Engellilikse Hepimiz, Özürlülükse Hepimiz – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Mesleğim gereği, nerdeyse bir yaşamın yarısı,
Norm dışı iskelet sistemini ve problemlerini sağıltmakla,
Bir anlamda, konuya empatik bir açıdan bakmakla,
Danışan insanların ne aradığını anlamakla geçti.
Sonunda, bugün ben artık hiçbir insanın yaşamını,
Özür yada engel dediğimiz o algısal yanılgı olmadan,
O saçma sapan adlandırmayı almadan bitiremediğini,
Ömrünün kısa ya da uzun kısmını bir özüre vakfettiğini,
Anlamanın huzuru ve hafifliği içindeyim.
O yaşam süresi, bir ömür, eğer paydasıysa denklemin,
Payına da kendi özürlülüğümüzü koyarsak,
Herkesin eline benzer oranlı bir sayı kalıyor dostlar.
Ben özürlü, engelli değilim diye düşünen varsa aranızda,
Filmi sonuna kadar seyretmeden, karar vermesin lütfen.
Bu, her an yaralanabilir, yıkılıp perişan olabilir bedenimizi,
Yarım, urup, nakıs olduğu halde tam sandığımız aklımızı,
Herşeye teşni, herşeye meraklı, herşeyden dem alan ruhumuzu,
Özürsüz ve engelsiz sanma bedbahtlığından sıyrılırsak,
Bir anlayabilirsek aslında özürsüz bir insan olmadığını,
Çevremizde, öyle sandıklarımıza bakış açımız değişecek.

∞Ω∞

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde engelli,
“Normal bir kişinin kişisel ya da sosyal hayatında yapması gereken işleri,
Bedensel veya ruhsal yeteneklerindeki kalıtımsal ya da sonradan oluşan,
Herhangi bir noksanlık sonucu kendi kendine yapamayan kişi olarak verilir’’.
Aslında bu tanım neredeyse insanların genelini kapsamaktadır.
O halde engellilik çoğu zaman büyük değişkenlik arz eden,
Başka bir deyişle nerede ve nasıl karşılaşacağınıza bağlı olarak,
Zamanı, yeri ve sonuçları değişen bir durumdur.
TUİK 2011 verileri 4 882 841 engelli vatandaşımız var, der.
WHO’ na göre dünyada ise 600 milyondan fazla ve % 80’i yoksul ülkelerde.
Bu tanımı engelli ya da özürlü sandığımız, saydığımız insan olarak algılamalı.
Herhangi bir organın kusurlu ya da eksik olması engellilik olarak adlandırılsa da,
Genelde herhangi bir işi gerçekleştirememek, sınırlı olmak da,
Normal saydığımız insanlar için bir engellilik durumu olarak kabul edilmektedir.
Böyle tanımlandığında engelsiz insan yoktur.
Konuya,ancak bu süreye yayılmış geniş ve girift bağlamdan bakıldığında,
Özürlü ve engelli saydığımız insanların ötekileştirilmesi,
Özellikle de, onları norm dışına iten algı yanılgımız ıslah edilebilecektir.

∞Ω∞

İnanç alanında altyapıyı hazırlama ve doğru dini zihniyeti kazandırma misyonlu,
Kelam biliminden, engellilik konusunda da temel taşları yerine koyması beklersek,
Belki bugün güzel bir yere varabiliriz.
Kâinatta yaratılan her varlığın, kendisine has bir kaderi var deriz bilirsiniz.
Bu bağlamda insanın gayesi yaratan tarafından tespit edilmiş olmasına rağmen;
Bu hedefin gerçekleştirilmesi insana bırakılmıştır.
İnsan, akıl ve iradesiyle bu gayeyi gerçekleştirme konusunda da,
Sorumluluk düzleminde serbest bırakılmıştır,
Kelamı incelersek Mâturîdî ve Mu’tezilî anlayış, Eş’arîler’den farklı olarak
İnsan unsurunun, engelliliğin oluşmasında etkin olabileceğini vurgulamıştır.
Yani bunu bir kötü kader olarak değerlendirmek bir yana,
İnsan iradesi üstünde oluşan varlığın nötr doğasına konsantre olursak,
Engelliliğe olumlu bir bakış açısı, belkide yok hükmü getirebiliriz der.
Kader sorunun anlaşılması için hareket noktası önemlidir.
O halde kader gibi, engellilik sorununa da insan sorumluluğu
Ve özgürlüğü açısından yaklaşmak gerekir.
Engelliliğin oluşmasında insan ihmali, etkisi ve payı bulunuyorsa,
Bu insan tarafından belirlenmiştir ve bunun sorumluluğu insana aittir.
Gerekli tedbirler alındığı sürece de bu engellenebilir bir durumdur.
Toplumların içine nüfuz etmiş olan cebri kader anlayışının,
Psikolojik, sosyal, siyasal ve çevresel etkenleri bulunmaktadır.
Bu etkenlerden arındırılmış, insan özgürlüğü ve sorumluluğunu,
Ön plana çıkaran bir kader anlayışına sahip bilinçli bireylerden,
Engellilik ile ilgili sorunlarda daha duyarlı olması ve çözüm üretmesi beklenebilir.
Gerçi günümüzde engellilik konusunda da bir paradigma değişimi yaşanmıştır.
Önceden patolojik bir vaka olarak görülen engellilik, sosyal model çerçevesinde,
Yeni bir anlayışla değerlendirilmeye başlanmıştır.
Buna göre, engelliliğin oluşmasında ve onların yaşamlarında karşılaştıkları,
Olumsuzlukları gidermede bireysel sorumluluk ön plana çıkarılmaktadır.
Ancak bu hala yeterli değildir ve nihai hedef toplumun özürlülüğü, engelliliği,
Yaşam süresi içinde herkesin yaşayacağı bir süreç olarak kabul etmesidir.
Calvino’nun ‘’Görünmez Kentler’’ adlı eserindeki eşsiz bir dialogda,
Marco Polo Kubilay Han’a şöyle seslenir:
‘’Yaşayanların cehennemi ilerde olacak bir şey değil ,
Böyle bir şey varsa, burada olandır, bir arada yaşamakla oluşturulandır.
Ya bu cehennemi kabul edip, parçası olur, göremez hale gelirsiniz,
Ya da kimin neyin cehennem olmadığını, araştırır bulursunuz’’.
Bugün, en azından bu konuda araştırıp bulmak dileğiyle dostlar…