Benim on filmimi sizlere hatırlatmak amacıyla, eleştirilerimden kısa notlarla birlikte sunuyorum.
2020 yılı insanlık tarihinin hep korku ve lanetle hatırlanacak bir yılı oldu. Tarih boyunca ortaya çıkıp büyük kitleleri öldüren o büyük salgınların belki en korkuncu yaşandı. Yaşam biçimlerimiz, gündelik alışkanlıklarımız, ailemizle ve dostlarımızla ilişkilerimiz inanılması zor biçimde değişti.
Sinema da bundan müthiş etkilendi. İlk iki buçuk ay iyi-kötü bir şeyler gördük. Ama sonrasında tek-tük çıkan ve de çoğu “çevrimiçi” denen çağdaş yöntemlerle gösterilen filmleri pek azımız gördü.
En sonunda sinemalar tümüyle kapandı. Ve yeni yıla kapalı olarak giriyorlar. Böylece bu yıl çok az film arasında seçme yapmak zorundayız. Türk filmleri daha da az…
Ama umudu da tümüyle tüketmemek gerekiyor. Nitekim şu günlerde kendileriyle konuşulan sinema insanları yine de geleceğe iyimser bakıyorlar. İnşallah öyle olur. Ve adına sinema denen ve artık 125 yıla ulaşan o yedi sanatın sonuncusu ve belki en etkileyicisi, yeniden hayatlarımıza dahil olur.
Geçen yılın yabancı filmlerinden on tanesini seçtim. Biri Netflix’te izleğimiz Mank olmak üzere… Ki orada beklediğimiz kadar iyi filmler de bulamadık; onu da söyleyeyim. Benim on filmimi sizlere hatırlatmak amacıyla, eleştirilerimden kısa notlarla birlikte sunuyorum.
1- GÖRÜNMEZ ADAM (The İnvisible Man)
Leigh Whannell‘in yönettiği film için yazımda şöyle demiştim:
“Film giderek sınırları aşıp gerçek gerçek fantastiğin ülkesine giriyor. Orada artık her şey özgürdür: yaşanan amansız mücadele içinde, görünmez adamın zaman zaman görünür hale gelmesi de… Ve bir kadının şeytana karşı bu korkunç savaşımı kazanmasının ipuçları da… Evet, hayalgücü kadar teknolojiye de yaslanan, feminist yanını sağlam bir zemine oturtan, temposunu çok iyi kurmuş bir film bu.”
2- BOYALI KUŞ (The Painted Bird)
“Václav Marhoul’un filmi bize Polonya kökenli ve Musevi Amerikan yazarı Jerzy Kosinksi’nin inanılması zor yaşam öyküsünü anlatıyor. Hikâyenin ruhuna daha uygun enfes bir siyah-beyazla… Tanınması gereken bir sanatçı ve bilinmesi gereken kimi gerçekler üzerine öğrenecekleriniz yabana atılamaz.”
3- BAD BOYS: HER ZAMAN ÇILGIN (Bad Boys For Life)
Adil El Arbi ve Bilall Fallah’ın yönettikleri film için şöyle yazmıştım:
“Doğrusu sinemayı sadece sanat filmlerinin meşheri olarak görmeyen ve popüler filmleri de seven bir ‘sinefil’ ve eleştirmen olarak, bu filme bayıldım. İlk hız yarışı bölümüyle pek fazla şey umut etmedim; ama sonra giderek açıldı. Film aslında çapraşık bir büyük aile entrikasını ustaca işliyor. Ancak finale doğru düğümleri çözülen… Siyah, beyaz ve Latin ırklar kadar, kadın-erkek ve yaşlı-genç gruplaşmaları da neredeyse eşit biçimde ele alınıyor.”
Yazının devamını okumak için tıklayın