Bu yıl dördüncüsü düzenlenen “Nisanda Adana’da Portakal Çiçeği Karnavalı” kapsamında Adana Film Platosu konulu bir toplantı düzenlendi. Toplantıya Tims Production’ın sahibi, ünlü yapımcı Timur Savcı da katıldı. Televizyon kanallarında seyirciyi ekrana kilitleyen Kavak Yelleri’den Muhteşem Yüzyıl’a popüler birçok dizinin ve filmin yapımcısı olan Timur Savcı’yla, Portakal Çiçeği Karnavalı, Altın Koza film festivali ve Adana nasıl film platosuna dönüşür konuları üzerine konuştuk.
Kemal Erdoğan: Portakal Çiçeği Karnavalı’nda ATAK A.Ş. sizi Adana’ya davet etti siz de zaman ayırıp geldiniz teşekkür ederiz. Yapılan toplantıda Adana nasıl bir platforma dönüşebilir konusunda bütün bilgi ve tecrübelerinizi paylaştınız bizimle. Toplantıyı kısacık değerlendirir misiniz, sizin için nasıldı?
Timur Savcı: Çocukluğu Adana’da geçmiş bir Adanalı olarak benim için müthiş bir keyifti toplantıda olmak, aynı zamanda çok da onur duydum. Yıllar sonra İstanbul’dan Adana’ya böyle bir vesile ile dönmek gurur verici. Adana için bir şeyler yapabilecek olmak da beni ayrıca mutlu etti.
Kemal Erdoğan: Biz de Adanalıların Adana’yla buluşup kente değer katmasından çok memnunuz. Bu durum Karnaval’ın ve onun içinden çıkan ATAK A.Ş.’nin Adana’ya getirdiği bir şans. Sizin de Ali Haydar Bozkurt gibi bu konuya çok şey katacağınıza inanıyorum. Nasıl ki Ali Haydar bey Karnaval ve ATAK A.Ş. konusunda liderlik yaptıysa, Adana’nın bir film stüdyosuna, platosuna dönüşmesinde de sizin önemli bir rol oynayacağınızı düşünüyorum. Konuyla ilgili sizin öngörüleriniz çok önemli bence.
Timur Savcı: Teşekkür ederim. Adana’nın en büyük şanslarından biri ATAK A.Ş.’nin bu sektöre girmesi gerçekten. Özellikle “Nisanda Adana’da Portakal Çiçeği Karnavalı” organizasyonlarında yüksek başarı gösterip layıkıyla bu işi başarmış olması. Böylece film platosu gibi bir sürü başka kapıları da açmış oldu. Bizim de ilgimizi Adana’ya çevirdi.
Kemal Erdoğan: Peki yılların Altın Koza’sının adının değişmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Timur Savcı: Altın Koza yüzde yüz Adanalılık ruhunu taşıyan ve Adana’nın ismini uluslararası platformlarda da duyuran bir film festivali. Ve Altın Koza artık büyük bir marka durumunda. Benim konuyla ilgili net görüşüm Altın Koza adının Adana Film Festivali’ne çevrilmemesi yönünde. Çünkü Altın Koza’nın bir hikâyesi var, gönderdiği bir mesaj var, bir tarihi var, kodlarımızda Altın Koza’nın bir yeri var. Türk sinema tarihine damga vurmuş, Adanalı aktörlerin, yazarların, oyuncuların, sanatçıların, müzisyenlerin Altın Koza’da değerlendirildiğine yönelik oturmuş bir algımız var. Bir de gerçekten Türkiye’nin tarihinde festival ortamında en neşeli, en samimi ve en kalıcı olan yarışmanın isminin değişmesinin gereği yok bence.
Kemal Erdoğan: Festivalin düzenleniş tarihi konusunda ne düşünüyorsunuz? Ben şahsen, eylül ayının erken olduğunu düşünüyorum. Çünkü hem hava çok sıcak oluyor hem de insanlar tatilden yeni dönmüş ve okullar açılacak telaşı oluyor. Ekimde olsa çok daha şehre dokunacak sanıyorum. Uluslararası takvimde Altın Koza ya da Adana Film Festivali hangi tarihte olursa çok daha iyi bir geri dönüş sağlar?
Timur Savcı: Tam bir fikir öne sürebilmek için konuyu biraz araştırmak gerekir. Ama ben dışarıdan, bir sektör oyuncusu olarak baktığımda, eylül ayını bir hayli dezavantajlı görüyorum. Böyle düşünmemin birinci sebebi; yapımcı açısından baktığımda filmlerimizin bitme aşamasına henüz gelmediği durumlar oluyor eylülde. Filmler genelde yazın çekiliyor ve post prodüksiyon süreçleri bakımından filmi finalize edememiş oluyoruz. Böyle olunca da belli bir başvuru tarihinde ve süresinde de festivale başvuramıyorsunuz.
İkinci sebep ise henüz daha havalar yerine oturmamış oluyor. Sizin de değiniz gibi Adana’da eylül ayı çok sıcak geçiyor ve insanlar tam yerleşememiş oluyor, tatil dönüşü, okul açılışı vs. Adana halkının işin içine adapte olabilmesi, girebilmesi için ve interaktif bir katılım sağlanabilmesi için evet zamanlama değişse sanki daha iyi olur. Belki dediğiniz gibi ekim ayı ya da ekimden biraz sonra çok da havalar soğumadan olabilir, belki de bahar ayında Portakal Çiçeği Karnavalı’na yakın bir tarihte olursa katılım daha büyük olabilir.
Kemal Erdoğan: Uluslararası takvimde yerleştirirken, diğer rakipleri de düşünerek, bahar daha mı uygun bir sezon sizce?
Timur: Çok uzmanı değilim bu konunun, uluslararası film festivallerinin tarihlerine bakmak lazım. Ama orada mutlaka bütün festivalleri değil de önemli ve gerçekten uluslararası olanları göz önünde bulundurarak bir tarih belirlemek lazım. Uygun tarihler mutlaka bulunacaktır. Ben bahar ayının daha doğru olduğu kanısındayım. Dediğim gibi hem Adana’nın mevsimi açısından hem de festivalin sektörde film yapan daha fazla şirketin daha fazla filmine kucak açabilmesi bakımından.
Kemal Erdoğan: Birçok kişi sizi tanıyor ama tanımayanlar için biraz da Timur Savcı kimdir, sektöre nasıl girdi, taze sıcak son yaptığı dizi, film nedir? Daha önceki işleriniz nelerdi anlatabilir misiniz?
Timur Savcı: Adana Seyhan doğumluyum. 41 yaşındayım, şu anda 3 çocuk babasıyım. Tims Production ve Taff Pictures’ın kurucusuyum. Adana Erkek Lisesini bitirdikten sonra, Üniversite için İstanbul’a İstanbul Üniversitesine geldim. O dönemde bir sürü işte çalıştım, çünkü harçlığımı çıkarmam gerekiyordu. Çok uzatmayım, öğrenciliğimde bir vesile ile bir reklam prodüksiyonun yapıldığı seti ziyaret etme fırsatım oldu. Böylece hayatımda ilk defa bir set ve kamera ekibiyle tanıştım.
Kemal Erdoğan: Orada mı elektrik aldınız?
Timur Savcı: Evet, her insan gibi ben de filmlerin nasıl çekildiğini, nasıl yapıldığını merak ediyordum. Stüdyoda bir kriz çıktı, küçük bir eksik vardı. O sırada ben de 18-19 yaşlarında incecik bir çocuktum, kriz anında araya girip “bana bir araba verirseniz ihtiyacınız olan şeyi bulurum” dedim, gece vaktiydi. Krizin çözümünde bir nebze tuzum oldu diyelim. Sonra da yapım şirketinin sahibi “sen kimsin?” diye sordu, ben de “misafirim” deyince, “sen akıllı bir çocuksun okuldan boşta kalan vakitlerde bize yardıma gelebilir misin?” dedi ve böylece prodüksiyon hayatına adım atmış oldum. İlk beş altı yıl sadece reklam filmlerinde çalıştım, prodüksiyon ekiplerinde. Sonra ufak ufak şeflik, prodüksiyon amirliği, yapım koordinatörlüğü ve prodüktör olarak kademeleri atladım. O yıllarda Türkiye’de ekonomik kriz olduğu için, reklam çekimleri durdu. İlk kez bir diziden, İkinci Bahar dizisinden, teklif geldi. Hayatımda ilk dizi deneyimim İkinci Bahar dizisindeki prodüksiyon amirliğimdir. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Türkiye’de birçok dizi filmler, sinema filmleri, reklam filmleri yaptım. Uluslararası bir takım büyük stüdyolarla ortak projelerde çalıştım. Amerikalılarla Japonlarla. Sonrasında da kendi şirketimi kurdum. En son Muhteşem Yüzyıl’ı yaptım. Ama ilk yapım şirketini kurduğumda gençlik dizileri yapmıştım. Kavak Yelleri bunlardan biridir.
Kemal Erdoğan: Muhteşem Yüzyıl’ın dışında, ilk üç sırada söyleyebileceğiniz diziler hangileri, hangilerini seversiniz?
Timur Savcı: Hepsini seviyorum ama televizyon dizilerinde, benim için Suskunlar, Muhteşem Yüzyıl ve Kavak Yelleri’nin yeri ayrıdır.
Kemal Erdoğan: Adana’da plato olabilecek mekânları da gezdiniz. Bunlar arasında Çukobirlik fabrikasını da gördünüz sanırım. Orada daha önce bir de dizi çekilmiş. Nasıl beğendiniz mi, Çukobirlik’ten bir plato olur mu? Adana California olur mu, Los Angeles olur mu?
Timur Savcı: Bence harika olur. Çünkü bugün Türkiye’de çekilen dizilerin en az yüzde altmışı İstanbul’da Beykoz kundura fabrikasında çekiliyor. Özelleştirildi biliyorsunuz fabrika ve artık film bir platosu haline geldi. Çukobirlik doku olarak, yapı olarak, hali hazırda orda bulunan binalar bakımından da bence plato olmaya çok müsait. Tabi film platosu olma konusunda Adana’nın bir sürü başka avantajları da var. Bir kere ulaşımı kolay, tarifeli uçak seferleri çok. Mevsimi çok büyük avantaj, California ve Los Angeles’la hemen hemen aynı mevsim özelliklerine sahip. Işığı çok iyi. İstediğiniz her şeyi bulabileceğiz zenginlikte bir yer. Bunlar coğrafi ve lojistik özellikleri. Bunun dışında tarihine baktığınızda film sektöründe Adana’dan çıkan bir sürü cevher var. Ve Adana halkı da sinemaya, filme çok aşina. Film sektörüne, sinemaya hiç teşviki olmayan, aşkı olmayan bir şehirdense Adana’nın plato işine girmesi kadar mantıklı bir şey yok bence.
Kemal Erdoğan: Toplantıda Adanalılara önümüzdeki sene içinde Adanalı bir karakterin de olduğu bir filmi gündeme alacağınıza dair söz verdiniz. Var mı elinizde somut bir proje? O toplantıda size senaryo göndermek isteyen istekliler, gençler dinamik bir izleyici topluluğu vardı. Size ulaşan senaryolar oldu mu?
Timur Savcı: Bana gelen senaryolar var ama istediğim aşamada değil henüz. Ama biz Adanalıyız sözümüzden dönmeyiz. Söz verdiğim gibi üzerinde çalıştığımız bir proje var hali hazırda. Allah kısmet ederse önümüzdeki yaz çekmeyi planlıyoruz.
Kemal Erdoğan: Yapılan başarılı dizilere baktığımızda, Türkiye geneli için söylüyorum, yazar güçlü, roman güçlü olursa dizilerin de başarılı olduğunu görüyoruz. Örneğin Orhan Kemal’in romanı Hanımın Çiftliği birkaç kez sinemaya uyarlandı, dizi olarak da çekildi. Böyle bir şey düşünür müsünüz, yaptınız mı ya da? Bu tarz güçlü eserler dizinin de iyi olmasını sağlıyor bu olumlu tarafı ama zorlukları da vardır sanırım telif vb gibi.
Timur Savcı: Bence çok büyük zorlukları yok. Öyle büyük eserlerden, köklü ve kendini yıllarca ispat etmiş romanlardan ya da tarihi gerçekliği kaleme almış bir takım dokümanterlerden kaynaklı diziler, filmler üretmek benim her zaman sıcak baktığım bir konu. Hatta geçtiğimiz yıllarda Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanını yaptık. Ayrıca Adana’nın da çok büyük yazarları, edebiyatçıları var. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Muzaffer İzgü. Bir tek romancıları da değil ressamları, şairleri, müzisyenleri… O yüzden ben sıcak bakıyorum, tabi ki çok da avantajlı görüyorum.
Kemal Erdoğan: Bir İtalyanla tanışmıştım. Kısa bir sohbetten sonra film çekmek istediğini söyledi. Nerden bu ilhamı aldığını sorduğumda başladı, Fellini’den Sergio Leone’ye bütün meşhur İtalyan yönetmenleri saymaya. Sizi de çocukluğunuzda böyle etkileyen Adanalı karakterler, kahramanlarınız, oyuncularınız, yönetmenleriniz var mıydı?
Timur Savcı: Tabii ki bir Adanalı olarak bende bunun sorunun cevabı çok net: Yılmaz Güney. Ama Adana’da sinemaya hayatını vermiş onlarca sanatçı var. Tek tek isim saymak doğru değil ama Yeşilçam dönemine baktığınızda da bu böyle. Özellikle Yeşilçam döneminde baktığınızda herkesin yolu bir kez Adana’dan geçmiş. Yılmaz Güney de bence bu güne kadar Türkiye tarihindeki gelmiş geçmiş en büyük sinemacıdır. Hem öykü yaratan, hikâye yazabilen birisi olarak, hem aktör olarak hem yönetmen olarak.
Kemal Erdoğan: Ciddi bir kararla gelip de İstanbul’da ben bunu yapacağım, diye bütün imkânsızlıklara rağmen inançla ve inatla film yapması müthiş bir hikâye. Belki Yılmaz Güney’in hayatını bir gün film yaparsınız.
Timur Savcı: Kesinlikle yapmak isterim. Bence çok renkli bir hayatı var ama sanki üzerinden biraz daha zaman geçmesi lazım.
Kemal Erdoğan: Çocukluğumun Adana’sında ben de 1960’ları, 70’leri düşündüğüm zaman bütün o yazlık sinemalar, karakterler… hakikaten şuna inanıyorum Adana ruhunda sinema dokusu olan bir şehir. Siz toplantıda Adana’nın plato olma konusunda öne çıkabileceğini, fakat Antalya gibi başka illerin de olduğunu söylemiştiniz. Peki neler yapmalı adana bu fırsatı iyi değerlendirmek için, ıskalamamak için? Film festivali de var.
Timur Savcı: Evet film festivali de var ve Adana halkının plato konusunda gönülden destek olacağına inanıyorum. KOBİ’lerden tutun zaten kamu kurumları ATAK A.Ş. gibi bir oluşumla birlikte güzel bir adım attılar, onların desteği var diye düşünüyorum. Bunların yanı sıra en önemlisi bence sermaye sahibi, köklü, Adanalı ailelerin bu işe gerçek destek vermeleri gerekiyor. Bu dünyanın her tarafında böyledir. Bazı yerlere gidersiniz Levantenler olur, başı onlar çeker. Ama Adana’da Türkiye’ye damgasını vurmuş çok köklü aileler var. Bence onları bu işe ortak etmek lazım. Yani kimin üzerine görev düşüyor derseniz, sinemaseverlerin, derneklerin, Odalar Birliği’nin, şirketlerin… Tabi ki ATAK A.Ş.’yi oluşturan şirketlerin, kurumların arasında bunlar var biliyorum. Ama dediğim gibi köklü ve sermaye sahibi Adanalı büyük ailelerin bence bizzat desteğini almak ve onların da destek vermeleri gerekiyor.
Kemal Erdoğan: Timur bey çok teşekkür ediyorum vakit ayırdığınız için. Adana’ya ilginizin devam etmesi istiyoruz. ATAK A.Ş. konuyu takip ediyor. Önümüzdeki günlerde de plato konusuyla ilgili iyi haberler duyarız umarım.
Timur Savcı: Ben de çok teşekkür ederim. Son olarak bir şey eklemek istiyorum. Film festivali için de karnaval için de, bölgesel organizasyonlar biliyorum ama, sadece Adanalıların destek vereceği bir yapı değil de, kendini Adanalı gibi hissedenleri de belirleyip onların da tam desteğini almak lazım diye düşünüyorum.