Bütün renkler dindi sanki, mevsimler bilinmedik tavırlarla tepemizde geziniyor… Haziran da bitti, Temmuz gelip sindi havaya, oraya, buraya. Tuvalim karşımda bembeyaz dururken, bir resim ve çerçeve bekliyor. Boyalarım buğulu, fırçamın ucundan kıvılcımlar dökülüyor. Kafamın içi bomboş; figürler firarda, çizgiler girift bir âlemde. Bugün serde resim yok, neyse ki yarına az kaldı. Pes etmek mümkün mü; sanatı hiç uğramadığı mıntıkalara yerleştirene dek?
***
Merve Tokgöz… O bir Ankaralı. Şu an Tarsus’ta yaşıyor. Çağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü (İngilizce)… Ardından, 2019 yılında Çağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Genel Psikoloji Bölümü’nde yatağa bağlı hastalara bakım verenlerdeki görülen depresyon, tükenmişlik durumu ve bakım yükü hakkında Tezli Yüksek Lisansında öğrenimini tamamlamış… Mesleğine bağlı alanlarda kendini geliştiren, sosyal anlamda pek çok başarılı işe imza atan Uzman Psikolog Merve Tokgöz, 2019 yılında Alzheimer ve Demans tanısı alan hastalara resim dersi verilmesine vesile olmuş, Mersin Marina’da sergilenmesine katkı sağlamış ve kentte ilk kez oluşan bu proje için yürek teri dökmüş… Dilerseniz, konuya dair bazı bilgileri, Tokgöz’ün ifadeleriyle öğrenelim:
“Resim sanatıyla yakından ilgilenen bir ailenin ferdiyim. Resim çalışmalarıma lise yıllarımda başladım. Sanatın diğer dalı olan tiyatroyu da faaliyetlerime ekledim… Doğayı ve doğada yaşayan bütün canlıları seven bir kişiliğe sahibim. Tuvallerimde bu sevgiyi görmek mümkündür. Resim yapabilmek, bilginin yanında yeteneği de getirmektedir.
Psikoloji ile resim arasındaki ilişkiyi; içsel dünya ve kimlik olarak değerlendiriyorum… Çeşitli çağların sanat eserlerini incelemek, o toplumun psiko-sosyal gelişimi ve kültürü hakkında bilgi almakla mümkündür. Resim ile bireylerin kendilerini ifade etmeleri hakkında klinik değerlendirmelerde bulunarak kişilerin, zekâ, kimlik, sosyal çevreyle ilişkilerini yansıtan ipuçları vermektedir. Çocuk resimlerinde çocuğun kâğıdı kullanış biçimi, kompozisyon kurgusu ve renkleri, uzman gözlemciler için anlam ifade etmektir. Kısacası, ortaya çıkan resimler insan psikolojisini yansımasını ortaya koyar.”
Aynı zamanda Tarsus Ressamlar Derneği Başkanı olan Ressam Merve Tokgöz, kültürel birikim ve deneyimleriyle Çukurova sanatına katkı sağlamayı hedeflediğini belirtmektedir.
Ne çok ayrılık yaşadı bu diyar
Aniden bazı isimler aklıma düşüp, mesafesi soyut bir geçmişe götürdü beni… Ethem Aydın, Adnan Ateşok, Ahmet Akata, Mehmet Baltacı, Mustafa Okan, Mesut Eray, Kemal Onaran, Kamuran Tamdoğan, Mehmet Bal, Veysel Kubat, Ayşe Nihan Uğuz, Güngör Zencirli… Ve daha nice değerlerin çizgilerini derleyip bu rengi değişken dünyadan gittiklerini üzülerek hatırladım… Çukurova’nın sanat havzası oldukça bereketli bir boyutta. Toroslar’dan inip Akdeniz’e varıncaya kadar, fi tarihide başlayıp bugünlere kaynak olmuş sanatsal dokuyu hemen hissediyorsunuz. Yazımın başında verdiğim isimlere Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Yılmaz Güney ve diğerleri gibi dünya ekseninde ünlenmiş sanatçıları eklemedim. Zaten yerimiz de sınırlı; hepsini saysak ciltler dolusu ansiklopediler dahi yetersiz kalır.
Bu satırları kaleme alırken amacım, birkaç ay önce yitirdiğimiz Matematikçi, Yazar ve Ressam sıfatlarıyla anacağım Güngör Zencirli’den biraz bahsetmekti… Diğer isimler de başka diyarlara taşınırken çokça yakmışlardı yüreğimi. Fakat, Güngör Zencirli’nin acısı hâlâ taze. Giderken bıraktığı naif görünümlü tablolarında sanatın her rengini bulmak mümkün. Çizgilerinde, figürlerinde, lekelerinde, espaslarında pek çok anlam barındırır. Bunu görmek ve özümsemek için de, önyargıyla şöyle bir bakıp geçmek yerine, tablonun karşısında saatlerce düşünmek gerekir… Bir sanat eleştirmeni olmamama rağmen, her görüştüğümüzde bana fikrimi sorar ve pürdikkat dinlerdi Güngör Abi. Onunla görüşlerimi paylaşırken onore olur, kendimi daha değerli hissederdim… Sanat dostlarımız, özellikle de büyüklerimiz birer birer ayrılıyorlar aramızdan. Giderek eksiliyoruz. Sesime hüzün karışmış bir vaziyette hepsine rahmet diliyorum.
Yüreği Çukurova’da kaldı
Ressam ve Eğitmen Candan Uluğ… Şu an İstanbul’da yaşıyor. Sanatsal anlamda birçok başarılı işe imza atmış. Eğitim ve üretimi yaşam tarzı edinmiş. Sanata dair uzunca bir yolculuğa çıkan Uluğ, bir ara Çukurova’nın varsıl topraklarına kültürel bir ziyarette bulunmuş. Bu bağlamda oluşan sanatsal titreşimleri, ressamımızın anlatımıyla öğrenelim:
“Çocukluk çağlarından bu yana sanat sevgisini resim ile dış dünyaya yansıtmayı seçtim. Yürüttüğüm amatör çalışmalarımı, 1996 yılından itibaren profesyonel zemine taşıdım. Belediye, halk eğitim merkezlerinde, derneklerde ve kendi özel atölyemde sanat tasarımı ve resim alanlarında eğitmenlik yapmaya başladım… Çok sayıda uluslararası resim yarışmasında yağlı ve sulu boya dallarında birincilik ödülleri aldım. 2016 yılında, internet üzerinden uluslararası bir suluboya yarışmasında ‘Atatürk’ çalışmasıyla dünya birinciliğini kazandım. 2018 yılında ‘Yaşayan Sanatçı Onur Ödülü’ne layık görüldüm. İlk kişisel sergimi 2014 yılında açıp, küresel boyuttaki birçok karma etkinliklerde bulundum… Katıldığım Antakya çalıştayı ve sergisi esnasında, yörenin tarihsel dokusundan çok etkilendim. Bu nedenle, diğer kentleri de görmeyi ve tanımayı çok arzulayıp geçen yıl Adana’nın Kozan ilçesini ziyaret ettim. Yakın zamanda, başta değerli sanatçıları yetiştiren Çukurova olmak üzere çevre kentlerini .”de görüp incelemeyi ve bu bölgeyi tanıtıcı resim ve çalıştay düzenlemeyi arzu ediyorum.”