En değerlisi; bir sabah yepyeni ve güzel dünyaya uyanmayı özlemek…
‘Muhsin Bey’de, ‘Arabesk’te, ‘Eşkıya’da hayranlıkla izledik onu. Dizileri; ‘Karanlıkta Koşanlar’, ‘Alacakaranlık’, ‘Hırsız Polis’, ‘Canım Ailem’ birer fenomen oldu. ‘Yazı Tura’, ‘Hayatımın Kadınısın’, ‘Ejder Kapanı’, ‘Benim Dünyam’ ve en son ‘Soğuk’ filmlerinde yönetmen koltuğuna oturdu. Geçen yıl ‘İçeride’ dizisinin Kudret’i olarak büyüledi izleyiciyi. Bunlar olup biterken hayatı ıskalamadı üstelik. Tekneyle uzun yolculuklara çıktı. Yemekler pişirdi dostlarına. Müziği hayatının vazgeçilmezi yaptı. Öyküler yazdı. Oğlu, yönetmen Can Yücel’le ‘dostluğu’ dillere destan… Dünyanın haline dertlenmeyi de ihmal etmedi, yoktan umut var etmeyi de… Bu röportajın sorularını yanıtlarken bir noktada, “Çok mu karamsar oluyor? Belki ‘Hafta sonu okur, neşeli sözler bekler’ endişeniz vardır, biraz iç açıcı şeyler anlatayım” dedi. Güneşle uyanıp gözünü açmadan denize atladığı, kahve kokusunun menemeninkine karıştığı yaz günlerini anlattı hayatın yitip giden güzelliklerine üzüntüsünü dile getirdikten sonra… Uğur Yücel’le, yeni dizisi ‘Nefes Nefese’ vesilesiyle buluştuk.
Son günlerde herkes aynı şeyi soruyordur, ben de yeni dizinizle ilgili sorulara geçmeden önce değinmeden edemeyeceğim; karşımda çok başka bir Uğur Yücel var. Kaç kilo verdiniz?
– Hayatımda kilo konusu kadar yorucu bir diyalog yok gibi. “Merhaba” diyen hemen cep telefonuna sarılıp fotoğraf çektirmek istiyor ve ilk lafı, “Çok zayıflamışsın” oluyor. Halbuki son üç yıldır 2002’deki kilomdayım. Üstelik seyircinin çoğu beni şu andaki kilomla biliyor. Hatta daha da zayıftım. Ama karşılaştığım herkes, “Çok kilo vermişsin” diyor. Bıktım. “Keşke zayıflamasaydım” diyorum bazen. Adımı ‘Kilo Yücel’ olarak değiştireceğim: “N’aber Kilo Abi?”
2014’te Ayşe Arman’a “Bön bön duvara bakıp nasıl kilo veririm diye düşünüyorum” demişsiniz. Sizi harekete geçiren ne oldu?
– Sağlık nedeniyle kilo verdim. Tehlike sinyali olan bütün sendromlar yakama yapışmıştı.
Vertigo ve panik atakla yeni tanıştım,
kaymaklı kadayıf!
Nasıl verdiniz peki? Güzel yemekler yapmayı, yemeyi, içkinin tadına varmayı seven bir keyif insanıydınız. Sizi her yediğinin kalorisini hesaplayan, spor salonundan çıkmayan biri olarak hayal etmek zor…
– Şimdi sadece tadıyorum. O kadar. İştahım aynı. Yine yemek yapıyorum. Ben tadıyorum, arkadaşlarıma yediriyorum. Kilo da almıyorlar alçaklar!
Yeni dizinizin çekimleri Adana ve Antakya’da yapılıyormuş. Bir yandan sıcak, bir yandan nefis yemekler… Nasıl geçiyor günleriniz?
– İlk dört bölümü serin zamanlarda çektik. Adana’nın kebabı, eti, Antakya’nın mezeleri, ev yemekleri muhteşem tabii. Adana’da Eski Mesut Kebabçısı, 40 yıldır gittiğim bir yer. Ev sıcaklığı derler ya… “Uğur Abimin keaabını vir!” Bu çok önemli. Uzaktan izliyorlar aklı başına geldi mi diye? Kebabı dürmeden akıl başa gelmez oralarda. Sakallı Emmi de güzel. Yağlı karası çok iyi. Antakya’da en çok Hammuş’a gidiyorum. Arap Alevi köyü… Hammuş’un eşi Hatice ve ekibi olağanüstü mezeler yapıyor. Şehirdeki Pöc Kasabı da iyi. Emniyet’in orada da bir mahalle lokantası buldum tesadüfen. Adı bile yok dükkânın. Şahane, tonton bir sahibi var. Borani enfesti. Bir de çok güzel çorbalar var birkaç dükkânda. Ama şişperek çorbasını ancak evlerde bulursunuz. Hele bir baklalı ve humuslu kahvaltıları var ki enfes. Vakıflı Köyü de çok huzur verici. Tabii şaşırtıcı olan balıklar…