Bilgi ağlarını, onları üretenleri, dağıtanları çok daha iyi tanımalıyız. Neyi niçin yaptıklarını sorgulamalıyız. Bunu sağlayacak mesleki ve kamusal kurumlar ve kaynaklar oluşturulmalıyız. Yeni ve kapsayıcı bir iletişim etiğinin evrensel olarak yürürlüğe konmasına destek olmalıyız.
İnsan denen canlı türünün dünya gezegenindeki serüvenlerini anlatan Sapiens kitaplarıyla tanınan antropolog-tarihçi Yuval Noah Harari’nin Neksus adlı kitabını öncelikle ve özel bir ilgiyle okudum. Özel bir ilgiyle, çünkü benim uzmanlık alanımı, yani iletişimi kapsıyor ve hayal gücü ile beslenen “bilgi ağları” kura kura insanlığın nerelere geldiğini anlatıyor.
İlişkili bir konuda benim kitabım Dijital Tufan üç ay kadar önce yayımlanmıştı. Harari’nin çok satacağı belli olan kitabının İngilizcesinin gelmesini bekliyordum; devir sürat devri, sıcağı sıcağına Türkçesi çıkageldi.
Çanakkale’de bir kitapçıda bulup hemen okumaya başladım. Korktuğuma uğramadım, çevirisi iyi çıktı.
Tam 460 sayfa. Bilgi dolu ama Harari, bazen kendisini kaptırıp İbrani mitolojisi gibi ezoterik konularda uzun gösteri uçuşları yapıyor. Oysa buna ihtiyacı yok, bazı nedenlerle akademik çevrelerde eleştirilse de okuru garanti.
Dijital Tufan
Benim kitapçık ise 80 sayfa. Bile bile kısa tuttum, lafı uzatmadım. Homo süper communicatus’un, yani “akıllı telefon”unu peşinde koşturan çağcıl biçarenin, uzun kitaplar okumaya vakti olmadığını biliyoruz. İnsanlığı enformasyon selleri altında bırakan büyük dijital tufan buna fırsat vermiyor.
Sudan çıktığında nefes alacağı zaman dar!
https://www.t24.com.tr/yazarlar/haluk-sahin/tufan-ve-neksus-peki-simdi-ne-olacak,47088