Orhan Kemal 15 Eylül 1914 Ceyhan doğumludur. Babası 1. İcra Vekilleri Heyetinde kısa bir süre Adalet Bakanlığı yapan Abdülkadir(Öğütçü), annesi öğretmen Azime Hanımdır. Orhan Kemal’in asıl adı Mehmet Raşit (Öğütçü)’dür. Orhan Kemal, babasının milletvekilliği nedeniyle gittiği 1920 yılının Ankara’sını şöyle anlatır:
“Ankara denince ben, yanık, çürük, paslı tahtalar ve kerpiç kalabalığı içinden alt alta, üst üste evler, bozuk dar sokaklarda vizyersiz kalpaklarıyla askerler, kalpaklı subaylar, Hakimiyet-i Milliye gazetesi satan çocuklar hatırlarım…”
***
Abdülkadir Bey muhalif olduğu için 1923 yılında milletvekilliğini bırakarak, Ceyhan’a dönüp çiftçilik yapar. Adana’da Toksöz gazetesini çıkararak siyasi iktidara yönelik eleştirilerini sürdürecektir. 1930 yılında Serbest Fırka kurulunca, Abdülkadir Bey’de Ahali Cumhuriyet Fırkası’nı kurar. Ahali gazetesini çıkararak, partisini Güney illerinde ve ilçelerinde hızla örgütler. Kasım ayında Fethi Okyar, Serbest Fırka’yı kapatsa da, Abdülkadir Bey partisini kapatmaz ve muhalefetini sürdürür. Ancak tutuklanacağını öğrenince gizlice Suriye’ye geçip Beyrut’a gider.
Orhan Kemal, bu yılları, yaşananları, ailesinin Beyrut’taki sürgün hayatını, ilk aşkı Eleni’yi, ‘Babaevi’ ve ‘Avare Yıllar’ başlıklı otobiyografik romanlarında anlatacaktır.
“…Dar bir sokak, karşılıklı iki konak…cumbalı, çıkıntılı, tahta saçakları dantela gibi işlemeli konaklardan birisi bizim. Burası aynı zamanda babamın ‘Fırka’ binasıydı…Babam gazetesi için sabahlara kadar kalın kitapları okuyarak, kan çanağına dönmüş gözlerle yazdığı yazıları elime tutuşturur, “matbaaya çok acele götür, ver ve bir gazete al gel” tembihine rağmen, sözünü tutmaz, futbol oynar, kamış vuruşur, çukulata çekişir, geç gelirdim…Gecikince dayak yiyeceğimi bilirdim. Her seferinde usturuplu yalanlar söylerdim. Babamı aldatamadıysam halim duman olurdu, sırtımda baston kırılır, yediğim tekme ve tokatların haddi hesabı olmazdı…”
***
Orhan Kemal ailesi ile Beyrut’ta iken aile zor durumdadır. Babası Lübnan’da avukatlık yapamamaktadır. Orhan Kemal bir basımevinde çalışmaya başlar. Görevi kağıt basma makinesınde kol çevirmektir. Haftalığı yüz elli kuruştur. ilk aşkını da burada tanır. Kız çalıştığı yerin yanındaki çukulata fabrikasında çalışmaktadır. Kızla tanışıp konuşmaya başlayınca üstüne başına dikkat etmeye başlar, 17 yaşındadır, saçlarını taramakta, kızla buluşup deniz kenarına inip dolaşmaktadır. Bir gün ona üstündeki pantalondan utandığını söyler, Sevdiği, aşık olduğu kızın, Eleni’nin yanıtı çarpıcıdır: “Sen ne utanıyorsun, zenginlerimiz utansın. Aldırma böyle şeylere, boş ver…” Orhan Kemal kendisinde ilk sosyal uyanışın Rum sevgilisi Eleni ile başladığını söyleyecektir.
Bir süre sonra Eleni işten ayrılıp, kaybolacaktır. Kimi evlendiğini, kimi ağabeyinin başka bir memlekete götürdüğünü söyleyecektir. Ancak Eleni artık yoktur ve Orhan Kemal bu yalnızlığa dayanamayıp Türkiye’ye, Adana’ya, babaannesinin yanına döner.
***
Orhan Kemal, işsiz güçsüzdür; futbol oynayıp, Giritli’nin kahvesi ile Nadi’nin kahvesine gitmektedir. Babaannesinin evinde çalışmadan, ekmek elden su gölden yaşamaktadır.
“Yirmi yaşındaydım. Kafam bir türlü çözemediğim sorunlarla yara olmuştu. Sanki yere basmıyor, havada boşluktayım…Ve bir gün, bir kahve köşesinde tanıdığım işçi dostum İsmail Usta… Sonra kitaplar…Bir çoğu İsmail Usta’nın hediye ettiği kitaplar…Serseriler, Stepte, Istrasti Mordasti, Kamelyalı Kadın, Madam Bovari, Germinal, Benim Üniversitelerim, Kroyçer Sonat, Umumi Tarih, Fransız İnkilap Tarihi…”
Orhan Kemal Milli Mensucat Fabrikası’nda 24 lira 95 kuruş aylıkla katip olarak çalışmaya başlar. Bir süre sonra kimin oğlu olduğunu öğrenen fabrika sahibi Nuri Has, onu katiplikten ambar memurluğuna verir.
Bu işte, istese kısa sürede binlerce lira kazanabilecekken sonuna kadar dürüst çalışan Orhan Kemal, bu tutumunda, mavi tulumlu işçi dostu İsmail Usta’nın yol göstericiliğinin yanı sıra, giderek kendisinin de kişilikli, bilinçli bir insan olmasının payı olduğunu söyleyecektir.
***
Çalıştığı fabrikada görüp beğendiği Boşnak kızı Nuriye’ye vurulan Orhan Kemal, kızı vermemeleri üzerine direnerek, evlenmeyi başaracaktır.
1937 yılında evlenen Orhan Kemal, otobiyografik romanları ‘Cemile’ ve ‘Dünya Evi’nde bu dönemdeki yaşadıklarını anlatır. Tüccardan Hilmi Efendi’nin hırsızlık teklifini reddetmesi üzerine, Hilmi Efendi’nin fabrika patronuna durumu farklı yansıtması üzerine işten kovulacaktır.
***
1938 yılı Nisan ayında ilk çocuğu Yıldız’ın doğumundan kısa bir süre sonra Niğde’de askerlik görevini yapmaya giden Orhan Kemal, tezkeresine çok az bir zaman kala, “Nâzım Hikmet’i övmek, kitaplarının tüm kütüphanelerde bulunması gerektiğini söylemek ve ülkemizin Almanya, Fransa, İtalya gibi devletlerden geri olduğunu söylemek suretiyle, yabancı rejimler lehine propaganda yapmak ve askeri isyan teşvik etmek” suçlamasıyla 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılacaktır.
Orhan Kemal, karısına mektup yazarak henüz çok genç olduğunu, 5 yıllık sürenin çok uzun olduğunu, hapisten çıktıktan sonraki yaşamlarının da yoksulluk içinde çok zor koşullarda süreceğini belirterek, kendisinden boşanmasını ve yeni bir hayat kurmasını isteyecektir. Nuriye Hanımın yanıtı: “Razıyım ne gelmişse başımıza ve ne gelecekse” olacaktır.
***
Orhan Kemal Kayseri Cezaevinde Reşat Kemal adıyla şiirler yazmaktadır. Yurda dönen babası yargıçlık yapmaya başlar. Oğlunu Kayseri cezaevinden önce Adana’ya sonra da görev yaptığı yere yakın olsun diye Bursa cezaevine naklini sağlar. Bursa cezaevine bir zaman sonra, “bacağındaki siyatik ağrılarının kaplıcalarda tedavisi ve İstanbul’a yakın olması sebebiyle” Nâzım Hikmet’in de nakli sağlanacaktır. Orhan Kemal ile Nâzım Hikmet Bursa cezaevinde üç buçuk yıl oda arkadaşlığı yapacaktır.
Orhan Kemal, “Benim gerçek öğretmenim Nâzım Hikmet’tir” diyecektir. Nâzım Hikmet, önce şiirden daha yetenekli olduğuna inandığı hikaye ve romana geçmesini sağlayacak, yazdıklarını okuyup eleştirecek, düzeltecek, yol gösterecektir. Ayrıca Fransızca dersleri, tarih dersleri ile daha iyi yetişmesi için uğraşacak, Orhan Kemal’in cezası bitip Adana’ya döndükten sonra da bu derslere devam edecektir.
Nâzım Hikmet’in Orhan Kemal’den ve kızım dediği Nuriye Hanım’dan isteği doğacak çocuklarına erkek olursa Nâzım adını vermelerini istemek olacaktır. Çocuğa Nâzım ismi verilir.
***
Adana’da çeşitli işlerde çalışan Orhan Kemal’in hikayeleri İstanbul’da edebiyat dergilerinde yayınlanmaya başlar. Cezaevindeyken yayınlanan yazılarından hem dergi hem de yazarı zarar görmesin diye yazılar, Orhan Kemal adıyla yayınlanır. Orhan Kemal Nâzım Hikmet’le yaşadıklarını “Nâzım Hikmet’le Üç Buçuk Yıl” başlıklı anı kitabında anlatır. Okuyun anı kitabını ve dostluk, arkadaşlık, öğretmenlik kavramlarının içten anlatımına tanıklık edin.
(Tahir Şilkan’ın yazısından alıntıdır.)
Not: Fotoğraf, evladı Işık Öğütçü bey’den alınmıştır.