Müziğin kendisiyle ilgili arıza yok. Şarkıların çözülmesi gereken sorunları yok. Sunî sorunlar yaratan asalaklar, bunlara çözüm öneren sahte doktorlar ve onlara inanan yeni yetmeler var. Ama canlı müziğin ve konser endüstrisinin çok az kişinin haberdar olduğu veya umursadığı birçok hakiki sorunu var. Burnumuzun dibindeki Avrupa’da ve canlı müziğin kalesi Amerika’da birçok müzik emekçisi, konser mekânı, şarkıcı, grup, organizatör kan ağlıyor.
“Müzik” sektöründen derleme haberler sunan periyodik bir yayından aldığım bazı başlıkları hiç dokunmadan sıralıyorum: “NFT Menkul Kıymet mi Emtia mı?” / “SACEM NFT Satışına Başladı” / “META Connect 2022: Sanal Alemde Gelişmeler” / “Warner ve Probably Nothing’den NFT İşbirliği” / “Meta’dan Yaratıcı Haftası Etkinliği” / YouTube Handles’ı Başlatıyor” / “Yeni Teknolojiler Yeni Sorunlar”.
Jargon yerli yerinde. Havalı başlıklar, sofistike sorular, ilerici yaklaşımlar… Hepsi burada. Peki müzik nerede?
Yukardaki “Yeni Teknolojiler Yeni Sorunlar” başlığı manidar. Herhalde modern müzik çağı olarak tanımlayabileceğimiz, kayıt, çoğaltma ve dağıtımın ölçeklendiği 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde müzik, bildiğimiz anlamda “müzik” olmaktan hiç bu kadar uzaklaşmamıştı. Teknolojinin sunduğu imkanlar ve yeni icatlar müziği üretenlerle dinleyenler arasındaki engelleri kaldırır, mesafeleri kısaltır, iletişimi kitleselleştirirken, sürat, kolaylık ve pratiklik adına eşyanın tabiatına böylesine zarar vermemişti. Müziği, çağın bilinen iletişim mecralarına uygun format ve cazibeyle yaratma kaygısı onu iyiden iyiye “tüketime hazır, özel paketlenmiş” içerik haline getirdi. Oysa müzik içerik değildir. Müzik müziktir.
Müziği içerik olarak sunma çabası içerik üreticilerini, çevrimiçi/sanal karakterleri, sosyal medya fenomenlerini kategorik olarak sıkı sık “müzisyen” ve/veya “şarkıcı”ya dönüştürüyor. Ancak müzisyenlik ve şarkıcılık kolayca “dönüşülen” bir şey olmadığından, hatların bulanıklaşması ve her şeyin iç içe geçmesiyle müziğin sanatçıyla dinleyici arasındaki direkt bağlantısı da incelmeye, hatta kopmaya başladı. Öte yandan müzisyenlerin her dakika gözler önüne serdikleri özel hayatları, fotoğrafları, anları ve fikir paylaşımlarıyla kendilerini sürekli yanı başımızdaymış gibi hissettirirken aslında aşırılıktan hiçliğe dönüşen varoluşlarının farkına varacak zaman dahi yok; zira bir sonraki story bekler, tweet çağırır. Demir tavında dövülür, tren kaçar gider, neme lazım, açıkta kalmayalım!
Balataları yakışını sosyal medyada günbegün yazdıklarıyla bütün dünyaya naklen izleten Kanye West’in bu eylemi, peşinde koşulan ve geçer akçe addedilen şeylerin ne kadar tehlikeli olabileceğinin yanında geçiciliğine dair şeyler de söylüyor. West’in açık seçik ırkçılıkla bezeli fikirlerini ve anti-semitist görüşlerini paylaştığı için kariyerinin alaşağı olmasıyla, bu paylaşımları yaptığı platformun yeni sahibi Elon Musk’ın şirket binasına elinde koca bir muslukla dalması aynı haftaya denk geliyor. Çağımızın muhtemelen en “kandırıkçı” rock süperstarı Bono’nun (U2 grubunun gerçek adı Paul David Hewson olan solisti ve lideri) 2014 yılında Apple CEO’su Tim Cook’u ikna edip şirketin ürünlerindeki müzik kütüphanelerine yeni U2 albümünü koydurmasından utandığını söyleyerek özür dilemesi de. Sene başında grubun isminden ve birçok şarkısından da utanç duyduğunu itiraf eden “uluslararası müzikli barış laternası” Bono Bey acaba bir gün aşka gelip İstanbul konseri öncesi gerçekleştirdiği siyasi temaslardan ve çektirdiği fotoğraflardan da utanç duyduğunu itiraf eder mi, ne dersiniz?
https://www.gazeteduvar.com.tr/muzigin-gelecegini-birakin-konserler-elden-gidiyor-makale-1587075