1968 yılında Tarsus’ta doğmuş Sibel Çakar…
8 kardeşiyle beraber mutlu bir çocukluk yaşamış. Fakat sevinçle başladığı okul hayatını, büyüklerinin isteği üzerine, 5. sınıfı bitirdikten sonra bırakmak zorunda kalmış.
Oysa o dönemlerde “Çalıkuşu” diye anılan sevimli Sibel, eğitimine sonuna kadar devam edip doktor olmak istiyormuş.
O zamanki hayat şartları nedeniyle, çok istediği halde, ne teorik ne de pratik anlamda sanatla bağ kuramamış Sibel Çakar… Sanatla iç içe yaşayanlaraysa, uzaktan imrenerek geçirmiş yıllarını. Ve belli bir yaşa gelince de, eline geçen ilk fırsatta bir atölyeye gidip resim eğitimi almaya başlamış. Sanat dolu bir ortamda çok sıkı dostluklar kurmuş.
Kaçırdığı fırsatlar ve eriştiği hedefler konusundaki duygularını şu sözleriyle ifade ediyor ressamımız:
“Şimdi etrafıma baktığım zaman, tabiatın içime yansıttığı duygularım düşüncelerimi belirliyor. Bazı duygularım aşırı yoğunlaşıp patlama noktasına gelince, içimden geleni yapmak ve harekete geçmek istiyorum… Yaşadığım şartlar, sanatı gerçekten inceleme fırsatı sunmadı bana. Bu yüzden gerçek sanatçılara, heykeltıraşlara, müzisyenlere, ressamlara, resim hocamın yarattığı eserlere gıpta ile bakıyorum. Onların ardından, küçücük de olsa sanatsal adımlar atmak istiyorum. Yanı sıra, yıllar önce bırakmak zorunda kaldığım eğitimimi tamamlamak için, kendi imkânlarıma işletme bölümünde okuyorum.”
Yağlıboya resimler yapıyor Çakar… Arkadaşlarıyla birlikte karma etkinliklere katılıyor. Eğitimin ve öğrenimin hiç bitmeyeceğine inandığı bir dünyada sevginin, barışın, mutluluğun renklerini arıyor.