Müzik Sadece Ruhun mu Gıdasıdır – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Mesleğimin en güzel yönüdür insan tanımak.
Seçme şansının olmadığı tatlı bir zorunluluktan doğan,
Her türlü, farklı insanları tanımak, onlarla konuşmak.
Özellikle de, insanların kendilerini anlatmalarını dinlemek.
Dinleyebilmek ve yüksek entelektüel kapasitelerini görebilmek.
Bana, kitabını imzalayıp bırakma nezaketi gösteren bir sanatçı,
Meral Sayın hanımefendiyle tanışmam da, böyle bir süreçte oldu.
Elimde Anadolu’nun Müzik tarihiyle ilgili, enfes bir kitabı var.
Titiz bir araştırma yapmış, zaten müziğin içinde yaşayan sanatçı.
Etkileyici bir söylemle başlamış, yıllarca gözden kaçırılan bir konuda.
Arkeolog Sir Leonard Wolley’den (1880-1960) bir alıntı;
‘Biz bütün yaratıların kökünün Yunan mucizesine bağlandığı,
Yunanistan’ın, Olympos’lu Zeus’un başından doğduğunun sanıldığı,
Bir dönemde yetiştik.
Ama sonradan gördük ki, bu kültür çiçekleri yaşam güçlerini,
Lidya’lılardan, Hitit’lerden, Finike’lilerden, Girit’ten, Babil’den,
Kısacası daha derin köklere gidersek Sümerlerden almışlar.
İnsanların ta ilk çağlardan beri derdini, kaygısını, korkusunu anlattığı,
En önemli yöntem müziğin, öyle bilindiği gibi eski Yunan’dan değil,
Mezepotamya ve Anadolunun kadim uygarlıklarından çıktığı,
Artık hiçbir arkeoloğun inkar etmediği bir kabul görmektedir, der yazar.
Anadolu, özellikle Mezopotamya’da yaşanmış tarih ve insan tekamülü,
Bu topraklara sıkı sıkı sarılmamız için yeter de artar bile.
Kitabın sayfalarında gezinirken hem tarihte bir zaman yolculuğunun,
Hem de bir insanın mesleğinin kökenini irdelemesinin anlamlı tadı var.
Müziğin, dansın, şarkı söylemenin ve bir müzik aleti çalmanın,
Bilinen en eskiden şimdiye, özel ve gıpta edilen bir etkinlik olmasının,
Altında yatan nedenin, bir iyileştirici etki olduğunu anlatmış yazar.
Dedim ya hekimliğin en güzel yönü, onca aklı ve ruhu tanımak,
Üstelikte bedbaht bedenlerin sağıltımı gibi sıradan bir süreçte…
●●●●○○○○●●●●
İnsan küçüklüğünde önce dersini görüp sonra sınavını olur,
Gerçek hayatta ise önce sınavını olup sonra dersini alır derler.
Hayatın acı ve zor sınavlarından sonra aldığımız derslerin çoğu,
Meselenin özünü, ucunu bucağını bilme, öğrenme eksiğimizden.
İlişkilerimizde, işimizde hatta bizzat kendimizle olan hikayemizde,
Bu kavrayamadığımız öz yüzünden sarpa sarar, yokuşlara duçar oluruz.
Neolitik çağdan, Osmanlıya dek bu topraklarda müzik sanatının kökenini,
En ilkel müzik aleti raspadan arpa, tefe; kitharadan neye kadar inceleyip,
Sonrada bunu kitaplaştıran bir viyola üstadının güvenilir bilgilendirmesi,
Meselenin özü için ne güzel bir başlangıç noktası değil mi, dostlar.
Uygarlığın ilk tohumlarının yüzyıllarca tüm dünyaya serpiştirildiği topraklar,
Bereketli Hilal denen, Anadolu’yu da içine alan aşağı ve yukarı Mezopotamya,
Kuzey ve batı Suriye, Lübnan, Ürdün ve İsrail’i içine alan topraklardaki,
Müzik tarihine bakınca, dünyanın burada ne aradığına da vakıf olunuyor.
Sevgili Meral Sayın’ın, yorumsuz yazdım dediği kitabında kaybolduğumda,
İnsan duygulanımına oradan iyileştirilmesine müziğin etkisine hayret ediyorum.
İlk tunç çağı çıngırak ve düdüklerinin nasıl korku savıcılar olduğunu,
Enstrümanların isimlerinin, hatta bizzat müzik isminin kökeninindeki sırrı,
Sümerlerden beri ağaç, bronz bakır ve derinin nasıl ses ve tınıya dönüştüğünü,
Savaştan şölene, yastan düğüne, şecaattan sükunete müziğin etkisini,
Hatta makamların herbirinin farklı duyguların tercümanı olduğunu ,
Kısacası topraklarımızın kadim ve dipsiz kültürünü hayranlıkla okuyorum.
●●●●○○○○●●●●
Yaşadığımız zaman dilimi kolaycılık, şark kurnazlığı ve mesnestsiz gıybet çağı.
Artık anlık hayranlığın, geçici heveslerin, emeksiz kazançların peşinde,
Sahip olmadan, kullanıp atılan yaşamlardan medet umuyor insanlar.
Yaşamını, sonuna dek bir ülkü, bilgi ya da prensip peşinde sürdürmenin,
Kolay kolay öğretilemeyeceği sığlıkta enformasyonla karışık kafalar.
Son otuz iki yılımda, insanların bedenleri ile ilgili sıkıntılarını dinlerken,
Beden, ruh ve aklımızı uzlaştıramamamızın, sağıltıma karşı direncimizin,
O sığ, kolaycı ve bencil bir hayatı yeğlememizin en önemli nedeninin,
Liyakatsiz enformasyonun aldatıcı bilgilendirmesi olduğunu görüyorum.
Artık doğru bilgilendirme, meselenin özüne inebilme ve kaynak güvenilirliği,
Çağımız bilgi kirliliği ve kandırmacasının en önemli antidotları.
Anadolu’nun Müzik Tarihi kitabını yazarken, titiz ve ayrıntılı bir araştırma yapıp,
Üstelik bunları birçoğumuzun zor ayakta duracağı sağlık sorunlarıyla başaran,
Bir anlamda sanatının geçek kökenine inerken ruh ve aklını uzlaştırabilen,
Bu modern Türk kadınının eserini okurken, bir umut kaplıyor içimi.
Müzik diyorum sadece ruhun değil, aklın ve bedenin de gıdasıymış.