Sanatta değerli tek bir şey vardır.
Açıklayamadığımız şey.
George Braque
Üç boyutlu nesnenin tuval üzerinde iki boyutluluğa indirgenmesinin geçerliliğinin sorgulanması, kübizmle yepyeni bir boyut kazanır.
Kübizm, görsel betimlemelere yepyeni bir dünya açar.
Nietzsche’nin düşüncelerinden etkilenlerin başında kübist sanatçılar gelir. Öznelliğe atılan adım, Nietzsche’nin bireysel istem anlayışı ile örtüşür.
Uzamsal ve zamansal kural bozmalara dayanan imge kullamıyla, Kübizm yerleşik estetik tavrı dönüşüme uğratmıştır. Resme birden fazla bakış açısını ve çapraşık uzam ilişkilerini getiren kübizm, sanat yapıtını dış dünyanın nesnel görüntüsünden uzaklaşarak, izleyicisini şaşırtır. Kübistler artık nesneleri, sanki çevresinde dolaşıyorlarmış gibi, birkaç bakış açısından, cepheden, yandan, üstten, alttan bakarak aynı imge üzerinde gösterirler. Kübizm de böylece, sanatçının zihinsel dönüşümü olarak görselleşir. Georges Braque, Juan Gris, Alexander Archipenko, Albert Gleizes, Jacques Lipchitz, Jean Metzinger, Fernand Leger, Henri Le Faucconier önemli isimlerdir.
Bu sanatçılar için Kübizm, rönesanstan beri gelen perspektifi reddetmek şeklinde ifade edilir. Uzamda ki bir anlık bağlantılar yerine, tuvalde değişik anlar betimlenebilir artık onlar için.
Zihni sadece realiteyi yakalayan idrak yetisi değil sezgi kavramıda, kübist sanatçıları yönlendirir. 1911’e doğru Braque ve Picasso için, nesneleri kat kat açıp saydam küçük yüzeylere bölmek, kenar çizgilerini kırmakla, neyin resmini yaptıklarını anlamayı giderek zorlaştırmışlardır.
Picasso ve Braque bu iki sanatçı aynı dönemlerde birbirlerinden habersiz olarak aynı biçim anlayışına yönelmişlerdir. Bu dönem Analitik Kübizim olarak adlandırılır.
Kübistler, sanatlarını geliştirirken gerçeği tamamen özgün bir biçimde resim sanatına sokarak, bellek imgelerini harekete geçirirler. Böylece bellek imgeler, gerçek nesnelerle formlar şemasını birleştirerek zihinde tamamlanmamış imgeyi kurmayı sağlar. Kübistler bunu hem gerçek ile ilişkilerini yitirmediklerini göstermek, hem de resimde imtiyazlı madde diye bir şey olmadığını, bir tablonun herhangi bir şeyle yapılabileceğini göstermek için yapmışlardır. Bir nesneyi akla getiren resmedilmiş biçimleri eklemişler, yada bir gitarı telleri ile, bir şişeyi şişenin boynunu çizerek belirtmişlerdir.
Üç boyutluluktan uzaklaşan kübist sanatçılar, içlerindeki sezgiyle dördüncü boyutu da yakalamaya yönelmişler. Kübizm de Öklid’in geometrisi ile onun sanatsal karşılığı olan uzamın niceliksel ölçümü reddedilmiştir.
Onlara göre, dördüncü boyut, Apollinaire’nin ifadesiyle uzamın sınırsızlığını belli ettiğinden, sonsuzluğun boyutu olur. Kübistlerin, görsel uzamı, dokunma duyusunu içerecek şekilde tasarımlanır. Çünkü görsel algı ile birlikte dokunsal algıyı vermek kübistlerin görsel uzamını oluşturur. Böylece görsel algı dokunsal algı ile birleştirilir.
Üç boyutlu bir nesnenin tuval üzerinde iki boyutluluğa indirgenmesinin geçerliliğini sorgulayan Kübizm, görsel betimlemeye yepyeni olanaklar dünyası açar. Kübizmi konu değil biçim ilgilendirir. kübistlerin asıl işi felsefe ya da bilim değil, sanattır. Çağdaş düşünceye görsellik kazandırarak bir biçim dili yaratmak istemişler ve bunu da başarmışlardır.
Courbet’nin maddeciliği ile Cezanne’ın diyalektiğini birleştirerek resimde diyalektik materyalizmin tek örneği olmuştur kübizm.
Cezanne’in Kübizmin doğuşunda ki rolü, hacim değerlerini arayan bir geometri düzenini arayan fikirleri, özellikle 1904 yılında Emile Bernard’a yazdığı bir mektupta, ‘doğada her şeyin küre, koni ve silindire uygun olarak biçimlendiğini’ ifade eden yazısı Batı sanatına yol göstermiştir.
Sanatçı artık sanatını koruyabileceği tek güvenilir temeli akılda buluyor ve sanat bir kavram ressamlığı oluyor.
Yazımı, Kübizm akımının bir temel ilkesi olan, Kant’ın şu sözleri ile bitirmek isterim.
‘Kavramlardan yoksun olan görüler kördür’
Ya sizce?
SALİME KAMAN
sanat eleştirmeni ve ressam