Emre Toğrul,Akrep ve Yelkovan Günde 22 Kez Kucaklaşır

İnsanların, kısmen de hayvanların ilginç bir özelliğidir,
Daha büyük bir ödüle ulaşmak yerine daha küçüğüne razı olmak.
‘’Zaman miyopluğu’’ olarak adlandırılıyor bu durum.
Sabırsız, gelecek vizyonu olmayan ve aceleci karar mekanizması.
İnsanlar bir şeye karar verirken mutlak bir zaman faktörü öngörüyorlar,
Ne kadar beklemek durumunda kalacaklarını ve tahminlerini de hesaba katıyorlar
Sabırla beklemek, ertelemeyi öğrenmek ve metanet büyük ustalık istiyor.
Bu meyanda isana en yakın hayvanlar karga ve kuzgunlarmış.
Zamansal olarak belli ufkun ötesi soyut ve farazi olarak değerlendirilirken,
Yakın olanlarda işe somut ve duygusal bir karar mekanizması hükmeder.
Üstelik insanların geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman perspektifiyle Nasıl ilişki kurdukları da onların karar verme ve itkilenmelerinde büyük rol oynar.
Hülasa kelam, hissedilen zaman yada diğer deyişle zamanı algılama biçimimiz,
Verdiğimiz kararlar, attığımız adımlar, etkin yada pasif tüm davranışın asıl ayarıdır.
Olayları tamamen rasyonel ve duygudan bağımsız değerlendirebilmek,
Sadece veri bazlı proğramlarıyla yapay zekaya özgü bir ayrıcalıktır.

●●●●○○○○●●●●

Şimdi bu Pazar günü zamana niye taktın hocam diyebilirsiniz, haklı olarak.
Yaşlı hastalarımın kalça ameliyatı sonrası zaman zaman geçirdikleri ‘’delirium’’ tablosu,
Yani zaman ve mekan oryantasyon kaybı durumunda ailenin nasıl paniklediği görünce,
Aslında üç zaman perspektifi denen algının, hayatın yönlendiricisi olduğunu anlıyorum.
Zaten sonyıllarda güçlü itkiselliğe sahip bazı nöropsikiyatrik rahatsızlıklarda,
Değişmiş zaman algısı ve etkin bir zaman miyobu davranış yönelimi işaret ediliyor.
Zamanı olduğundan uzun yada kısa hissetmek, geride kalmak yada ileride bulunmak.
Zaman algısı biryerde benlik ile eşdeğer bir algı.
Çok ilginçtir ki, belki bizden sonraki nesillerin en çok etkileneceği durum olan bu kavram,
Fikir yapıcılar ve toplum mühendislerince de en çok manüple edilen algı haline geldi zaman algısı.
Zamanın hızlı geçtiği, elimizden kaydığı, boşa aktığı hissine gark,
Kolaylıkla yönlendirilen ve güdülen bir güruh haline getiriliyoruz.
Zamanı akılcı kullanıp içinde onu yöneten bir şövalye olabilecekken,
Sürekli nasıl aktığına dair endişe içinde olan, sanki biz dışında
Bir iradenin tezahürüymüşcesine, yavaşlayıp hızlanabilen ritmiyle
Zamanın ürkütücü ve tüketici sonluluğuna takılmış durumdayız.

●●●●○○○○●●●●

Her ne kadar ölçüp biçsek, saatlendirsek, sürelendirsek de.
Zaman kavramı, kendi düşüncemizdeki varlığı kadar hissediliyor.
Bazen geçmeyen saniyelerin nabzını tutmamız bu yüzden, Yılların su gibi akması bazen, yine bu yüzden. Düşünsel yönelimimiz, geçmiş olumlu yada geçmiş olumsuz olabiliyor ve di’li yada miş’li biçimde zulmediyor. Şimdiki zaman hedonistik eğilimliler günü kurtaran bir haz ile, Şimdiki zaman kadercilerse şansı bekleyip şimdiden zevk almadan yaşıyor. Geleceğe fazlasıyla odaklanıp bugünü tümden kaçıranlarsa farklı bir kategoride zamanlarını yönetiyor yada yönettiğini sanıyor. Günümüzde moda söylemle “mindfullness” yani farkındalıkla Zaman yönetenler, geçmiş ve gelecek düşüncesinden arınıp, Deneyime odaklanarak dikkati koruyabiliyor, Duygu ve düşünceleri zaman değerlendirmesine tabi tutmadan kabul edip; merakla gözlem, çıkarım ve hazzı ortak kullanıyorlar.
Zamanla ilgili yazanlar, hayatımızdaki duygusal renklilik ve çeşitlilik– ne kadar çok olursa, hayatın öznel olarak o kadar uzun görüneceğini söylüyor. Dolu dolu bir yaşam hissi, yani yavaş yavaş hazmederek yaşam, bellekte uzun vadede saklanabilecek iyi ve yeni deneyimler istiyor. Bize hükmeden, hem geçmişten hemde gelecekten ürken,
Ama bir türlü iyi anlaşamadığımız zamana teslim bir benlik ,
Zaten yok hükmünde. Akrep ile yelkovan bile günde 22 kez üstüste gelir.
Zaman algısı onların kucaklaşması gibi bir akıl ve ruh birlikteliğidir.
Zaman gün ışığına göre ayar aldığına ve biteviye aynılı arzettiğine, Ritmi de benlik kadranlı içsel saatlerimiz düzenlediğine göre,
En asgarisinden ipleri elimize almamız bile fark yaratacaktır.