Emre Toğrul,Muhteşem Uyku

Uyur uyanık, bir türlü uzamayan kısa bir uykudur tek derdim, yıllardır.

Şehir dışı okullar, tıp eğitimi, nöbetler, mesleki stres derken unutulan uyku.

Bir uyanmayla başlayan hayatımızda, en önemli döngü aslında uyku.

Boynuma dokunan bir el uyandırdı hep beni çocukken, uyuyakaldığım koltuktan,

Gece 00:30, ‘’ hadi kalk yerine yat’’ nidasıyla gitti uykum, geri gelmedi.

Hayatının ne kadarını uykuyla geçirmiştir, doksan yaşında bir insanın, düşünün!

Yirmiki yılını 366 gün, altmışsekiz yıl 365 gün yaşamış biri ne kadar uyumuştur ?

Kabaca otuz yıl uyumuştur. Otuz yıl, tam otuz uzun yıl…

Ama nedense hepten doksan yılın hepiciği yaşanmış gibi gelir ona.

Karanlığa karanlıkla, aydınlığa aydınlıkla dayanmaya çalışarak yaşıyoruz.

O yer, uykuda geçen otuz yıllık yer, ne yapmıştır da , yaşamış olduğunu farzetmektedir.

O zaman hangisi tam gerçektir, uyku mu, uyanıklık mı ?

Tüm bedenlerin eşit olduğu, egonun süperegonun kalktığı, ruhun ağır bedenden sıyrıldığı,

Yaşam içindeki günlük ölüm, ölüm korkusuna da ilaçtır aslında uyku.

Adaletin doruğu, kuralların bozumu, mantığın iflası, şuuraltının panayırı uyku.

Şişman yada zayıf, zengin yada fakir, iyi yada kötü olmanın önemli olmadığı uyku.

On saat gibi süren on saniyelik kabusla sarsan,

REM’in film festivalindeki muhteşem uyku.

Çıplak uçtuğumuza, su altında nefessiz gezdiğimize şaştığımız,

Fukaralığın kaldırımda mışılladığı, varlığın kuştüyü yastıkta bulamadığı,

Neyki sırça köşkte dalamadığımız, ney ki tahta iskemlede tutamadığımız uyku.

Haplarla uyku, bir şişe şarapla uyku, soğukla uyku, sıcakla uyku, sara ile komayla uyku.

Döşek, somye, divan, yatak, kanepe, koltuklu koca bir dünya uyku,

Yakan battaniye, dantelli yorgan, incecik pike, fistolu yastık, çarşaf nevresim takımı,

Kapanan gözler ,büzülen dudak, çaresiz eller ve kalbin kontrolünde beyinsiz uyku,

Ağızdan akan salya, barsaktan salınan metan, yutakla gırtlağın konseri hor hor uyku,

Kollar ve bacakların hükümsüzlüğü, omurganın telaşı, büzülüp seriliş,

Sağa sola savrulan vücut , şuursuz dönmeler, başın gövdeden bağımsızlığı uyku,

Kolda uyuşma, belde ağrı, gözde yanma, ayaklarda üşüme, sırılsıklam terleme uyku.

Ama istisnasız, ama hayatın parçası, ama olmazsa olmaz uyku

Sırtüstü uyku, yüzükoyun uyku, yan yatıp uyku, başlı kıçlı uyku,

Ebeveyn arasında uyku, dedenin kucağında uyku, dostun omzunda uyku,

İlla ki anne memesinde uyku, illa ki sevgili göğsünde uyku

Narkolepsi, uykusuzluk, kabus sarmalında şeytanın da kol gezdiği uyku,

Uyur uyumaz, yatar yatmaz, dalar dalmaz, kalkar kalkmaz ,

Öğle uykusu, şekerleme, tavşan uykusu, top atsan uyanmaz uyku,

Allah rahatlık versin, iyi uykular, uyusun da büyüsün, mışıl mışıl bir uyku.

Kanepede, otobüste, sinemada, seminerde, havuz başında, çamlar arası hamakta

Nedendir bilinmez, bu uyku gerçek, hayat yalan gibi gelir dostlar…

●●●●○○○○●●●●

Dostlarım uyuyoruz, üstelik sadece gece değil, sürekli uyuyoruz.

Nedir, hikmeti sorulmaz ama uyutana da usta denir bizim memlekette.

Oysa doksan yaşında bir adamın otuz yılıdır uyku.

Yeryüzündeki tüm insanları aynı seviyeye getiren eşitlik = uyku.

Hayatı yaşanmaz kılan her şeyi silip atan, her günün bembeyaz sayfasıdır uyku.

Her gece kurulan yaşam zembereği, şarj cihazına takılan vücuda enerjidir uyku.

Belki de sefil, çivisi çıkmış,dengesiz yaşantımıza her gün çekilen ayardır uyku.

Belleği, egoyu, superegoyu, algıyı ve duyuları aynı torbaya atıp karıştıran,

Onlara gönüllerince davranmalarına, çılgınlık yapmalarına izin veren,

Önyargısız, koşulsuz, kuralsız, arsız, sapık, namussuz, şerefsiz, gerçek siz ve uyku.

Parantez içine alınmış bir (YAŞAM) döngüsünde

(Başlarken çok uyku, 10 saat uyku, gittikçe azalan uyku,ilaçla uyku, hastalıktan uyku, yine çok uyku)

Ve nihayet dokuların uykudaki özgürlüğü, yaratıcılığı sevgisi, uykuya hasreti, dayanılmaz özlemi,

Tanrıya en yakın olduğumuz zaman, biçare beden, özgür ruh,

Ve nihayet toprağın altında o muhteşem, o kemiksiz uyku…