
Hayal meyal hatırladığım Dörtyolağzı’ndaki o köşe başı, içeri girer girmez aldırdığım o meşhur açma, sanki karnımda çalan üç gongla birlikte her defasında hafifçe kararan bir salon ve bordo kadife perdenin yavaş yavaş iki yana açılmasıyla görünen bir beyaz perde, emin değilim, hafızam beni yanıltıyor da olabilir, film başlamadan önce giren Bora Reklam jenerik müziği, kadınlar matinesi mi olurdu, bilemiyorum, hatırlayamayacak kadar küçüğüm, ama izleyicisinin çoğunluğunun kadın olduğu filmlerin gösterildiği, biz yaş kuşağının yazlık sinemalardan ve gençliğimizin en sevdiğimiz mekanları olan Sun ve Arı Sinemalarından önce o büyülü perdeyle ilk kez tanıştığımız kışlık sinema; Asri Sineması.
Biraz Belkıs Özener ve Sevemedim Karagözlüm belki biraz da Nesrin Sipahi ve Aşkın Kanunu, ama fonda illaki Yeşilçam şarkıları.
O zamanki annelerin kumaştan mendilleri olurdu ve o zamanki filmlerde de hep iyiler kazanırdı, ama kazara filmdeki karakterlerin başına kötü bir şey gelse, o karanlıkta kimse kimseye belli etmese de çantadan çıkartılan o mendillerle gözlerdeki yaşlar silinirdi.
Hulusi Kentmen, Münir
Özkul, Necdet Tosun, Cevat Kurtuluş, Mürüvvet Sim sanki aile büyüklerinden birileri gibiydi.
Tatlı Dillim’de mesela Ferit’in, Emine’ye dönmesi için dualar edilirdi.
Aileyi, sevgiyi, mahalleyi, paylaşmayı, dostluğu, iyiliği, masumiyeti anlatırlardı o filmler, bizleri anlatırlardı, bizler öyleydik yani o zamanlar.
O yüzden şimdi daha acı veriyor hepimize her birinin kaybı. Yitip giden pek çok değerin anısı daha kıymetli geliyor o yüzden.
Zarafetin, asaletin sembolüydü Filiz Akın da bana göre.
Rahmet olsun. Allah mekanını cennet kılsın.
