John Berger’ın farklı dönemlerde yazdığı metinlerinin bir araya getirildiği ve Cevat Çapan tarafından Türkçeye çevrilen “Hayvanlara Niçin Bakarız?”, insan ile hayvan arasındaki kadim ilişkiyi bakma-görme-yorumlama izleğiyle inceliyor.
İnsan ile hayvanın dilsiz iletişimi
Ayağımızı topraktan çektiğimiz günden beri, doğada bir arada yaşadığımız diğer canlılarla ilişkimiz bozulmakla kalmadı, ortak paydamız olan ölümlülükte cinayetler işleyerek sapmalar yarattık. Özellikle kapatıp denetlediğimiz (ya da öyle sandığımız) hayvanlara karşı tüm sınırları ortadan kaldırdığımız eylemlere giriştik, bunu da insanlığın bir gereği(!) saydık.
John Berger, hayvanlara baktığımızda ne gördüğümüzü anlaması ve anlatmasının yanında hayvanların bize baktığında ne görmüş olabileceğini de düşünmüştü. Etkileşime girdiğimiz hayvanlar Berger’ın gözüne takıldığında, o meşhur görme biçimi konusu bu kez farklı bir alanda işlemeye başlamıştı. Berger, bunun yanında zamanında hayvanlara baktığımızda ne gördüğümüzle günümüzde gördüklerimiz arasındaki farkları ele alıyor Hayvanlara Niçin Bakarız’daki yazılarında.
ÖLÜMLÜ İNSAN İLE “ÖLÜMSÜZ” HAYVAN
Berger; her zamanki sakin, sade ama zihni çalıştıran üslubuyla insan ve hayvanın bakıp görme deneyimine yoğunlaşmış kitaptaki metinlerinde. İnsanın, hayvanları nasıl kıstırdığını anlatırken aslında kendisinin nasıl kapana kısıldığını gösteriyor bir bakıma.
Berger’ın hikâye anlatıcılığının esası, bakıp görme ve gördüğünü anlamlandırıp yorumlamaya dayanıyor. Hayvanlara Niçin Bakarız?, iki tarafın birbirine gözünü dikip varlığını kavrama zeminine oturan Berger hikâyeleri. Tabii kurmaca bağlamında değil, gerçekliğin öyküleştirilerek okura aktarılışı bunlar; içi, yaşanmışlıklarla dolu ve Berger’ın gördükleriyle: Bazen bir zamanlar bir yerde yaşanan olaya uzanıyor bazen çalışma odasının penceresinden gözüne takılanları kâğıda döküp bir kırlangıçla burun buruna gelişini anlatıyor.
Yazının devamını okumak için tıklayın