KÜÇÜKSAAT BOYACILARI (Muzaffer Özen hocam yazmış )
Değerli şair, yazar arkadaşım Duran Aydın da benim gibi Eski Adana’yı özleyenlerden biri.Yazılarım ve öykülerimde özlediğim Eski Adana’yı anlattığım için
bana “Adana Eskicisi” sıfatını uygun görmüş.
Kendisine teşekkür ederim.
Emeğin ve ekmeğin yüceliğinde birleşen duygularla mutlu oluyor ,eskiciliğe devam ediyorum.
Bugün tablada Küçüksaat boyacıları var.
1960’lı yıllarda kaldırımlara tesbih tanesi gibi dizilen boyacıları Tepebağ Ortaokulu’na gidiş gelişlerimde hayranlıkla izlerdim.
O boya ve cilayla kararmış benekli ellerle sandığa uzanmış ayakkabıları alın teriyle ekmeğe dönüştüren ellerin ahenkli hareketini zevkle izlerdim.
Boyacı Apo,Sakallı Naci,Abuzer,Şıho ve diğerleri…
Sabahın erken saatinde sandıklar kaldırımdaki yerine yerleştirilir.Etraf sulanıp süpürülerek temizlenir.
Domates, birkaç zeytin, kuru bir iki dilim ekmekle kahvaltılar yapılır.
Ve hayat kavgası filminin çekimine başlanırdı.
Yağmur yağmasın isterlerdi.
Toprağa bereket olan olan yağmur boyacıları kasvetli boğardı .
Boyacılar..
Yoksuldular.
Kiminin dişleri yoktu.Dağınık saç sakallıydılar.
Ütüyle tanışmamış boruya benzer bir pantolon,Bitpazarı’ndan alındığı bolluğuyla belli olan rengi uçuk bir ceket,kırışık bir gömlek ,ökçesine basık ayakkabı,ellerinden düşmeyen,terden ıpıslak olmuş mendiller önemili ve değişmez aksesuarlarıydı.
Tek varlıkları ekmek teknesi boya sandıklarıydı.
Sermayeleri bilek gücü, inci tanesi alınteri kazançlarıydı.
Helalinden kazanır,sofralarına Bitpazarı’nın akşam pazarından alınma bayat da olsa helal ekmek koyarlarlardı.
Eşyaca yoksul ama gönülce çok zengin insanlardı.
Küçüksaat kaldırımlarında her birini hayat kavgası filminin aktörleri olarak gördüğüm bu insanları rahmetle anıyorum.
Ekmeği arslanın ağzından alacak kadar yiğitleşen bu emekçiler anılarıyla var olsunlar,yaşasınlar.Fotoğraf Eskiden Küçüksaat Kristal Plas girişindeki Boyacılar…grup arşivinden