Doktoru Öldürmek / Emre Toğrul

 

DOKTORU ÖLDÜRMEK

Dünyanın yaşam kaynaklarını düşünün dostlar;
Işık gibi, Su gibi, Güneş gibi, Bilgi gibi.
Bakın aydınlığın mutlak bir kaynağı var,
Kaynak yoksa karanlık, zifiri karanlık.
Aydınlık için karanlığı kesmen yetmez.
Karanlık için ışığı kes, yeter! Ne acı.
Bilgi en büyük ışık, en parlak güneş,
Bilginin adamıysa en zahmetli yakılan ışık.
Akli melekelerini kullanarak eğitilen, öğretilen,
Muhakeme ve analiz mertebesine ulaşmış,
Öğrendiğini, meslek denilen vasatta olgunlaştıran,
İnsanlığın yararına kullanan ehil kişilik bilgi adamı.
Bilgi adamlığı elli yıllık emeğin son ürünü.
Hekimlik gibi uzun eğitim gerektiren bir meslekler,
O, meşakkatle hasıl olan bilgi birikimi nedeniyle,
Işığına belki elli yılda tam ulaşılabilen bir kaynak.
Karartmak içinse tek kurşun yeter.
Tek kurşun…

∞Ω∞

Sonra düşünürüm,
Elli yılda aydınlana, aydınlana parlayan beyin,
Karanlık bir kurşunla sönerse,
Bir yılgınlık ve bıkkınlık kaplar beni.
Yeniden bir elli yıl gerekecek aynısı parlaklık için.
Verimli, gerekli bir kaynağın kuruması,
Yeri gelir, kaynağı kurutanı bile üzer, üzmeli de.
Üstelik bizzat ışık vermeye çalıştığı bir karanlık,
Yanılıp, şaşırıp, kamaşıp gözleri ışığı söndürmüşse,
Üzülür ve içim acır, her ikisinede.
Hem ölenle bitene, hem öldürenle başlayana,
Hem de ölümün aşağılık sıradanlığına,
Kahredici vakitsizliğine…

∞Ω∞

Hekim, dünyanın en eski meslek erbabı.
Bilinen ve varolanı irdeleyip, anlayıp, çözümlemiş,
İbadet gibi çalışmış, nefsini tutup harcamıştır zamanı.
Sonuçta nereye varabilmiş, neyi kavramıştır?
Kalıtsal zaaflı, edinsel zavallı insanoğlunun,
Hücresinin, bacağının, kalbinin, ve ya aklının,
Nasıl yaradana özgü ayarlarla çalışabileceğinin,
Sonsuz ipuçlarından sadece bir kısmına vakıf olmuştur.
Hatasız kul mudur? Haşa, ne münasebet…
O ne lambadan çıkan cindir, ne de Asklepios’tur.
Aklın köleliğinde, bilimin has adamı bir ölümlüdür.
Kadir Mevla değildir ki ömür biçsin, can versin.
Yaşam kaynaklarını karartırsan madden ölecektir.
Yoktan varolmamıştır onu madden yokeden cisim.
Kurşunu, tabancayı bulanda aynı tip bir akıldır.
Ölmesine ölecektir de,
En kötüsü beyninin, aklının ölümü; ışığının sönmesidir.

∞Ω∞

Doktorun en büyük yanılgısı, en masalvari sanısı,
Aklı ve emeğini birleştirerek, yoğurup pekiştirdiği,
Bir ömürün kısık ateşinde pişirdiği bilim yemeğini,
Gelişigüzel herkese sunması, herkesle paylaşması,
Ve sağılttığının anlaşılıp, takdir edileceğini sanmasıdır.
Paylaşmazsa ne gereği vardır bilginin ve gerçeğin.
Görünen gerçeğin ipuçlarıyla sağıltmaya çalışırken,
El uzatırken, bilgi aktarırken, yardım ederken birine,
Bizzat o biri tarafından öldürülmek,
Bu dünyadaki en kahpe ölüm olsa gerek.
Bir küçük derde deva olabilecek hamle için,
Bir okyanus bilgiyi hatmedip harcadığın ömrünün,
O bilgiyle em olmaya çalıştığının kurşunuyla bitmesi,
En küstah insanlık ihaneti değil de, ne?

∞Ω∞

Eğitimle, zamanla, emekle, alınteriyle adam olanlar,
Kural tanımaz hasedin salyası herkese tehdit. Dikkat!
Ülkemizde artık doktora saldırmak hobi, trend.
Folklorik bir intikam teması, bir ilkel ifade biçimi.
Karanlığın aydınlığa, cahiliyenin bilime gıcığı,
Bir sopa, avazla küfür ya da kurşuna temlikli artık.
Doktor öldürmek, yaralamak, darp etmek, dövmek,
‘Oh olsunlara’, kısaslara faturalı. Ne utançtır bu.
Bu hafta, bir doktor daha öldürülmüştür ülkemizde,
Bilimi, bilgiyi, aydınlığı temsilen katledilmiştir.
Sonuçta o; madden ve bu gün için ölmüştür,
Kaynağı olmayan bir karanlık nedeniyle.
Adına ne derseniz deyin,
Kin, nefret,cehalet, intikam, değersizlik, çirkinlik.
Bir karanlık için saniyelik kurşun yeterliyken,
Yitirilen ışık için elli yeni yıla ihtiyacımız vardır.
Ama asıl sorun, onun beyninde şekillenen gerçeğe,
Varolan hakikate bu denli yaklaşmışken,
Yeniden başlamanın yıldırıcılığı, hayalkırıklığıdır.
Son cümle, ve kaçıncı kez, ve ne yazıkki şu çaresiz:
‘‘Allah rahmet eylesin’’…