Selvi Sertdemir, Çocuklar erken büyümesin diye… – Kudret Sönmez

Biz çocukken, yüreğimizi sarışın kır çiçekleri süslerdi. Şimdiki yüksek binalar dikilmeden önce, beyaz papatyaları besleyen toprağa bulanır oyunlar oynardık.

Konçu yükseldikçe lastik çizmelerimizin, yüreğimize sevinç dolardı. İncecik bacaklarımız ne kadar güvenlikteyse o kadar derinine yürürdük, yağmur suyundan oluşmuş çakma gölcüklerin. Kurbağalar, iribaşlar ve deştiğimiz çamurda sürünen solucanlar… Hiç romantik değildi hayat… Ama ne de güzeldi her şey!

Konya’da dünyaya gelmiş Selvi Sertdemir. Çocukluk çağlarında başlamış sanata olan merakı… Naif bir ruhla çizerken çiçekleri, boyarken gökyüzünü, yani hayatla yeni tanıştığı bir dönemde, daha 13 yaşındayken evlendirilivermiş. Hemen ardından, Danimarka’ya gidip yerleşmiş.15 yaşındayken de anne olmuş.

SANATIN ONARICI GÜCÜ

Yazılarımda genellikle sanatın evrensel çizgisinden olumlu örnekler verir, üzücü sözcüklerden, sözlerden ve acıtan öykülerden uzak durmaya çalışırım… Ama her ne kadar hüzün dolu bir hayat hikâyesine sahip olsa da, erdemli ve başarılı işlere imza atan Sertdemir’i yazmadan edemedim… Dilerseniz, ressamımıza dair bazı bilgileri onun ifadeleriyle öğrenelim:

“Henüz kendimi bile tanıyamadığım bir yaşta evlendirildim. Dört evlat sahibi oldum. Oyuncak bebeklerle oynamam gereken bir çağda, ilk yavrumu kucaklayıp büyüttüm. Yani, çocuk gelinler arasına ben de dahil oldum… Her zorluğa rağmen, lise öğrenimimi yurtdışındayken açıköğretim kanalıyla tamamladım… Resim sanatına çok erken yaşlarımda merak duyuyordum. Bu alanda uzun yıllar eğitim alıp gelişim kaydettim. Yanı sıra, tiyatro kurslarına katılıp komedyenlik dalında boy gösterdim. Ama resim sanatını hiç bırakmadım. Kişisel sergiler açıp karma etkinliklerde bulundum. Şuan Kıbrıs’ta yaşıyor ve sosyal sorumluluk projeleri düzenliyorum. Çocuk gelinlerin dramına sanat aracılığıyla dikkat çekmeye çalışıyorum. Bu sayede mutluluğu yakalıyorum.”

Öyle anlar vardır ki… Bizi bize çağırır içimizdeki çocuk. Çünkü eksik bir yan kalmıştır küçücük kalbinde; doldurulmayı bekleyen bir çukur belki de. Belki insan sevgisi, belki de bir dostun içten gülümseyişi. Her çocuk (!) çocukluğunu sever. Neden mi? Aslında hiç kimse büyümemiştir. Her 365 günde bir yıl daha geriye sayar insan… Siz de hasretlerinize kalın bir dilim daha katar, hayatınızın geri kalanına devam edersiniz.