Büyük bir toplumsal tahribatla karşı karşıyayız. İstediğimiz sonuç olursa umudum şu ki, oturacağız bir tablo çizeceğiz, hayatın dökümünü çıkaracağız. Gizlenen, çarpıtılan pek çok şeyi göreceğiz. Zor olan kendimizle yüzleşmek. Nefesimiz tükenmeye yakınken boğulmamak için bir adaya çıkmaya çalışıyoruz. Adayı gördük, karayı gördük ama nefesimiz de tükeniyor. O durumdayız. Onun için de çıkacağımız adada ne olduğunu fazla düşünmek istemiyoruz.
Popüler kültür tartışmalarıyla hayatımıza girdiğinde 90’lardı. Fenerbahçe tirübünlerinden bir taraftar olarak kaleme aldığı “Bu Maçı Alıcaz” ile yazarlık sahasına adım attı. Popüler kültür tartışmalarını alevleyen Cilalı İmaj Devri elden ele dolaştı. Ve sonraki kitapları… 2018’de yaptığı nehir söyleşi kitabı “Bıçkın ve Ağlak”da yeni Türkiye’yi anlattı. 5 yıl çok uzun bir zaman aralığı olmasa da, bu süre zarfında dünyada ve özellikle ülkemizde yaşananlarla birlikte köprünün altından 50 yıla bedel su aktı. Şimdi belki de, seçimin arifesinde yeni bir Türkiye’nin daha eşiğindeyiz. Bu eşikten geçmeden önce son dönemeci de sosyolog- gazeteci – yazar Can Kozanoğlu ile konuşmasak olmazdı. Kendisi çok mütevazı davransa da söylediklerini ve söyleyeceklerini yakından takip eden bir hayran kitlesi olduğunu ekleyelim.
Can, son kitabını Mirgün Cabas’la birlikte 2018’de çıkardın. Üzerinden bir pandemi, iki seçim, büyük bir deprem, bombalama olayı geçti. Geldik bugüne. Yine bir seçim devresindeyiz. Bu süreçte toplum olarak nasıl değiştik? Sen nasıl görüyorsun şimdiki durumu o günlerle kıyaslarsan bugünü?
Ben fazla iyimser bir insanım herhalde. 2018 Mayıs’ta çıkmıştı o kitap. 2018 ilkbaharından bakarken yaklaşan seçim konusunda umutluydum. Çok emin bir şekilde bakmıyordum ama iyi ihtimalleri o kadar uzak görmüyordum. İyi ihtimalin Muharem İnce olması da bugünden bakınca ilginç görünüyor tabii. Her şeye rağmen bütün bu saydığın sorunların bazılarını yaşamayabilir, kaçınılmaz olanları daha hafif atlatabilirdik. Sonra 2019 yerel seçimi biraz umut verdi, bugünkü umudun zemini oldu. Tabii, bu arada, umut bağladığımız şeyin CHP’nin kazandığı başarılar olmasını da ayrıca bir not etmek lazım. Belki biraz standardımız düşmüş durumda ama gerçekçi bakınca, o başarıları küçümsemek şımarıklık gibi görünebiliyor. Çünkü tablo gerçekten vahim. Sen beş yılda olanları saydın. Bir de yirmi yıllık hesap var. Üstüne küresel düzeyde yaşanan bazı sorunları koy. Öyle bir yirmi yıl ki hiçbir toplumun ağır hasar almadan çıkması mümkün değil. Yalnızca bir siyasal iktidar değişiminin çözemeyeceği, bırak kısa vadeyi, orta vadede bile kolay kolay çözülemeyecek bir toplumsal tahribatla karşı karşıyayız. AKP iktidarına muhalif olan, yaşananları keskin şekilde eleştirenlerin bile birçoğunun içine, zihniyetine kısmen nüfuz etmiş bir tahribat. Aynı doğrultuda oy kullanacağımız birçok insanı, hatta belki bunu dile getiren bizleri bile etkilemiş bir süreç. Çok ciddi anlamda bir zihniyet değişimi geçirmezsek işimiz zor. Ama iyimserim diyorum ya…
“HAYAT İLERİ DOĞRU GİDER”
İyimser misin? Pek iyimser konuşmadın ama?
Çok tekrarladığım bir şey var, tarihin akışına ilerlemeci perspektiften bakarım. Lineer değil, kesintisiz değil ama sonuçta insanlık ve hayat ileri doğru gider. Pazar günü AKP ve Erdoğan kazanırsa çok ama çok vakit kaybetmiş oluruz, epeyi gecikir ama uzun vadede yine bunları atlatırız diye düşünüyorum. Umduğum ve dilediğim gibi olursa, seçimde AKP yeniden iktidara gelmezse, Erdoğan yeniden kazanmazsa, oturup bir toplumsal selfie çekmemiz ve halimize bakmamız gerekecek.
Umutlu ve heyecanlı mısın peki seçilmeyeceğine dair?
Valla bu söyleşide şu notu düşerek konuşmak lazım. 5 Mayıs 2023 Cuma günü yapıyoruz bu sohbeti. (Gülerek) İnişli çıkışlı bir şekilde, bir gün umutlu görüyorum tabloyu, bir gün bayağı endişeleniyorum. Bayağı da gerilerek bekliyorum 14 Mayıs’ı. Seçime 10 gün kala biraz daha emin halde olmayı da beklerdim açıkçası. O emin olma pozisyonuna gelemedim. Göreceğiz. Ama dediğim gibi o istediğimiz sonuç olur ise umudum şu ki, oturup hayatın dökümünü çıkaracağız. Gizlenen, çarpıtılan pek çok şeyi göreceğiz, yüzleşeceğiz. Enflasyon oranı, gerçekte nedir? İşsizlik oranı gerçekte nedir? Depremin asıl tahribatı nedir gibi… Onlar görece kolay. Zor olan ise kendimizle yüzleşmek. Yurttaşlık halimizle yüzleşmek. Özellikle gençler için daha zor ve belki daha acılı ama daha önemli olacak, daha gerekli olacak bu. Bundan 15 yıl önce sokak röportajı yapıp “liyakat” ne demek diye sorsan, herhalde 10 insanın biri filan bilirdi. Şimdi en çok kullandığımız kelimelerden biri oldu. Torpil var, liyakate değer verilmiyor. İnsanların niteliğine değer verilmiyor. Son derece haklı bir eleştiri. Özel sektörde kısmen öyle, kamu neredeyse bütünüyle öyle. Ama şöyle de bir acı gerçeğimiz var: O da yüksek ihtimal değil ama diyelim ki iktidar değişti, her şey çok adaletli oldu, konumlar tam liyakate önem verilerek belirlendi. Mevcut durumdan şikayet eden pek çok insanımızın, her yaştan insanımızın ama hayatın başında oldukları için en çok gençlerimizin bazıları için fazla bir şey değişmeyecek. Bazıları için. Çünkü hayallerine köprü olacak düzeyde birikimleri, nitelikleri yok…
Yazının devamını okumak için tıklayın