Gazetecilik, yazarlık ve parasızlık üzerine – Hakan Aksay / t24

Hakan Aksay
Hakan Aksay

Trenle seyahatin keyfini yaşamak için yolumu saatlerce uzattığıma hiç pişman değilim. Tren camından bir film şeridi gibi akıp giden doğa, kentler, kasabalar ve köyler, insanlar ve hayvanlar bazen eşsiz tablolar, bazen de gizemli öyküler sunuyor.

Bu tabloların ve öykülerin karşısında kendi kendimle gevezelik etmekten yorulduğum zamanlarda susup elimdeki kitabı okuyorum.

Kendi hayatını anlatan yazarların içtenlik sınavı beni her zaman daha fazla etkiliyor. Elimdeki kitabın yazarı Norveçli Knut Hamsun, Açlık adını verdiği eserinde inanılmaz bir yoksulluk içinde sadece ve sadece bir yazar olarak hayatını kazanma mücadelesini anlatıyor.

Bazı sayfalarda tüylerim diken diken oluyor, bazen gözlerim doluyor. Kitaba ara verip yüzümü trenin camına çeviriyorum. Bir süre dışarda olup bitenleri hiç görmeden boş boş bakıyorum. Yüreğim acıyor. Bir insanın hayatını kalemiyle kazanması neden bu kadar zor!..

Gazetecilik ve köşe yazarlığı yapmak için medya kurumlarına başvuranların bir bölümünün para almadan çalışmaya hazır olduğunu biliyor muydunuz?

Bu gerçeğe epeydir alışık olmamızdan dolayı böylesi örnekleri artık pek fark etmez, üzerinde konuşmaz olmamız ise daha da katmerlendiriyor bu hüznü…

Düşünün; saatlerini, günlerini, belki hayatının önemli bölümünü, profesyonel becerilerinin yanı sıra duygularını ve enerjisini ortaya koyan insan, emeğinin karşılığını almıyor. Hiç almıyor veya “hiç”e yakın düzeyde bir şeyler alıyor.

Ve bu, hayatımızın, mesleğimizin “normal”i oluyor.

Hatta bazen bundan bahsetmek bile – “para canlısı” izlenimi yaratabileceğinden dolayı – sanki “ayıp kaçıyor”.

Bu yazıda amacım, işveren tarafının imkânlarını, tutumunu, ahlaki ve hukuki sorumluluğunu ele almak değil. “Bedavaya” veya “sudan ucuza” çalışmaya hazır olanlardan söz etmek.

Siz hiç birilerini para almadan bir inşaatta çalışmaya ikna edebilir misiniz? Ya da tarlada ırgatlık etmeye? Veya pazarda satıcılık yapmaya?..

Ama gazetecilik, yorumculuk, yazarlık yapıp da beş para istemeyecek, dahası bir de mutlu olacak bir sürü insan var.

Onlar ne olursa olsun entelektüel üretim sürecinden, medya ve edebiyat dünyasının aydınlığından uzaklaşmamak için her türlü zorluğa göğüs germeye hazırlar. Çoğu kez bu süreçte ve o dünyalara açılan kapılarda ışıltılardan çok karanlık gölgeler oynaşsa bile…

Yazının devamını okumak için tıklayın