001 yılında, TRT’nin arşivinde bulunan, Vahit Anadolu’nun yönetmenliğini yaptığı, Klasik Türk Musikisi repertuarının en seçkin eserlerinden oluşan solo bir albüm yaptı. Bu çalışmalarının yanı sıra, yurt içinde ve yurt dışında birçok müzik albümünde sanatçı olarak yer aldı. 2004 yılında T.C Haliç Üniversitesi Türk Müziği Konservatuarında ney öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. Fazıl Say, Tuluğ Tırpan, Sertap Erener, Trilok Gurtu, Martin Grubinger, Rudiger Oppermann, Angelika Akbar, İhsan Özgen, Önder Foçan, Okay Temiz gibi birçok önemli müzisyen ile çalışmalar yaptı. 2005-2007 yılları arasında, Cemal Reşit Rey Türk Müziği Topluluğu’nda görev aldı. 2012 yılı mart ayında Fazıl Say’ın bestelediği Hezarfen Ney konçertosunun dünya prömiyerini Almanya’nın Mannheim kentinde gerçekleştirilen konserde solistliğini yaptı. 2012 yılında Hindistan’ın Yeni Delhi şehrinde düzenlenen uluslararası flüt festivalinde Türkiye’yi temsilen konser verdi. 2013 yılında klasik Türk musikisinin seçkin eserlerinden oluşan ve bir kadın ney icracısı tarafından yayınlanmış ilk albüm olma özelliği taşıyan NEYZEN adlı albümü yayınlandı. Aynı zamanda Fazıl Say’ın Hezarfen Ney konçertosu ve İstanbul Senfonisi adlı eserler CD ve DVD olarak yayımlandı. 2013 yılında ney eğitimi ile ilgili yazmış olduğu kitabı ‘MEŞKTE NEY EĞİTİMİ’ adlı kitabı Pan Yayıncılık tarafından yayımlandı. Sanatçı, halen Haliç Üniversitesi’nde Ney öğretim görevlisi görevlerine devam etmekte, çeşitli müzik topluluklarında ve birçok sanatçı ile birlikte çalışmakta, kendi grubu olan “Karadağ Ensemble” ile konserler vermekte, ebru çalışmalarına hocası Ayla Makas ile devam etmektedir.
HAKAN GÜNGÖR “kanun”
1973 yılında Ankara’da doğan kanun sanatçısı Hakan Güngör ilk müzik eğitimini Ankara Radyosu’nda ud sanatçısı olan babası Ali Osman Güngör’den, ilk kanun derslerini de Özkan Kayhan’dan aldı. 1990 yılında Gazi Üniversitesi Müzik Bölümü’nü kazanıp iki yıl eğitim gördükten sonra, buradaki eğitimini yarım bırakarak 1992 yılında İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Kompozisyon Bölümü’ne girdi. Buradaki altı yıllık eğitimi boyunca Demirhan Altuğ’dan ölçü vuruş tekniği ve piyano, Yavuz Özüstün’den Türk musikisi nazariyatı, Nail Yavuzoğlu’ndan armoni, yüksek solfej ve kontrpuan, Prof. Dr. Emin Sabitoğlu’ndan orkestrasyon ve Batı müziği kompozisyonu, Prof. Dr. Mutlu Torun ve Prof. Dr. Selahattin İçli’den Türk musikisi kompozisyonu dersleri aldı. Prof. Dr. Ruhi Ayangil ile kanun tekniği, Prof. Dr. Erol Deran ile Türk musikisi klasik üslup çalıştı. Kanun icrasında kendine özgü bir teknik ve anlayış yaratan Güngör, hocaları tarafından virtüöz olarak kabul edildi. 1993 yılından günümüze kadar dünyaca ünlü müzisyenlerin konser ve albüm çalışmalarında kanun sanatçısı olarak görev aldı. Halen Haliç Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, İstanbul Radyosu’nda da kanun sanatçısı olarak görev yapan sanatçı, TRT müzik kanalı için “Müzik Deyince” adlı programın yapımcısı, hazırlayanı ve sunucusudur. Hakan Güngör, Fazıl Say‘ın İstanbul Senfonisi’nin dünyada ilk seslendirilişinde Dortmund Almanya’da ve Türkiye’deki BİFO eşliğindeki ilk seslendirilişinde solist olarak yer almıştır.