Kırık Hayat Sahasında Birleştik – Kudret Sönmez

Gördüğümüz son kirli renkler ülkemizi yeniden resmetti. Kentlerin mimari dokusunu değiştirdi. Yüreklerimize derin çizikler attı, acıttı… Fakat yine de sinerjinin, dayanışmanın, fedakârlığın anlamını ve değerini bir kez daha hatırlatması önemliydi…

El ele tutuştuk hepimiz, yürek yüreğe yapıştık. Küskünler bile barıştı. Sanat dostları, eserlerini depremzedelere yardım amacıyla satışa çıkarttı. Yakında, duygularımızı onarmak, düşüncelerimizi renklendirmek için ücretsiz resim, heykel, müzik kursları başlayacak. Herkes gönlünü koyacak kırık hayat havzasına. Doğal kirlilik sona erene kadar hep birlikte içimizi süpürüp üzüntülerimizi temizleyeceğiz… Ama, bilerek veya bilmeyerek dünyamızın rengini değiştirenleri, bizleri hüzün denizinde boğanları, nefeslerimizi daraltanları affedebilecek miyiz? Sanmıyorum… Ve bugünün son sözlerini yine, depremi ve sanatı yapıcı şekilde harmanlayarak yorumlayan arkadaşlarıma bırakıyorum.

 

Ressam Necati Derya:

“Elim kaleme gitmiyor… ‘Günler ağır. Günler kayıp haberleriyle geliyor. Ölüyor insanlarımız. Halbuki nasıl hak etmişlerdi yaşamayı.’  Şair Nazım Hikmet’in bu dizeleri benim ruh halimi anlatıyor. On ilimizde insanların binlercesini toprağa vermenin acısı ve çaresizliği ruh halimin bozukluğundan inanın elime kalem almak içimden gelmiyor. Acımız büyük, kayıplarımız oldukça fazla. Görüştüğüm ressam arkadaşların ruh halleri de benden farklı değil ama tek tesellimiz tek inancımız güçlü bir devletimiz var. Umarım tez zamanda yaralar sarılır kayıplar tekrar eskisi gibi olmasa da yerine getirilir. Kaybettiklerimize rahmet hayatta olan yaralılarımıza sağlık diliyorum. Ülkem bir daha böyle bir acı yaşamasın.”

 

 

Ressam Ramazan Yıldırım:

“Bir ressam ve inşaat mühendisi olarak ‘Deprem’ nasıl anlatılabilir bilemiyorum ki? Ülkemizin malûm gerçeğini görerek, hem de kayıplarla yaşayarak, yüzbinlerce acıya tanık olarak, üstelik hâlâ sahada ve uygulamada olan bir inşaat mühendisi ve ressam olarak duygularımı nasıl ifade edebilirim diye düşündüm. Derken, araya eski bir tablomu koyarak bana yardımcı olabileceği aklıma geldi. Medeniyetin bir şekilde yok olduğunu, yok edildiğini ya da kendisini imha ettiğini ifade eden ancak altın çerçeve bir tablonun içinde yeniden yaşamın başladığını, hayatın bütün güzel renkleriyle tuvalin dışına çıkmaya çalıştığını, bu kompozisyondan taşarak ölü doğada hayatın bir daha doğuşu olabileceğini ifade ediyordu. Bunları yansıtan, umut dolu yaklaşımla ve sürrealist tarzda çizgi, desen ve renklerle benden ve kullanabileceğim kelimelerden daha etkili olabileceğini sandığım eski bir çalışmamdır. Şunu da belirtmeliyim, bu resim Almanya’daki bir koleksiyonda yer almaktadır. Umuyorum ve diliyorum ki, ülkemiz bu sefer dramatik devasa depremlerden dersler ve tedbirler alarak başka felaketlere mani olur. Yaşansa bile, ileri ülkeler gibi alınacak tedbir ve hazırlıklarla az kayıpla atlatır.”