Tarih : 09.03.2018
Yer : Büyükşehir Belediyesi
Şef : Monica Buckland
Solist : Hande DALKILIÇ “piyano”
Program : C. Schumann Piyano Konçertosu “Türkiye’de ilk seslendiriliş”
- Mayer Senfoni No. 3 “Türkiye’de ilk seslendiriliş”
Monica Buckland
Monica Buckland St. Gallen’dendi ve İngiltere’de büyüdü. Cambridge Üniversitesi’nde ve Müzik Akademisi Basel’de okudu. Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Slovakya’da çeşitli orkestralarla konuk şef olarak göründü. İsviçre’de Monica Buckland, Stadtorchester Winterthur, Zürcher Kammerorchester, Tonhalle Orkestrası ve rüzgâr solistleri Aargau ile performans gösterdi. 2001-2005 yılları arasında Zürih öğretmen şan kulübünü yönetti. Yeni Müziğin Monica Buckland’ına özel önem verilmektedir; Böylece, Andrew Lovett, Mela Meierhans, Maria Niederberger, Alfred Felder ve Louisa Lasdun’un yaptığı çalışmalar da dâhil olmak üzere çeşitli öncüleri vardı. Pro besteci Alfons Karl Zwicker “Vom Klang der Bilder” ın kompozisyonunda Pro Helvetia tarafından desteklenen ve 1996’da prömiyeri yapılan ve Radio DRS ve MGB ortak yapımında CD’ye kaydedildi. 1999’dan 2005’e kadar Monica Buckland, Kadın Müzik Forumu’nun başkanlığını ve 2004’ten 2006’ya kadar Sene, Valais’de Conservatoire Superieur et Academie Musique Tibor Varga’nın yönetmenliğini yaparak İsviçre üniversitesinin başında gelen ilk kadın oldu. Monica Buckland, 1994’te Leeds Conductors ‘Competition ve Swiss Tonkünstlerverein (Kiefer-Halblitzel Vakfı 1992 ve 1993) dâhil olmak üzere birçok ödüle layık görüldü. 2008’den 2014’e kadar Monica Buckland, TU Dresden orkestrasının sanatsal direktörlüğünü yapmıştır. Dresden Palucca Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak da görev yapmıştır. Serbest müzisyen olarak çeşitli orkestra, koro ve oda müziği projelerine öncülük etmeye devam ediyor. Ankara’da doğan sanatçı ilk piyano derslerini özel olarak Prof. Güherdal Karamanoğlu Çakırsoy’dan aldı. 1989’da akademik müzik eğitimine Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde başladı. Erken yaşlarda olgunlaşmaya ve seçkinleşmeye başlayan müzikal formasyonunu sanatta yeterlik (doktora) düzeyine kadar bu fakültede Prof. Ersin Onay’ın sınıfında geliştirdi. Bu süreçte ve sonrasında György Sandor, Sebastian Benda ve Prof. Georg Sava gibi önemli piyanist-pedagoglarla çalışıp müzik fikirleri paylaştı.
HANDE DALKILIÇ “Piyano”
Dalkılıç, yüksek lisans çalışmaları süresince Saygun’ un eserlerine ağırlık verdi. Bestecinin birçok piyano eserini repertuarına aldı, seslendirdi. Bu çerçevede, Saygun’ un solo piyano eserlerinden oluşan ve bestecinin 1990 yılındaki ölümünden önce tamamladığı son eseri Op.76 Piyano Sonatı’ nın ilk seslendirmesini de içeren CD kaydı 2000 yılı başında BMP etiketiyle yayınlandı. Hande Dalkılıç’ın ayrıca editörlüğünü yaptığı el yazması olan Saygun op.76 Sonatı’nın nota basımı Peer Music Classical (Hamburg) yayınevi tarafından gerçekleştirildi. Ahmed Adnan Saygun’ un 100. doğum yılı olan 2007’de BMP tarafından yeni bir kapak ve kitapçıkla ikinci kez basılan CD’sinin yanı sıra sanatçı, yine Ahmed Adnan Saygun’ un Op.34, 1. Piyano Konçertosu’nu (BMP), Sun’ un ilk kez bir CD’de seslendirilen piyano solo için dört defterden oluşan ‘Yurt Renkleri’ Albümünü (BMP ve KALAN), Cemal Reşit Rey’in Piyano ve Orkestra için ‘Bir İstanbul Türküsü üzerine Çeşitlemeleri’ni, Ulvi Cemal Erkin’in tüm solo piyano eserlerini CD’ye (KALAN) kaydetmiştir. Sanatçının son CD si, “Yukarı Fırat Ezgileri” Doğu-Batı Kültür ve Sanatını buluşturmak amacıyla Çetin Işıközlü’ nün ilk kez solo piyano için yazdığı ve Hande Dalkılıç’a ithaf ettiği Doğu Anadolu bölgemize ait türkülerden oluşmakta, KALAN Müzik etiketiyle yayınlanmaktadır. Dalkılıç’ın dünya prömiyerini yaptığı Saygun’ un Op.76 Piyano Sonatı ve diğer kayıtlarında olduğu gibi Türk bestecilerinin bazı yapıtlarının ilk icralarını gerçekleştirmesi onun özenle biçimlediği mesleki çizgisinin bilinçli yönelimine işaret etmektedir.Hande Dalkılıç, yurt içinde ve yurt dışında ABD, Almanya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Etiyopya, Fransa, Güney Afrika, Hollanda, İngiltere, İsrail, İsviçre, İtalya, Kanada, Kenya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Letonya, Mısır, Norveç, Pakistan, Polonya, Romanya, Tunus, Ukrayna gibi ülkelerde yaptığı solo resitaller ve oda müziği konserlerinin yanı sıra Camerata Salzburg’un da içlerinde yer aldığı yabancı orkestralar ile Türkiye’deki tüm devlet senfoni orkestraları ve özel orkestralarla konserler gerçekleştirmiş, özellikle konser programlarında Türk bestecilerinin eserlerinin de yer almasına özen göstermiştir. Sanatçının katıldığı bazı önemli festivaller arasında 34. Uluslararası Sofya Müzik Festivali, Uluslararası Kartaca Festivali (Tunus 2002), 18. 22. 27. Ve 33. Uluslararası Ankara Müzik Festivali, 5. Uluslararası Antalya Piyano Festivali, 9.ve 14. Uluslararası Bellapais Festivali ( K.K.T.C.), D-Marin Turgutreis 5.Uluslararası Klasik Müzik Festivali, 30.Uluslararası”Sarajevo Winter Festival”,“Piano Echos” 14.Uluslararası Monferrato Piyano Festivali (İtalya),11. Uluslararası Talin Oda Müziği Festivali, 5. Uluslararası “Marile Serate Musicale” Oda Müziği Festivali, (Romanya) yer almaktadır.Mart 2006’da doçent unvanını alan Hande Dalkılıç, Kasım 2013’de Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Piyano Anasanat Dalı’na profesör unvanıyla atanmıştır. Aynı zamanda Epta (European Piano Teachers Association) Türkiye temsilcisi olan sanatçı solistlik kariyerini yurt içinde ve yurt dışında yaptığı resital ve konserlerle birlikte radyo ve TV yayınlarıyla sürdürmekte, virtüozitesini oluşturan güçlü teknik, derinlikli ve özgün yorumları her geçen gün daha geniş bir kitleye ulaşmaktadır.
Clara SCHUMANN – Clara Josephine Wieck
Doğum: 13 Eylül 1819 – Leipzig, Almanya Ölüm: 20 Mayıs 1896 – Frankfurt, Almanya
- yüzyılın ünlü piyanist ve bestecisi Clara Josephine Wieck, 13 Eylül1819’da Leipzig’de dünyaya geldi. Babası müzik öğretmeni ve piyano firması sahibi Friedrich Wieck, kızının yeteneğini küçük yaşta keşfederek 5 yaşından itibaren onu müzisyen olarak yetiştirdi. 9 yaşındayken konserlerde çalmaya başladı. 11 yaşında ise ilk solo konserini verip ilk bestesini yaptı. 1831 – 1836 yılları arasında babasıyla birlikte Avrupa’yı dolaşarak bir dizi başarılı konser verdi ve ‘harika çocuk” olarak ünlenerek Mendelssohn, Paganini, Chopin, Goethe gibi zamanın önde gelen müzikçi ve edebiyatçılarının hayranlığını kazandı. Piyanist olarak ünü gittikçe yayılıyor, bunun yanında ailesinin maddi durumu da gittikçe iyiye gidiyordu. Clara, Baba Wieck’in eğitim metodunun ne kadar başarılı olduğunun canlı bir kanıtıydı, sayesinde babası daha çok ve daha paralı öğrenciler buluyor, bu arada piyano satışları da artıyordu. Bu mutlu hayatları Clara’nın 16 yaşındayken babasının öğrencilerinden Robert Schumann’a aşık olmasıyla bozuldu. Aslında Clara, kendisinden 9 yaş büyük olan Robert’i 9 yaşından beri tanıyordu. Wieck, bu beraberliğe şiddetle karşı çıktı, evlenmelerine izin vermedi. Bunun üzerine Clara ve Robert evlenme izni alabilmek için mahkemeye başvurdular. Bu mücadele Baba Wieck’in direnmesi yüzünden üç yıl sürdü. Baba Wieck, yaklaşık üç yıl boyunca mahkemelerde bu savları yineleyerek izin vermemekte direndi; onun bu direnci ve yasaklamaları gençleri birbirlerinden uzaklaştıracağına daha da yakınlaştırdı. Clara ve Robert, bu süre içinde birbirlerine 400’e yakın mektup yazdılar ve gizlice buluşmaya da devam ettiler. Bu arada Clara, başarılı konserlerini ve Robert de bestelerini yapmayı sürdürdü. Hatta Robert, mesleksiz olduğu iddialarına son vermek amacıyla bir yandan da dergilerde müzik yazarlığı yaparken bir de felsefe diploması aldı. Sonunda mahkemeden izin çıktı ve 1840’da Clara 21 yaşına girmek üzere iken Rober ile evlendi. Babası bu yenilgisinden dolayı yeni evlilere o kadar kin duyuyordu ki, Clara’nın yıllar boyunca verdiği konserlerden kazandığı paradan kızına tek kuruş vermediği gibi hayatlarını zorlaştırmak için de elinden geleni yaptı. Öyle ki Clara, kendi piyanosunu bile ancak aylar sonra kendi evine getirebildi. Alman yönetmen Peter Schamoni’nin 1983 tarihli ‘Frühlingssinfonie’ (İlkbahar Senfonisi) isimli filmi, Clara ile Robert’in gençlik yıllarını, tanışmalarından evlenmelerine kadar olan süreci konu alıyordu, Nastassia Kinski’nin canlandırdığı Clara, yeni evine baba evinden kendi piyanosunu da getirdiğinde kocası: ‘Evimiz iki piyano için biraz küçük değil mi?’ diye soruyor ve film sona eriyordu. Bu cümle bir bakıma bu evliliğin geleceğini de özetliyordu. Başlangıçta evliliklerinin hem duygusal hem de mesleki açıdan verimli bir beraberlik olacağını düşünmüşlerdi ama zaman geçtikçe bazı dengeler özellikle Clara aleyhine bozulmaya başladı. Robert evliliklerinin ilk on yılı boyunca halâ tanınmamış bir besteci olduğundan ve pek para da kazanamadığından ailenin geçimini sağlamak Clara’ya düşmüştü. Kocası bu durumdan pek hoşnut olmasa da Clara, konser turnelerine çıkarak ve dersler vererek hem kocasına, hem de 14 yıllık beraberliklerinin ürünü olan 8 çocuğuna bakmayı üstlendi. Bu arada gerek konserlerinde bestelerini çalarak, gerek yeni besteler yapmaya teşvik ederek kocasına müzik konusunda destek vermeye devam etti, hatta zaman zaman kendi çalışmalarından ödün vermesi gerekse de; çünkü Robert bir evde aynı anda iki piyanonun birden çalmasından rahatsız oluyor, ‘bu gürültüde’ beste yapamıyordu. Bu konuda fedakarlık eden de her zaman Clara oluyor, bir piyanist için elzem olan günlük egzersizlerinden bile vazgeçiyordu. Evlenmeden önce Clara’yı sürekli çalışması ve beste yapması için teşvik eden Robert, evlendikten sonra neredeyse onun çalışmalarını engeller olmuştu. Besteci -yorumcu evliliğinin olabilecek en ideal beraberlik olacağını savunuyor görünse de Clara’nın kendisinden daha önde olmasını bir türlü hazmedemiyordu. Yıllar geçtikçe Robert’in ünlü ve başarılı eşinin gölgesinde tanınmamış bir besteci olarak kalmasının huzursuzluğuna kalıtsal hastalığının sebep olduğu sinir krizleri de eklenince Schumann’ların evliliği iyice tahammül edilmez hale geldi ve Robert bir intihar girişiminin ardından, 1854 yılında bir akıl hastanesine kapatıldı, 1856’da da orada öldü. Bütün bu süre içinde Clara, kendisini sadece bir kez, ölümünden iki gün önce ziyaret edebildi.
Clara, kocasının ölümünden sonra da müzikteki başarılarını sürdürdü. Konser piyanistliğine ve öğretmenliğe devam etti. Bu arada Robert’in bütün eserlerini yayımlatarak bestelerini tanıtma çabalarında başarılı oldu. Robert Schumann besteci olarak gerçek ününe ancak öldükten sonra ulaşabilmişti. Clara, sonraki yıllarda bir yandan çocuklarını üçünün ölümü (biri de Robert hayattayken ölmüştü) diğerlerinin de bazı sorunları yaşamını daha da zorlaştırmasına rağmen müzik çalışmalarına hiç ara vermedi. 1878’de Frankfurt Konservatuarının baş piyano öğretmeni oldu ve pek çok öğrenci yetiştirerek piyanistlikte bir ekol oluşturdu. Bu yıllardaki en yakın dostlarından biri de kocası hayattayken de aile dostları olan besteci Johannes Brahms’dı. Brahms’a da bestelerinde esin kaynağı oldu, bestelerini tanıtmak için çaba harcadı. Brahms ise bir çok bestesini Clara’ya ithaf etti. Kimi müzik tarihçilerine göre ilişkileri dostluktan da ileriydi. Clara, 1888’de 60. sanat yılını kutladı. Son konserini 1891’de verdi ve konservatuardan da ayrılarak sadece evinde ders vermeye devam etti. Clara, 26 Mart 1896’da Frankfurt’ta hayata veda etti. Bu Brahms için büyük bir darbe oldu ve onun ölümünden sonra sadece bir yıl yaşayabildi. Aynı zamanda Clara Josephine Wieck’in, sanata yaptığı katkılarından dolayı 100 Alman Mark’ı üzerine resmi basıldı.
Piyano Konçertosu Op: 7 La Minör – İlk seslendirilişi 1838 / Leipzig, Almanya
Clara Schumann 1835 yılında Piyano Konçertosunu henüz 13 yaşındayken bestelemeye başladı. Üç yıl sonra, Felix Mendelssohn Başkanlığında Leipzig Gewandhaus’la birlikte ilk prömiyeri yaptı. Altmış yıllık kariyerindeki bu erken noktada bile, Clara bir gün dünya çapında bir sanatçı olarak bir şöhret kuruyordu ve birçoğunun, bir gün güçlü Franz Liszt ile rekabet edeceğini düşünmüyordu.
Schumann, gençliğinde çok sayıda eser besteledi ancak Piyano Konçertosu aralarında en etkileyici ve en kalıcı şeydi. İşyerinde bir virtüoz müzisyeninin yenilikçi zihnini gösterir ve parça o kadar genç biri için olağanüstü tutarlılık ve yaratıcılık görüntüler… Özellikle ilk hareketteki solist için yazım, bize Clara’nın sahip olduğu yetenek türüyle ilgili çok net bir gösterge… Romanze’deki tekli viyolonsel ile opera düeti, besteci olarak lirik sesinin çok güzel bir örneği… Clara’nın, Robert Schumann’ın orkestra enstürmanlarının kullanımıyla ilgili en eski düşüncelerini bir anlığına sunduğu bir orkestrasyon yardımına sahip olduğuna dikkat çekmek ilginçtir. Aynı zamanda büyüleyici… Clara’nın 19. yüzyılda bir kadın besteci olarak hayat ihtimali üzerine kendi sözlerini okumak biraz hayal kırıklığı yaratıyor. “Kadın, bestelemek istemedi” dedi. “Bunu yapabilecek hiç kimse olmadı” dedi. Bu görüş, özellikle bunu kesinlikle başarabilen bir müzisyenden, çevre konusundan çok söz ediyor; başarılarını kutlamak için çok az şey yapıyor. her şeye rağmen bir müzik yaratıcısı olan, herhangi bir standartta oldukça değerli olan müzik.
Clara Schumann’ın Piyano Konçertosu, yalnızca bir kez Utah Senfoni Masterworks Serisi’nde gerçekleştirildi. 1990 yılıydı ve daha sonra Müzik Direktörü Joseph Silverstein, konserde piyanist Veronica Jochum ile işbirliği yaptı.
Bölümler:
- Allegro maestoso
- Romanze: Andante non troppo, con grazia
- Finale: Allegro non troppo
Emilie Mayer – Emilie Luise Friderica Mayer
Doğum: 14 Mayıs 1812, Friedland, Mecklenburg-Vorpommern Ölüm: 10 Nisan 1883, Berlin
Romantik bir Alman bestecisiydi. Emilie Mayer hayatı boyunca nispeten geç dönemde ciddi kompozisyon çalışmalarına başladı, ancak çok verimli bir besteci oldu ve yaklaşık 8 senfoni ve en az 15 konser çıkardı, çok sayıda oda işi ve lieder üretti. Emilie Mayer, bir eczacının Johann August Friedrich Mayer ve Henrietta Carolina’nın üçüncü çocuğu ve büyük kızıydı. Erken yaşlarda müzik eğitimi gördü ve ilk yıllarında piyano öğrencisi olarak, genç Emilie’nin yeme bozukluğuna sahip olduğu anlaşılıyor ve bu da kompozisyonlarında pek çok soruna neden oluyordu. 28 Ağustos 1840’da hayatının ani bir dönüşü oldu: Emilie Mayer’in babası, Emilie’nin annesini götürdüklerinden sonraki 26 yılına kadar kendini öldürdü.
1841’de bölgesel başkent Stettin’e (şimdi Szczecin, Polonya ) taşındı ve kentin müzikal hayatının merkezi bir figürü olan Carl Loewe ile kompozisyon araştırmaya çalıştı. Yazar Marie Silling, şöyle yazıyor: “Babasının ölümü ilk derin üzüntüsünü doğurdu, bu acıyı uyuşturmak için işine gömüldü, Szczecin’e gitti ve Loewe’nin öğrencisi oldu. Zorlu bir testten sonra kurnazca şöyle dedi: ” Aslında hiçbir şeyi ve her şeyi aynı anda biliyorsunuz! Yine de göğsünüzde kalan ve en güzel çiçek haline gelmek için dinlenmiş bir tomurcuk olan yeteneklere yardımcı olan bahçıvan olacağım! “Emilie her zaman kendi hayatında hırsızlık yapmayı önemsiyorken, ancak başkalarının ihtiyaçlarını sürekli olarak veriyordu. Bu nedenlerden dolayı Löwe’ye kompozisyon derslerini diğer kız öğrencilerle paylaşıp paylaşamayacağını sorduğunda,” böyle bir Tanrı tarafından verilen yetenek, onun tanıdığı başka herhangi bir kişiye verilmemişti. “Bu açıklama, hayatının her yerine en büyük şükran duygusuyla onu doldurdu ve onu aşırı derecede zorla çalıştırmak zorunda kaldı.”
1847’de Stettin Enstrümantal Derneği tarafından ilk iki senfoninin (C minör ve E minor) prömiyerinden sonra kompozisyon çalışmalarına devam etmek için Berlin’e taşındı. Bir kere Berlin’de folyo okudu ve Adolph Bernhard Marx ve Wilhelm Wieprecht’le enstrümantasyonla çift kontrpuan okudu.
Çalışmalarını yayınlamaya başladı ve özel konserlerde sahne aldı. Daha sonra 21 Nisan 1850’de Wieprecht, “Euterpe” orkestrasını Kraliyet Tiyatrosu’nda, Emilie Mayer’in kompozisyonlarını sadece bir konserde açtı. Kritik ve popüler beğeni ile halka açık performans için besteler oluşturmaya devam etti. Köln, Münih, Lyon, Brüksel ve Viyana dahil olmak üzere çalışmalarının performanslarına katılmak için yola çıktı.
Senfoni No:3 “militair” Do Majör – İlk seslendirilişi 1850 / Berlin
Bölümler:
- Adagio, Allegro con brio
- Un poco Adagio
- Scherzo: Allegro
- Adagio, Allegro vivace