“ANLATMAYACAKSAN NİYE YAŞIYORSUN?”
Jehan Barbur’un yeni albümü “Evim Neresi” yine harika şarkılarla, özel hikayelerle ve “Jehan iyi ki müzik yapıyor.” dedirten sedalarla geldi. İnsana dair bütün hallerin içinden geçiyor notalar, ruhumuza ayna tutan bütün yollardan geçiyor kelimeler. Günlerimize sızan deliliğe sesiyle-sözüyle cevap veriyor Jehan.
Jehan Barbur’la rüzgarlı bir Ege gününde sohbete oturduk. Ege’nin huzuru vardı üstümüzde. Daha da önemlisi yılların dostluğu. Konuştuğumuzdan çoğunu, gülüşerek-bakışarak anlattık birbirimize. Anlattığı kadar dinledi, dinlediği kadar iyileştirdi. Yaprak yaprak açıldı ruhlarımız. Kah uzun sessizliklerde buluştuk, kah neşe içinde omuz titrettik.
Selvi Boylum Al Yazmalım’ın sözlü bir şarkıya dönüşmesinin hikâyesiyle başladık. Yolculuğu, o şiirli sesiyle o kadar güzel anlattı ki Jehan.
“Cahit Berkay’ın bir projesi vardı. Kendi bestelerine söz yazılmasını istiyordu. Ben de “Kırık Bir Aşk Hikayesi”ne söz yazdım. Sonra duramadım ve “Selvi Boylum Al Yazmalım”a söz yazmayı denemek istedim. Çünkü o sıralarda Baba Öyküler kitabını yazıyordum ve Türkân Şoray’la evinde buluşmuştuk. Çok haklı sebeplerden ötürü babasını anlatmak istemedi ama oturup uzun uzun konuştuk. Tabii ki konu sinemadan açıldı ve “Kırık Bir Aşk Hikayesi”ne söz yazdığımı öğrenince “Ne olur ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’a da söz yazar mısın?” dedi. Hatta o zaman Türkân Hanım da bir albüm hazırlığı içindeydi, şarkıyı o albüme alabileceğini de söyledi. Hemen o akşam eve geldim ve filmi bir kez daha izleme ihtiyacı duymadan yazmaya başladım. Her sahnesini, her repliğini ezbere bildiğim bir filmdi. O gece bitirdim şarkıyı. Hemen Türkan Hanım’a yolladım. Aradı ve çok beğendiğini, duygulandığını söyledi. Ama onun albümüne yetişmedi. Bunun üstüne şarkıyı ben albüme almak istedim ve hemen Cahit Abi’yi aradım. “Çok güzel olmuş ama ben bu şarkının sözlü olmasından korkuyorum. Çünkü artık insanlar bu melodiyi ıslıkla söylüyor. Şimdi sözlü olmasını yadırgarlar diye çekiniyorum.” dedi. Ben ne kadar ısrar etsem de Cahit Abi şarkıyı üç sene vermedi bana. Sonra bir gün, beni bir televizyon programına davet etti, “Ellinci yılımı kutluyoruz bir programa çıkacağım, beni yalnız bırakma.” dedi. O programda Selvi Boylum Al Yazmalım’ı söyledik. Arkasından 50. yıl konserinde de söyledim ve o gece elini omzuma koyup “Kızım artık bu şarkı senindir.” dedi. Harika bir andı. Ağladım tabii.”
Albümün adını sordum sonra. O adla gelen duyguları. O adın arkasındaki ruh halini. “Evim Neresi” nasıl bir zamanın sonrasında geldi?
“Hangi yapı, hangi çatı değil bedenen evim neresi sorusunun peşine düştüm. Biraz tasavvufi olacak bu yorum ama ruhumun bu etten mahpushane içindeki devinimini sorgulamaya başladım. Fiziksel olarak da bu kadar sevdiğim ve aşık olduğum İstanbul’u artık Gümüşlük’le aldatmaya başladığım bir dönemdi. Sonuçta kendimi İstanbul’da huzurlu , güvende, iyi hissetmemek sonucunda kendimi Gümüşlük’e attım. İstanbul’da da hayatım devam ediyor ama ne zaman ki köye geliyorum, kendimi çok daha iyi hissediyorum.”
Yazının devamını okumak için tıkla