“Bir ülkenin gücü tankı, topu, tüfeği değil dilidir; o dilde şiiridir, sanatıdır.”
2. Dağlarca Şiir Ödülü’nü Adnan Özer’le paylaşan şair Cenk Gündoğdu’dan şiire ve dile dair…
İnsanı ve hayatı yücelten dildir. Yeryüzünde hiçbir sınırın, gücün bir dili karanlıkta tutmaya ömrü, arzusu yetmez. Dilin sınırlarını, değdiği hayat ve hayatı estetize ederek ortaya koyan sanat belirler. Erken rönesansçı demekte sakınca görmeyeceğimiz 13. yüzyıldan pırıl pırıl bir Türkçe ile bize seslenen Yunus ile çağdaşı Dante’yi yücelten, egemenlerin tavrına karşı şiirle verdikleri dil mücadelesidir. Büyük bir saatten baktığımızda her türlü iktidarın, baskının, sistematik zorbalığın üstesinden gelenin sanat olduğunu görüyoruz. Bugün Yunus’un “Bir gönül yıktın ise/ bu kıldığın namaz değil” dizesini hâlâ paylaşıyorsak bu sanatın gücüdür. 11. yy’da Divanü Lugati’t Türk‘ten buraya Türkçe bir ırmak akıyorsa ve ortadan devler, devletler, saltanatlar, adlar, makamlar kalkarak tahtlar, taçlar arasından bir dil yaşıyorsa bunu o dili sürdüren şiire ve şiiri ortaya koyan şaire borçluyuz.
Bir coğrafyaya ruh veren dildir. Bu ruha biçimi eserleriyle sanatçılar verir. Dağlarca bütün hayatı boyunca bu ruhla yaşamış, yazmış bir şairdir. Kaşgarlı Mahmud’un 11. yy’da Arapçanın gölgesinde kaleme aldığı eseri dilin genişliğini, derinliğini, kaydını göstermesi açısından değerlidir. Ve o lügattir dilimizin çocukluğu. Kendi çocukluğumuzu severken başkalarının çocukluğuna da saygı ve sevgi içinde olmalıyız. Budur bize, dilin dile kardeşliğine yakışan. Dil egemenlerin siyasi hırslarının, emperyal kurgularının, ezici planlarının, başka diller karşısında üstünlüğün, alçaklığın baskı aracı bir kırbaç değildir. Yeryüzünde hiçbir dilin birbirinden üstünlüğü yoktur. Bir dili reddetmek bir insanı değil insanlığı reddetmektir. Hayata ve insanlığa karşı çıkmaktır. Dil hayatın ve insanın bizatihi kendisidir. Diller birbirini boğmaz, çoğaltır, zenginleştirir. Bir dili yaşatmak insanlığı yaşatmaktır. Yeryüzündeki tüm dillerin kardeşliğini savunmaktır insanlığın gereği. Kendini dayatmak, majör bir hat çizip ideolojik üstünlük kurarak kendinden olmayanı boğmak dilin erdemi, işlevi, gücü değildir. Çok değerli şairler yetiştirmiş bu dil, siyasetin baskı aracı olarak küçümsenecek, horlanacak, dışlanacak tutumun içinde yer alamaz. Egemenlerin kontrolündeki dünyevi araçlarla hakikatten uzaklaşmanın tehlikesine karşı dilini seven şiire, sanata, edebiyata okuyarak, daha çok sarılmalı bugün.
Yazının devamını okumak için aşağıdaki linki tıklayın:
http://www.artfulliving.com.tr/edebiyat/dil-cografyanin-ruhudur-i-8965