Kafes içinde kafes: Dünya, beden ve nefes! Susan Sontag

Kendi olmanın sıra dışılığı dışında onu Susan Sontag yapan çok da başka bir şey olmadı doğrusu hayatında. Sıradanlığın berraklığına ve sahiciliğine olan inancı ona kendi kendini tanımlamada şu cümleyi kurdurmuştur: Ben entelektüel değil, yazarım

Ayfer Feriha Nujen

Öldüğümde, dilerim desinler ki ardımdan:
“Kan kırmızıydı günahları ama okundu kitapları.”
-Hilaire Belloc 

Susan Sontag ‘denemeci-eleştirmen’, yazar, yönetmen; isterdim en yakın arkadaşım olsun. Okuduğunuz bir kitapla arkadaş olmayı denerseniz eğer kendinizi bu dünyanın en yalnız ama en bahtiyar insanı hissedersiniz. Okuduğunuz bir kitapla arkadaş olursanız, düşsel-düşünsel de olsa o kitabın yazarına da yakınlaşırsınız. Siz ona dokunmadıkça açılmaz ve konuşmaz çünkü kitaplar; olur da kendi kendinize sayıkladıklarınıza bir sırdaş ararsanız. Bazıları itiraf edemeyebilir ama her yazanın bir ustası vardır. İster dizinin dibinde dursun, ister dünyanın bir diğer ucunda -hiç yan yana gelmediği- fakat bir biçimde etkisi altına girdiği bir başka yazar vardır elbette. Sadece metinlerinde, dünyaya bakış açısında, uçlarda ve diplerde dolaşıyor olmasından da ziyade benzerini bulmuş olmanın öğreticiliğine kapılırız. En zayıf halesini bile hissettiğiniz anda ondan etkilenmeye başlarsınız. İdeolojisine, fikir ayrılıklarımıza rağmen kanlı bıçaklı düşman olsak bile şiirinden vazgeçemeyeceğimiz şairler gibi. Sontag, ondan ne kadar kaçarsanız kaçın etki halesi geniş yazanlardandır.

Bazen ondan kaçmak ona doğru koşuyor olmaktır da, çünkü çoğu şey ilk anda onu inkâr etmekle kabul görmüş olur ve bu aşamadan sonra onunla yarışır bulsanız da kendinizi artık onu aşıp gitmek çok da mümkün değildir. Bu dünyada hiçbir şey yarım kalmaz, tamamlanmadığı gibi de. Birinin devamı olursunuz, kabul edilir ya da edilmez. Biri sizden önce yürümüştür çıktığınız yolu, ayıp değil birinden bir şey öğrenmek, basarak yürümek ayak izlerine kendi duygunuzu dile getirerek devam ettirir gibi onun kurduğu cümleleri, geliştirerek daha farklı biçimlerde. Okuduğunuz bir metnin ardından tüttürürsünüz bir başka metin ateş almış bir şey gibi dumanı üstünde, kimseler anlamaz belki ama kapsayarak, yayıla yayıla gelişirsiniz de yıkılmış her şeyi ayağa kaldırmak için tıpkı Sontag gibi. Bilerek ve isteyerek hakikat çerçevesinde… Kafes içinde bir kafeste bulursunuz kendinizi. Dünya, beden ve nefes tekrar edersiniz çoğu zaman başka biçimlerde sizden önceki herkesi ona karşı, onun zıttı adımlar atsanız bile. Çünkü yola ondan, onunla çıkarısınız kitabın kapağını açtığınız anda.

Susan Sontag, küçük yaşta babasını kaybettikten sonra soyadını annesinin ikinci eşi olan Nathan Sontag’dan aldı. İnsan evrende kaybolacak bir nesne bile olsa -kan bağı şart değil- birinin devamı olarak kalır. Çocuklukta alınmış hasarın okumaya ve yazmaya ittiği biri olarak ne çok içine kapalı ne de çok dışa dönük biri oldu hayatı boyunca. Travmalarının aydınlattığı yolda yürümeyi tercih etti. Kendi olmanın sıra dışılığı dışında onu Susan Sontag yapan çok da başka bir şey olmadı doğrusu hayatında. Sıradanlığın berraklığına ve sahiciliğine olan inancı ona kendi kendini tanımlamada şu cümleyi kurdurmuştur: Ben entelektüel değil, yazarım. Bu şu demekti sanırım, üzerine konuştuğu-yazdığı hiçbir şeyin önüne koymamak sözlerini, metinlerini. Ne alelade söz etmek bir şeylerden ne de onu ortadan kaldıracak hamlede bulunmamak da aynı zamanda. Bu doğrusu beraber yürümek ve tamamlamaktan ibaret bir düşünce de elbette daha en başında dile getirdiğim gibi. Sontag, örgütlenmenin yoluna baş koymuş inatçı ve kıvrak zekâlı yaratıcılığıyla muntazam bir denge kurmuştu. Öyle ki edebiyat onun için sadece sanat değil, bir silahtı da. Eylemi başlatan sözler etmeye yer bulduğu ilk anda gerekliliğin ve sorumluluğun toplumsal ayağına da vururdu metinleriyle. Kültürel hareketlerin toplumu siyasal hareketlerden çok daha derinden etkilediğini biliyordu çünkü. Siyasal hareketler kültürel hareketlerin bir çıktısıydı her toplumda olduğu gibi. Kalemini tıpkı bir neşter gibi kültür damarına indirmiş olmasını en çok da bu yüzden stratejik bulmuştum doğrusu.

https://t24.com.tr/yazarlar/ayfer-feriha-nujen/kafes-icinde-kafes-dunya-beden-ve-nefes,32265