Hakan Ali Toker: Müziğin evrim ağacı

Müzik türleri bir anda gökten inmiş veya yerden bitmiş değildirler. Nasıl yer yüzündeki tüm canlı türleri tek hücreli canlılardan başlayıp, zaman içinde farklı dallara ayrılan bir evrim ağacı boyunca evrimleşmişlerse; dünyadaki tüm müzik türleri de ortak köklerden gelirler ve zaman içinde farklı dallara ayrılarak evrimlerini sürdürürler. Diğer bir deyişle, yer yüzündeki tüm müzik türleri kardeştir! Onlar arasında ayrımcılık yapmak, insanlar arasında ırkçılık yapmak gibidir.

Geçen yazımda başka bir konunun içinde parantez açarak Türkiye’deki “Batıcı-Doğucu” çekişmesine kısaca değinmiştim. Bugün sizleri bu konunun köklerine inmeye davet ediyorum.

Müzik türleri nelerdir, nasıl meydana gelmişlerdir?

Bundan binlerce yıl önce gelişmiş bir hayvan olan insan, diğer hayvanlardan farklı amaçlara yönelik sesler çıkarmaya başladı. O güne kadar iletişim veya tepki amaçlı kullandığı sesiyle ahenk arayışına çıktı ve bundan zevk almaya başladı. Bunu yapanların sayısı giderek çoğaldı. Zamanla farklı insan grupları arasında zevk için ses çıkaranların tercih ettikleri yöntemler farklılaştı. Kimi kemikleri ve sopaları birbirine vurmayı daha çok sevdi, kimi kamışların içine üflemeyi. Kimi ağır ağır vurmayı/üflemeyi sevdi, kimi hızlı hızlı. Zaman geçtikçe, insan her konuda ilerledikçe müzik sanatında da daha ileri teknikler buldu. Müzik aletleri icad edildi. Müzik dizileri, ritimler, usuller bulundu. Teknikler farklılaştıkça, farklı yörelerin ve farklı dönemlerin tercihlere bağlı farklı stilleri veya türleri oluştu.

Hal böyle olunca, insanlar birbirleriyle iletişim kurarken müzikleri birbirlerinden ayırd etmek için kendi yaptıkları müziğe ve diğerlerininkine farklı adlar verdiler: Rus müziği, Amerikan müziği, Çin müziği… Geleneksel Türk müziği, çağdaş Türk müziği, Rönesans dönemi Alman müziği, klasik dönem İngiliz müziği… Franko-Flaman okulu, 2. Viyana okulu… Swing, Bebop, Hard bop… Pop, Funk, Trash…

Herhangi bir türün oluşum hikayesine mercek tutarsak şöyle bir tabloyla karşılaşırız: Günlerden bir gün, belli bir yörede yaşayan ve belli bir müzik türünün içine doğmuş olan bir müzisyen, o türe yabancı yeni bir şeyler eklemeye başlar. Bu eklenti, çoğu zaman başka bir kültürden ödünç alınmış veya müzisyenin farklı kaynaklardan beslenmesi sonucu doğmuştur. Örneğin yeni bir makam kullanmaya başlar bu müzisyen, var olan bir makama farklı bir şeyler katarak, veya yeni bir usul. Belki daha önce kendi yöresinde kullanılmamış bir ritim veya bir akor? Belki yeni bir müzik aleti icad eder, önceki çalgılardan birini geliştirerek, bu da o yörenin müziğinde teknik olarak daha önce mümkün olmayan bazı müzikal ifade olanaklarını mümkün kılar: örneğin tek telli bir çalgının tellerini artırarak akor çalma imkanı kazandırır. Bu eklenti ne olursa olsun, dinleyenlerden ve meslektaşlardan ilgi görmezse, o müzisyenin özel merakı veya kişisel tarzı olarak kalır. Aksine, bu eklenti diğer müzisyenlerin de hoşuna giderse, onlar da aynı yöntemle müzik yapmaya başlarlar. Aynı şekilde müzik yapanlar çoğaldıkça, bu durum bir geleneğe dönüşür.

Bu bağlamda diyebiliriz ki, her eski gelenek bir zamanlar bir yenilikti. Her yenilik, gelenek olmaya adaydır.

Yenilik geleneğe dönüştükten çok sonra bir müzik türü olarak adı konur. Bu ad, dönemle ve yöreyle sınırlıysa bu müzik türünün neyi içerip neyi içermediğini söyleyebiliriz: İtalyan Baroğu, Alman Romantizmi, 18. yüzyıl Enderun müziği, Bayburt Türküleri, Rumeli Türküleri… İtalyan Baroğunda glissando olmaz, glissando daha geç bir dönemin buluşudur; Rumeli Türküsünde Blues olmaz, Blues başka bir kültürün malzemesidir, diyebiliriz. Ancak bu ad “Türk müziği” veya “klasik Müzik” gibi geniş bir başlıksa, zaman içerisinde evrimini sürdüren, kesin sınırları olmayan bir şeyden bahsediyoruz demektir. İçine zamanla her şey girebilir.

Müzik türleri bir anda gökten inmiş veya yerden bitmiş değildirler. Nasıl yer yüzündeki tüm canlı türleri tek hücreli canlılardan başlayıp, zaman içinde farklı dallara ayrılan bir evrim ağacı boyunca evrimleşmişlerse; dünyadaki tüm müzik türleri de ortak köklerden gelirler ve zaman içinde farklı dallara ayrılarak evrimlerini sürdürürler. Diğer bir deyişle, yer yüzündeki tüm müzik türleri kardeştir! Onlar arasında ayrımcılık yapmak, insanlar arasında ırkçılık yapmak gibidir.

Şunu da eklemek gerekir ki, insan toplulukları arası alışveriş her dönemde devam etmiş ve gelişen müzik türlerini şekillendirmiştir. Dünyanın tüm kültürleri, birbirlerine ulaşabildikleri ölçüde birbirlerinden alıp verdikleriyle şekillenmişlerdir.

Yazının devamını okumak için tıklayın