ADANA’nın en eski kahvelerinden birisinde otururken…
Şöyle demişti:
“Ağabey ne kadar çok siyaset var. Gazetecilik, habercilik, insan öyküsü ölüyor mu?”
“Sen ölmeden gazetecilik ölmez Sinan” demiştim.
Çok gülmüştük…
Sinan Tanyıldız öldü.
Hürriyet’in Adana temsilcisi olarak bilinirdi.
Ama bana göre daha çok gazeteciliğin ve insanlığın o masum temsilcisi olarak bilinecek.
Hürriyet’in bölge yayınları sorumluluğunu aldığımda tanışmıştık.
İstanbul’a göre “bölge” taşradır.
Zaten gazetelerde, bir “taşra” bir de “şehir baskıları” vardır.
Mesela İstanbul’a 1 gram kar düşse haber olur.
Kars’a tonlarca kar yağsa tek sütun belki.
Bu gerçek elbette nüfus ve tirajla ilgili olabilir.
Çıkardığı milletvekili sayısı yani…
Ama sonuçta Sinan en çok buna kızardı.
Ve haklıydı.
Taşralar bir türlü şehir olamadı. Ama bana göre hayat taşradır.
Çünkü taşra Anadolu’dur. Bunu en iyi Yavuz Donat ağabeyimiz anlatır.
Neşet Ertaş’ın Kırşehir’i.
Yılmaz Güney’in Yaşar Kemal’in, Orhan Kemal’in, Müslüm Gürses’in, Şener Şen’in, Ali Özgentürk’ün Adana’sı.
Nasıl taşra olabilirdi?
Sinan da hep bunu sorardı.
Yalnız Sinan mı?
Bütün gazetelerin bölge temsilcileri o noktada gazeteciliğin alın teridir.
Doğan Haber Ajansı’nın bölgelerdeki birçok temsilcisini tanırım.
Şimdi buraya isim isim yazmaya kalksam…
Mutlaka birisini unuttuğum için üzülürüm.
Yazının devamını okumak için linke tıklayın
Fotoğraf : Adanaya Güç verenler kitabından
Yaşamını güzellikler oluşturmak için adayan yazar Sinan Tanyıldız’ın yaşam öyküsüne;
www.adanayagucverenler.com sitesinden ulaşabilirsiniz.