Resimle Kanatlanan Bir Hayat – Kudret Sönmez

Selam 2021! Umarım hoş geldin hayat konağına… 365 gün artı 6 saat süreyle volta atacaksın, bizlerin de geçici olarak kaldığı bu arenada… Misafir hiç eli boş gelir mi? Peki, sen hayatın listesindeki hangi şıkları işaretleyip kattın hediye sepetine? Sağlık, şifa, sevgi, aşk, huzur, güven, barış, mutluluk, sevinç, neşe, keyif, başarı, şans, bereket, kısıtlanmamış vakitler, senden sonraki yıllara dair umut ve duvarsız mekânlar vs. var mı dağarcığında?

Bak, insanlık usandı, bıktı göze görünmez bir şerrin yaptıklarından. Kilitlendi, ağırlaştı dünyanın dönüş trafiği… Hastaneler yoruldu artık. Sağlık ocakları ve kliniklere bolca temiz hava lazım… Sanat galerilerinin, atölyelerin, sinemaların, tiyatroların, stadyumların, spor salonlarının ve ürkmeden, endişesiz birbirimizle kucaklaşabileceğimiz bütün sosyal mekânların anahtarları var mı yanında?..

Varsa, iyi ki geldin. Makamın başımızın, bağrımızın taç yerinde… Yoksa hemen sen de yok ol. Kirletme tarihin sayfalarını, silin takvimlerden. Virüsünü, kovidini, 19’unu, pandemini mandemini topla ve git şimdiden!

***

1961 yılında Adana’da doğmuş Sera Ersu… Adana Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde Ressam Mustafa Dulda’dan aldığı 4 yıllık eğitim sonucu pratik anlamda tanışmış resim sanatıyla. Genellikle yağlıboya malzemeleriyle yaklaşmış tuvallerine. Zaman zaman karışık teknikler de kullanmış. Sağlık problemleri nedeniyle 8 yıl boyunca renklerin diyarından uzak kalan Ersu, bundan 1 yıl önce çalışmalarına tekrar başlayarak hasret gidermiş.

BİR EDEBİYATÇI BİR RESSAMI ANLATIYOR

Edebiyatçı Verda Bayram, ressam arkadaşı Sera Ersu’nun sanat dünyasını oldukça duygusal sözlerle anlatıyor bizlere:

“Resim eleştirmeni değilim, sadece bir edebiyat öğretmeniyim ve sanatın her dalını severim… Zaten Sera’yı da sanatını da kızının öğretmeni olarak tanıdım. Bir öğretmenler gününde annesinin çizdiği tabloyu hediye etmişti bana Ceren’imiz. Kendimi bir resim ile anlatmamı isteseler, tereddütsüz bu resmi seçerdim dedim kendi kendime. Aldığım gibi evimin en güzel köşesine asmıştım. Değer ve kıymet farklı şeylerdir. Değer, sizin sahip olduklarınızdır ve başkası veremez size. Ancak, sahip olduğunuz değere kıymet verilir. Sera, benim tanıdığım en değerli insanlardandır. O değeri çizdiği resimlere de yansıtabildiği için eserlerine de çok kıymet veriyorum.

Sera Ersu, 20’li yaşlarında aldığı 4 yıllık atölye eğitiminden sonra tutkuyla bağlandığı resim sanatına devam etmiştir. 11 kişisel ve pek çok karma sergisi olan sanatçının Avusturalya ve Amerika’da özel koleksiyonlarda da resimleri bulunmaktadır. Sanatçı, atalarının Amazon kadınları olduğu inancıyla savaşçı bir ruha sahiptir. Yaşamı boyunca pek çok sıkıntıyla savaşmak zorunda kalmış, ama hiç teslim olmamıştır. En son kanserle savaşından da galip çıkan sanatçı, naif tatta ama sembolik tarzda bir karaktere sahiptir. Özgürlük temalı, sembolik sayılabilecek resimlerinde kendine has tarzıyla oldukça özgündür. Sevdiği tarz ve ressamlar olduğu halde sadece kendi hayal dünyasından etkilenen sanatçının eserlerini oluştururken, esaretten özgürlüğe kaçışın mümkün olduğu ayrı bir dünyanın kapıları, tuval karşısına geçtiği an sonuna kadar açılmaktadır.

Resimlerinde bazen bir kuş, bazen bir ağaç, hatta bir avuç toprak bile onun gözünde özgürlüğün sembolleridir. Eskiz yapmayı sevmeyen sanatçının iç dünyası o kadar zengindir ki, kompozisyon oluşturmada hiç sıkıntısı olmamaktadır.”

HAYAL VE ÖZGÜRLÜK

Ressam Sera Ersu’ysa, yerelden başlayıp küresel boyutlara kadar erişen sanat yolculuğunu kısaca şu sözlerle dile getiriyor:

“Kendime has, oldukça özgün işler çıkardığıma inanıyorum… Çocukluğum, yaylalarda ağaç tepelerinde, doğada keşifler yaparak geçti. Bu sebeple özgürlük fikri bende doğayı çağrıştırmıştır hep. Eğitim alırken bile kopya çalışmak beni sıkmıştır. Hayal dünyamın özgür ve esnek oluşu, çocukluğumdan beri bende var olan bir özelliğimdir. Tek başına oturup hayal kurmak, kurduğum hayali film gibi izlemek en sevdiğim durumdur. Resim yaparken kanatlarım çıkıyor ve bunu sadece ben görebiliyorum.”