Aynı aileye ortak olan bağlarımızdan dolayı tanışıklığımızın nerdeyse otuz yıla yaklaştığı, onları, Ankara´yı kuşbakışı izlediğim Cinnah Caddesi´ndeki evimizde ilk kez ağırladığımın üzerinden de yılların geçtiği ama aramızdaki sevginin artarak devam ettiği dost gönüllerle ve ikinci çocuklarıyla tanıştırmak istedim bu hafta sizleri.
Aynı yaşta olan kızlarımızı sık sık bir araya getirdiğimiz o zamanlarda iki yaşlarında olan bu küçümenler birbirlerine çok yakın arkadaş olmuşlar, kitap sayfalarını birlikte karıştırmışlar, o az sayıdaki kelime dağarcıklarıyla okuyormuş gibi yapmışlar, hayal güçlerinin kendilerine verdiği zenginlikle oyun oynarken sanki geleceğin provasını canlandırmışlardı.
Yıllar sonra Ankara´dan ayrılırken hepimize yolun başındaymışız duygusunu yaşatan hayat, görüşemesek de bizi birbirimizden ayırmamış, gözünü, babaannesinden kalan şahane bir piyanonun bulunduğu evde açan, hayatlarına sanatın verdiği güzellikleri katmasını bilen, oldukça geniş klasik müzik koleksiyonuna sahip olan bir aileyle büyüyen, hafızamda dört beş yaşlarında kalmış o tatlı mı tatlı küçük kızdan gelen haberlerle her birimizi çok mutlu kılmıştı.
Aradan geçen zaman, geride bıraktığım Ilgın Uysal´ın büyüyüp tercihini sanatın, özellikle müziğin ışıklı yolundan yana kullanmasına, ömrüne başarılarla dolu hikayeler eklemesine vesile olmuş, bizlere de bunun gururunu yaşatmıştı.
Yazının devamını okumak için tıklayın