ÇİÇEKLİ BİR ÖYKÜ…
TOROSLAR VE NADİDE ÇİÇEKLERİ
Öykümüz tam 15 yıl önce başladı… İki kişiyle…
Biliyorduk ki İsviçre’de sadece 1 endemik çiçek var iken, bu sayı Polonya’da 3, İngiltere’de 17, Fransa’da 140; halbuki Mersin’de 560, Adana’da 470, Kahramanmaraş’ta 502, Hatay’da 278 idi.
Kısaca söylersem; zengin diye bilinen Avrupa ülkelerine karşın, Çukurova veya Doğu Akdeniz olarak isimlendirdiğimiz, birbiriyle her açıdan kardeş şehirlerden oluşan bölgemiz çok daha zengin. Ama biz zenginliğimizin farkında değiliz.
İşte 15 yıl önce fark edemediğimiz bu zenginliği anlatmak üzere yola çıktık…
Asıl hedefimiz belliydi; 2000 civarında olduğunu tahmin ettiğimiz endemik, nadir veya bizim tarifimizle nadide çiçekleri, güzelliklerine yakışır bir şekilde fotoğraflayıp insanlara göstermek…
Bunun için bir “Doğa okulu” açtık. Türkiye’nin en önemli doğa koruyucuları, doğa fotoğrafçıları bu okulda dersler verdi. Hem doğada yaşamanın tadını öğrendik, hem de onu fotoğraflamanın inceliklerini… Birden bire sayımız onbeşlere çıktı.
Böylece Orta Toroslar dediğimiz Bolkarlar, Aladağlar, Taşlık Kilikya, Amanoslar ve Kahramanmaraş Bölgesi dağlarını didik didik ederek dolaşmaya başladık…
Bazen 1 günde 70 endemik çiçek fotoğrafladığımız oluyordu. Anladık ki biz dünyanın bitki çeşitliliği açısından en zengin yerinde yaşıyorduk.
Özellikle ören yerlerinin ve mezarlıkların içleri rengarenk çiçeklerle doluydu. Sonunda orada yaşayan çiçeklerin geçmişinin de en az tarihi binaların geçmişi kadar eski olduğunu gördük.
Bunun üzerine yaptığımız işin sadece sanat olarak kalmasının veya sadece tanıtımda kullanılmasının çok eksik olacağını fark ederek bilim insanlarından yardım almaya karar verdik.
Fotoğrafladığımız çiçeğin bilimsel ismi neydi, halk buna ne isim veriyordu, tıbbi özelliği var mıydı, nerelerde kullanılıyordu?
Bize yardımcı olan ilk bilim insanları Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. F. Nezihi Uygur ve Prof. Dr. Sibel Uygur oldu. Ardından Prof. Dr. Rüştü Hatipoğlu ve Prof. Dr. Saliha Kırıcı bilimsel ellerini uzattılar. En önemli desteği ise Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nuran Öğülener vasıtasıyla tanıdığımız Etnobotanik Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Serpil Demirci Kayıran’dan aldık.
Zaman içerisinde Toroslar ve çiçeklerinin insanlarla etkileşimini de hissedip, Yörük kilimlerinde, Tahtacı efsanelerinde, Avşar bozlaklarında , Farsak türkülerinde çiçekleri görüp alanımızı genişlettik.
Çiçeklere bakışımızı insanlarla kurdukları iletişime çevirince karşımıza Karacaoğlan, Dadaloğlu, Abidin Dino, Yaşar Kemal, Etem Çalışkan, Çetin Yiğenoğlu, Halet Çambel, Nail Çakırhan, hatta Mimar Sinan çıktı. Onların eserlerinde Torosların nadidelerinin izlerini bol bol gördük.
Ama bizi en çok şaşırtan, Rönesans’ın ünlü sanatçısı Leonardo Da Vinci’nin bile bölgemize gelip, Torosları dolaşmış olmasıydı. Hatta Adana’nın merkez olduğu bir harita dahi çizmişti.
Anlayacağınız bir çiçek zenginliğini anlatmak için çıktığımız yol, tam bir kültürel zenginliğin içerisine girmişti.
Böylece yarattığımız eser bir sanat çalışması olmaktan öteye gitmiş bir “Etnobotanik”, bir “Ekoturizm” çalışması olmuştu.
15 yıl süren bu zorlu yolda tabi ki bize yeni katılanlar olduğu gibi, ayrılanlar da oldu, S.Haluk Uygur, Gülsüm Ünal, Tansu Hastürk, Ozan Gözüyeşil ve Serpil Demirci Kayıran’dan oluşan ekip, Orta Toroslara ait tam 2000 adet bitki ile ilgili tüm dökümanları Çukurova Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Herbaryum’unu kurmak üzere Farmosötik-Botanik Ana Bili Dalı’na teslim etti.
Herbaryum demek “Kurutulmuş Bitki Müzesi” demektir. Ve bu müze bilimsel araştırmalar için kullanılır.
Tabi ki Adana’da bir bitki müzesi kurmak çok önemliydi, ama bu çalışma bir yayınla da taçlanmalıydı. Burada devreye Karahan Yayınevi girdi, kitabımızı özveri ile bastı. Ardından Adana Sanayi ve İş Adamları Derneği (ADSİAD) başkanı Sayın Süleyman Sönmez , Portakal Çiçeği Karnavalı Yöneticileri elini uzattı.
Böylece bu proje sizlere kadar ulaştı…
4 Nisan 2018 tarihi , saat 19.00 da ise; Altınoran Galeri’de bir sergiyle beraber kitabımızı sizlere imzalayacağız.
Bundan sonraki tek isteğimiz o gün tüm Adanalılarla beraber olmak…