Semra Serin, Her şeye rağmen sanat – Kudret Sönmez

Baharın tadını vaktinde alamazken, güneşin görünürlüğünün biraz daha artacağı gündüzlerimizi sabırla bekledik… İlkyaz diye de adlandırdığımız bu ılık mevsim, 2025 yılında biraz geç uğradı bizim topraklara… İnişli çıkışlı atmosferin kararsız döngüsü sona erdi gibi duruyor şimdilik. Ve bizler, yani sanat yolcuları, birkaç cemrenin nazlı düşüşünün ardından yedi rengin zengin skalasına yeniden kavuşuyoruz sanırım. Göğün yüzü arada bir somurtsa da, bitkilerin saldığı güzelim moleküllere yerli yersiz müdahale olmayacağını umuyorum. Ve de diyorum ki:

Her şeye rağmen sanat, tüm renkleriyle aydınlatmaya devam edecek; coşturacak içimizi, dışımızı, mutluluğa el veren gür çiçekli dallarımızı.

Semra Serin… 1990 yılında Adana’nın merkez ilçelerinden Yüreğir’de, 4 çocuklu bir ailenin ilk evladı olarak dünyaya gelmiş. Aksaray Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde aldığı eğitimin ardından tarih öğretmeni olarak görev yapmaya başlamış.

Çocukluk çağlarında oluşan resim sevgisinin gücüyle ürettiği kompozisyonlar öğretmenleri tarafından beğenilince sanatla daha çok ilgilenmeye başlamış. Fakat, bazı yanlış yönlendirmelerle ve dönemin şartları nedeniyle konuya dair sıkıntılar yaşamış. Ve uzunca bir süre resim çalışmalarına ara vermiş. Dilerseniz, bundan sonraki gelişmeleri Semra Serin’in ifadeleriyle öğrenelim:

“Liseyi bitirdikten sonra uzun süre resim çizmedim… Resim öğretmenliği içimde kalan bir meslek oldu. Bir daha resim çizemeyeceğimi düşünürken eşim Güven
Serin’le tanıştım. Resme olan ilgimi öğrenince, bir gün ellerinde bir dolu resim malzemeleriyle geldi. En mutlu olduğum anlarımdan biriydi. Sonra, o malzemelerle
tablo yapmamı sağlayıp beni tekrar resme bağladı. Beni inandırdı ve bu ilginin, yeteneğin eğitimle desteklenmesini istedik.

Ardından, kendimi Ressam Engin Buğa’nın atölyesinde buldum… Bu benim için bir dönüm noktası oldu. Bana resimle sabretmeyi öğretti. Bir resmin çok güzel sonuçlar verebilmesi için karakalem eğitiminin olması gerektiğini savundu. Bugün hâlâ hem yağlıboya hem de karakalem yapıyorum. Evet, belki bunu meslek
boyutuna taşıyamadım fakat çizdiğim, renklendirdiğim ve kendimi bulduğum en güzel hobi oldu benim için. Bu tarif edilmez, vazgeçilmez bir tutku. Ben renklerle iç dünyamı boyadım, çok güzel renkler keşfettim iç dünyamda. Her renk bir tebessüm benim için.”

Resim sanatıyla renklenen yolda ilerlemekten vazgeçmemeye kararlı görünen ressamımız, her insanın mutlaka sanatın bir dalıyla bütünleşmesini öneriyor…
Ve fırçasını, hayatın renklerinde dolaştırmaya devam edeceğini belirtiyor.