“ ŞUBAT DEPREMİNDE KAYBETTİKLERİMİZ ANISINA …”

“6 ŞUBAT DEPREMİNDE KAYBETTİKLERİMİZ ANISINA …”

 

Konser Tarihi           : 2 Şubat 2024 – Cuma

Konser Saati             : 20:00

Konser Salonu          : ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KONSER SALONU

 

KONSER PROGRAMI

 

  1. F. CHOPİN Piyano Konçertosu   No: 2  
  2. J. HAYDN Senfoni No: 45          (Veda)
  3. E. GRİEG İki Ağıtsal Ezgi         Op. 34             No:1    (Kalp Kırıkları)
  4. G. GARAYEV Funeral Ode 

 

ŞEF                : VALİD AĞA

 

SOLİST         : LAL KARAALİOĞLU     “piyano”

 

VALİD AĞA

1983 yılında Azerbaycan’ın Bakü şehrinde doğdu.

Valid, Bül-Bül Özel Müzik Okulu’nda okudu, ardından Bakü Müzik Akademisi’nde keman eğitimine devam etti   ve 2006 yılında müzik alanında onur derecesiyle lisans derecesi aldı. 2008 yılında müzik alanında yüksek lisans derecesi aldı ve 2010 yılında müzik alanında yüksek lisans derecesi aldı, ayrıca onur derecesiyle, lisansüstü eğitimini tamamladı.

Valid Ağa, 2012-2017 yılları arasında  Köln Müzik ve Dans Lisesi’nde şeflik eğitimi aldı; önce Profesör Michael Luig’le, sonra da Profesör Alexander Rumpf’un sınıfında.

Valid Ağa, Ocak 2014’ten Temmuz 2020’ye kadar  Hazirun Odaları’nın şefi ve sanat yönetmeni olarak çalıştı . Bu sıfatla  Gerhard Filhaber, Lika Yakupova ve  Emily Jaulmes gibi seçkin solistleri defalarca Attendorn şehrine çekti.

Çalışmaları kapsamında   Köln ve Almanya’nın diğer şehirlerindeki Güney Vestfalya Filarmoni Orkestrası’nı düzenli olarak yönetti.

​            Valid Ağa, 2017 yılından bu yana düzenli olarak Orquesta Clásica Santa Cecilia’nın çeşitli konserlerine konuk şef olarak davet ediliyor.

Nisan 2017’de orkestrayla ilk kez konser vermek için acilen İspanya’ya uçtu ve ardından mayıs ayında Madrid’deki Auditorio Nacional de Musica sahnesindeler .

Kasım 2017’de Almanya’nın Kiel kentinde Ukrayna Ulusal Senfoni Orkestrası  ve Nikolay Tokarev ile aynı sahnede sahne aldı.

Aralık 2019’da Azerbaycan Devlet Oda Orkestrası ile başarıyla çalışan Ağa , ardından Astana’ya giderek dünyaca ünlü kemancı  Shlomo Mintz  ve  “Kazakistan Solistleri Akademisi” ile çalıştı.

Valid Ağa, 01.01.2021 tarihinden itibaren Adana Çukurova Devlet Konservatuarı’nda doçent olarak çalışmaktadır .

 

LAL KARAALİOĞLU

 

Lal’in müzikal yolculuğu 1998 yılında doğduğu İstanbul’da başladı.

Piyano çalmaya 2003’te, İstanbul’da İlhan Tonger ile başlayan Lal Karaalioğlu; iki yıl sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın yarı zamanlı programına kabul edilerek, Doç. Ayşen Katipoğlu’nun öğrencisi oldu.

Lal; İdil Biret, Akiko Ebi, Janusz Olejniczak, Robert Shelley ve Ewa Poblocka gibi saygın piyanistler tarafından yönetilen ustalık sınıflarına katılma ayrıcalığına sahip oldu. Bu zenginleştirici deneyimler onun müzik anlayışını daha da geliştirdi.

2013’te İstanbul’da, Pablo Galdo ve José Manuel Fernández’in ustalık sınıflarından sonra İspanya’da Fernández ile tekrar çalışma fırsatı bulan Karaalioğlu; aynı yıl Ewa Poblocka ve Anahit Nersesyan’ın sınıflarına katıldı. 2014’ten itibaren İTÜ Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nde (MİAM) Hüseyin Sermet’in ustalık sınıfına düzenli olarak katıldı.

2015’te Antalya Piyano Festivali’nde tekrar Hüseyin Sermet ve Saleem Abboud Ashkar’dan dersler aldı. 2013’te Merzhanov Yarışması’nda (Bulgaristan) Schubert Ödülü ve aynı yıl Jugend Musiziert yarışmasında İstanbul’da ve Yunanistan’da birinci ve Almanya’da üçüncülüğe değer görüldü.

2016’da Genç Yetenekler Konseri’ nde, Mozart’ın 23. Piyano Konçertosu’nu Ender Sakpınar yönetimindeki Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası ve Ramiz Melik Aslanov yönetimindeki İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Orkestrası ile seslendirdi.

2017’de Alman Lisesi ve konservatuvardan mezun olarak; Hochschule für Musik, Theater und Medien Hannover’de (Almanya) okumaya hak kazanarak Prof. Ewa Kupiec’in sınıfına kabul edildi.

2018’de Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’nde (AIMA) İdil Biret ve 2019’da Chopin Enstitüsü’nün (Polonya) düzenlediği ustalık sınıflarında Akiko Ebi ve Robert Shelley gibi sanatçılarla çalışan Karaalioğlu; 2019’da Orbetello Junior Piano Competition’da (İtalya) ikincilik ve César Franck International Piano Competition’da (Belçika) üçüncülük ödüllerine layık görüldü.

Piyano eğitimi süresince birçok piyanistin ustalık sınıfına katılan Lal Karaalioğlu, Türkiye ve Almanya’da verdiği resitallerin yanı sıra; 2019’da şef Deniz Sever yönetimindeki Marmaris Oda Orkestrası ile Chopin’in 2. Piyano Konçertosu’nu seslendirdi.

2018’den bu yana Almanya’da piyano dersleri veren Karaalioğlu, 2020’de Musikschule Landeshauptstadt Hannover’de çocuklara ve gençlere yönelik piyano dersi üzerine staj yaptı.

Karaalioğlu piyano eğitimine halen, Hochschule für Musik, Theater und Medien Hannover’de Prof. Ewa Kupiec ile devam ediyor.

Lal, 2022 yılında “Adana Rhapsody Uluslararası Piyano Yarışması” nda kendi yaş kategorisinde birincilik ve tüm katılımcılar arasında en iyi performansa verilen “Grand Prix” ödülünü kazandı. “13. Uluslararası Fryderyk Chopin Piyano Yarışması Marianske Lazne” de ikinci olarak Martin Peschik yönetiminde “Batı Bohemya Senfoni Orkestrası” ile konser verdi. Aynı yıl, Hamburg’daki TONAL Sahne Akademisi’ne seçildi ve Hannover’deki Yüksek Lisans eğitiminin yanı sıra burada üç yıllık eğitimini burslu sürdürmeye hak kazandı.

Lal Karaalioğlu, Prof. Ewa Kupiec ile çalışmalarını sürdürmekte ve Almanya’da “Weltklassik am Klavier” sanatçısı olarak resitaller vermektedir.

Solo kariyerinin yanında oda müziğine de tutkuyla bağlı olan Lal, İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından desteklenen “Yarının Kadın Yıldızları” projesinin üyesi olarak seçildikten sonra Beliz Güney (Viyolonsel) ve Elfida Su Turan (Keman) ile “Trio Hera”yı kurdu ve kayıtları “İstanbul Müzik Festivali” nde yayınlandı.

 

FREDERİC FRANÇOİS CHOPİN

Doğum tarihi ve yeri            :1 Mart 1810, Zelazowa-Wola, Polonya

Doğum adı                             : Fryderyk Franciszek Chopin Szopen, (Szopę ya da Choppen şeklinde de yazılır.)

Ölüm tarihi ve yeri              : 17 Ekim 1849, Paris, Fransa

 

Polonyalı piyanist ve besteci.

Romantik dönemde yaşamış olup genellikle piyano için eserler yazmıştır. Çağdaşlarına göre “farklı bir profesyonel teknikle ve şiirsel zekâ gerektiren çalışmalar” yaptığı için dünya çapında ün kazanmıştır. Chopin o zamanlar Varşova Dukalığına bağlı olan Varşova’da doğdu ve büyüdü. Doğumundan 5 yıl sonra yani 1815’te Varşova, Polonya Birliği’ne bağlandı. Bir harika çocuk olarak müzik eğitimini Varşova’da tamamlamış ve yine ilk bestelerini de bu şehirde vermiştir. Kasım 1830 İsyanı’ndan önce Polonya’dan ayrıldı.

21 yaşında Paris’e yerleşti. Burada yaşadığı 19 yıl boyunca sadece 30 açık hava konseri vermiş olup daha çok kapalı mekanlarda ve az sayıda seyirci önünde performansını sergilemeyi tercih etmiştir. Geçimini kendi yaptığı besteleri satarak ve özel piyano dersleri vererek kazanmıştır. Onun piyano dersi oldukça rağbet gören bir uğraştı.

Chopin, kendisi gibi besteci olan Franz Liszt ile tanıştı ve ardından Liszt’in çağdaşlarından etkilendi. 1835 yılında Fransız vatandaşlığını aldı.

Son yıllarında bir hayranı olan Jane Stirling tarafından parasal destek almıştır. Stirling onu daha sonra 1848 yılında İskoçya’ya götürmüştür.

Hayatı boyunca çeşitli sağlık sorunlarından mustaripti. Ölüm nedeni kesin olarak bilinmemekle beraber verem üstünde durulmaktadır.

Chopin’in bütün besteleri piyano içermektedir. Büyük bölümü solo piyano olmakla beraber, iki piyano konçertosu, birkaç oda müziği ve Lehçe şarkılar yazmıştır. Tuş takımı kendine özgü olmakla birlikte teknik açıdan zahmetli bulunur. Kendi performansları oldukça nüans ve dokunaklı olarak kayıtlara geçmiştir. Enstrümantal ballad konsepti Chopin tarafından icat edilmiştir.

Önemli piyano çalışmaları arasında mazurkalar, valsler, nocturnelar, polonezler, etütler, impromptular, prelüdler, sonatlar vardır. Bazıları ancak Chopin öldükten sonra yayınlanmıştır. Besteleme stilinde Polonya halk müziği, Bach, Mozart ve Schubert’in klasik etkileri ile etkisini gösterir. Tarz, müzikal form ve armonideki yenilikler ile milliyetçilikle olan ilişkisi hem Romantik dönem boyunca hem de sonrasında etkisini göstermiştir.

Fryderyk doğduktan 6 ay sonra, Ekim 1810’da aile Varşova’ya taşınır ve baba Nicolas Chopin Varşova Lisesinde Fransızca öğretmenliğine başlar. Fryderyk ailesi ile Varşova Lisesinin binasının bulunduğu Sakson Sarayı’nda ailesi ile yaşamaya başlar. Baba flüt ve keman çalarken, annesi piyano çalardı ve Chopin’in daha sonra kalacağı evde öğrencilerine ders verirdi. Chopin’in narin bir yapısı vardı, hatta çocuklukta çeşitli hastalıklara karşı çok hassastı.

Fryderyk bizzat annesinden piyano eğitimi almış olabilir fakat onun profesyonel müzik hocası 1816 – 1821 arasında Çek piyanist Wojciech Żywny’ti. Ablası Ludwika da sıklıkla Żywny’den ders aldı ve kardeşi ile birçok düet yaptılar. Harika çocuk olduğu, o yıllarda anlaşılmaya başlandı. Henüz 7 yaşındayken açık hava konserleri vermeye başlayan Chopin, yine 1817 yılında biri sol minör diğeri si bemol majör olmak üzere iki polonez bestelemiştir.

1821’de yayınlanan sonraki la bemol major’den oluşan bir polonez, hocası Żywny’ye adanmış olmasının yanı sıra Chopin’in günümüze ulaşabilen en eski el yazmasıdır.

1817’de Sakson Sarayı’na Varşova’nın Rus valisi tarafından askeri amaçlar gerek gösterilerek el kondu ve Varşova Lisesi bunun üzerine şu anda Varşova Üniversitesinin rektörlük binası olarak kullanılmakta olan Kazimiers Sarayı’na taşındı. Bunun üzerine Fryderyk ve ailesi de bu yeni binaya taşındılar. Fryderyk Dük için piyano çalardı ve onun adına marş da yazmıştır. Polonyalı şair Julian Ursyn Niemcewicz “Nasze Przebiegi” (“Bizim Söylevlerimiz”, 1818) adlı dramatik eglog’unda küçük Chopin’nin popülerliğini doğruluyordu.

Pek az eseri istisna edilirse besteciliği tamamen piyanoya vurmuştur. Piyanodan kendini gösteren yeni tınlama imkânları çıkarmış, ayrıca devrinin henüz ulaşamadığı tınıları bile keşfetmiştir. Bununla birlikte armonilerinin geniş ve zengin ifade sahası, çok farklı üstünlüğünü, bu melodiler ve onların ortaya konuşunda beliren ritimlerin özel bir serbestlikle düzenlenişi ve sonunda lirik şiire has bir tattan gelişerek yükselen ifade yeteneği gibi nitelikleriyle, Chopin’in Fransız müziğinin ancak çok daha sonra varabildiği özelliklerin ilk hatlarını tespit etmek mümkündür.

Beethoven’ın öldüğü sene Joseph Elsner’in öğrencisi olarak Varşova’da genel dikkat ve ilgiyi üzerine çekti. Viyana’da kaldıktan sonra Temmuz Devrimi sırasında Paris’e geldi. Orada piyanist olarak ünlendi ve adı Avrupa’nın her tarafına yayıldı. Besteciliği de orada gelişti ve yükseldi.

Chopin’in yeni bir fikri aristokrasisinin temsilcisi olarak gören Schumann genç besteciyi sonsuz takdir ifade eden şu sözlerle alenen selamlıyordu: “Şapkalarınızı çıkarın baylar, bir dahi geliyor. Şair olmak için kocaman ciltler doldurmak gerekmez; bir iki şiirle bu unvana layık olabilirsin. Chopin de böyle şiirler yazmıştı.”N

 

PİYANO KONÇERTOSU  NO: 2             Op. 21            F MİNÖR

Bestelendiği tarih     : 1829 Sonbahar ayında

Prömiyer                   : 17 Mart 1830, Varşova

Solist                          : Frederic François Chopin

 

Chopin bu eseri, resmi eğitimini tamamlamadan, yaklaşık 20 yaşında besteledi.

Bu Konçerto 1 Numaralı Piyano Konçertosu’ ndan sonra yayınlanan piyano konçertolarının ikincisiydi, bu nedenle, ilk yazılmış olmasına karşın “No. 2” olarak belirlendi.

Frederic Chopin 2. Piyano Konçertosu’nu ilkinden daha önce, 1829’da tamamlamıştır.
Eser, dönemin enstrümantal konçertolarına özgü üç bölümü içermektedir:

  1. Maestoso
    2. Larghetto
    3. Allegro vivace
     

 

Birinci Bölüm           Maestoso

Konçertonun bu bölümü 4/4’lük ölçüde, fa minör tonda ağır ve görkemli (Maestoso) tempoda, eserin iki önemli temasını tanıtan orkestra tuttisi ile başlar. Ama bu temalar Mi minör konçertoya göre daha mat gibidir. Marş benzeri noktalı ritimde sunulan ana tema piyanonun girişini sağladıktan başka, geliştirimde ve tekrarda tematik malzemeyi oluşturacaktır. Solist ise malzemeyi pırıltılı pasajlarla, inci dizileri gibi sıralamalarla süsler.

 

İkinci Bölüm             Larghetto

Bu bölüm yine 4/4’lük ölçüde, La bemol Majör tonda, ağır ve genişçe (Larghetto) tempoda kısa bir orkestra girişiyle başlar. Piyanonun şiirsel katılımı hemen bir noktürn izlenimi verir. Chopin sıra dışı Titus’a Adagio olarak tanımladığı bu Larghetto’da tüm duygularını Contantia’ya olan aşkını dile getirdiğini yazmıştır.

 

Üçüncü Bölüm          Allegro Vivace

Virtüoz final rondo formundadır . Kemanlara ve viyolalara bir noktada kol legno (yay tahtasıyla) çalmaları talimatı verilir . Piyano için son bölümler teknik açıdan son derece zorlu kabul ediliyor.

 

PİYANO KONÇERTOSU No. 2               Op. 21            Fa minör

 

İlk yorumu: 1830 Varşova.

 

Yapıt 19’uncu yüzyılın ilk yansında Paris’teki Polonya sosyetesinde güzelliği, zekâsı ve sesiyle ün yapmış bir kadına, Kontes Delphine Potocka’ya adanmıştır. Kontes aynı zamanda hoppalığı ve çapkınlığı ile de tanınıyor, “Kadın kılığında bir Don Juan” olarak tanımlanıyordu.

Chopin Paris’e geldikten sonra Kontes’in sayısız hayranları arasına katılmış, aralarında kısa süreli bir ilinti geçmiş, yıllar sonra bestecinin ölüm halinde hasta olduğunu duyup da koşanlardan biri de Kontes Potocka olmuştur.

 

Birinci bölüm            Maestoso

Dinamik ve dramatik cümleler birikimidir. Solist bu cümlelerden kurulu öğeleri teker teker alır, pırıltılı süslemelerle sunar, besteci özellikle …

 

İkinci bölüm             Larghetto

Chopin bu bölümü çok sevdiğini söylemiştir. Bu tatlı nocturne gençlik aşkı, Ulusal Tiyatro şarkıcısı Konstanze Gladkovska’nın anısından esinlidir. Nocturne, piyanonun yaylı çalgıların esrarlı tremoloları üzerinde rapsodi tarzındaki çabasına ulaşır ve düş gibi kaybolur, gider.

 

Üçüncü bölüm          Allegro vivace

İki Polonya halk dansıyla, Krakovyak ve Mazurka ile örülüdür. Bir ara her iki dansın melodisi strettaya bağlanır, bir korno işareti finali haberler, konçerto baştan beri süregelen zarif hava içinde biter.

 

JOSEPH HAYDN

 

Doğum tarihi ve yeri            : 31 Mart 1732 Rohrau, Avusturya

Ölüm tarihi ve yeri              : 8 Mayıs 1809, Viyana

 

Klasik dönemin ünlü Avusturyalı Bestecisi. Hem Mozart’ı hem Beethoven’i etkilemiştir. Baba Haydn olarak bilinir. En çok senfoni türündeki eserleriyle tanınır; bu türde 104 eser vermiştir.

Yoksul bir ailenin çocuğu idi. Ailesi onu, 6 yaşında iken bir koroya katılmak üzere Viyana’ya gönderdi. Sesi kalınlaştıktan sonra da Viyana’da kalarak müzisyenlik yapmaya devam etti, bestecilik dersleri aldı. 1761’de Esterházy ailesinin yanında iş buldu ve hayatının 30 yıldan fazlasını bu soylu aileye hizmet ederek geçirdi. İşi, onların istekleri ve ihtiyaçlarına uygun müzik bestelemekti.

Diğer bestecilerden ve müzik çevrelerinden uzak oluşu, onun yaratıcılığını ortaya çıkardı, ününün yayılmasına ise engel olmadı. 1780’lerde besteleri tüm Avrupa’da çalınmaktaydı. Ününden ötürü çeşitli yerlere davet edilir ve davet edildiği şehirde ilk kez çalınmak üzere bir eser bestelemesi istenirdi. Bu şekilde yazdığı Paris Senfonileri ve Londra Senfonileri en çok bilinenlerdir.

Yaylı dörtlüleri için yazdığı eserlerde de kendinden öncekilerden farklı olarak her çalgıya eşit rol vererek yenilik getirmiş ve bu düşüncesiyle Mozart’ı etkileyerek Haydn’a adanmış altı kuartet bestelemesine neden olmuştur. Beethoven’ın ilk dönem eserlerinde de Haydn etkisi görülür. İki sanatçının 1781’de başlayan arkadaşlıkları yıllarca sürmüştür. Beethoven’a ise Esterházy sarayında özel ders vermiştir.

100 kadar senfoni, çok sayıda konçerto, oda müziği eserleri, 40 sonat, şarkılar, oratoryolar bestelemiştir.

Haydn, Esterházy ailesinin müziksever üyesi Prens Nikalaus öldükten sonra emekli olmuş ve daha önce Viyana’ya kadar gitmesine bile izin verilmeyen ortamdan kurtulup seyahat özgürlüğüne kavuşmuştur. 2 defa İngiltere’ye giden Haydn, Oxford Üniversitesi’nden fahri doktor unvanını aldı; ömrünün son yıllarında ise Viyana’ya yerleşerek koro ve orkestra için Yaratılış Oratoryosu, Mevsimler Oratoryosu gibi dini koro ve orkestra eserleri besteledi.

 

SENFONİ      No: 45            Fa diyez Minör         Veda Senfonisi

 

İlk yorumu: 1772 Neusiedler.

 

Bestecinin pek bilinen, günümüzde sıkça yorumlanan bu senfonisi Prens Nikolaus Esterhazy’ nın hizmetinde bulunduğu yıllarda yazılmıştır. Prens, Macaristan’da Neusiedler adlı sayfiyede bir saray yaptırmış, orkestra müzikçilerinin de orada oturmasını emretmiştir. Ancak yeni binada hizmetlilerin aileleri için yer bulunmadığından müzikçiler yaz boyunca çoluk-çocuklarından ayrı kalmışlar, bunaldıkça bunalmışlar, sonuçta yöneticileri Haydn’a başvurarak çare bulmasını istemişlerdir. Haydn durumu Prense anlatıp arkadaşları için izin dilemiş, olumlu cevap alamayınca işi müzik yoluyla çözümlemeyi düşünerek bir senfoni bestelemiştir.

Senfoninin ilk üç bölümü normal şartlarla çalınmış, sıra son bölüm Andante’ ye gelince partisi biten müzikçi sehpasındaki mumu söndürüp çıkmaya koyulmuş, en sona kalan Konzertmeister yapıtı tamamlayıp gidince, Prens senfoninin hangi anlama geldiğini sezmiş, Joseph Haydn‘ı çağırtarak müzikçilerin ertesi günden itibaren izinli olduklarını, ulaşımlarının saray arabalarıyla yapılabileceğini bildirmiştir. Eser dört bölümdür

 

Birinci bölüm            Allegro assai

İki oktavı kapsayan, geniş bir motifin yükselişiyle başlar. Motif için kullanılan eşlik, senkopludur. Bu motifin ardından Re majör tonunda ikinci bir tema ortaya çıkar.

 

İkinci bölüm              Adagio

La majör tonunda çok güzel bir Adagiodur.

 

Üçüncü bölüm          Minuet. Allegretto – Trio

            Bu bölüm Fa diyez majör tonundadır

 

Dördüncü bölüm      Finale. Presto – Adagio

Çok hareketlidir. La majör tonunda Adagio’ya bağlanır. İlk olarak birinci Obua ile ikinci korno dışarıya çıkarlar. Onları fagot ile diğer üflemeli çalgılar izler. Yaylı çalgılar sahnede yalnız kalmışlardır. Onların arasından ilk ayrılanlar kontrbas grubu olur. Viyolonsellerin ardından iki solist üye dışında kemanlar grubu, en sonra da viyolalar dinleyicilere “veda” ederler. Senfoni, iki kemanın “Pianissimo” ölçüleriyle sona erer.

 

EDVARD HAGERUP GRİEG

Doğum tarihi ve yeri            : 15 Haziran 1843, Bergen, Norveç

Ölüm tarşhş ve yeri             : 4 Eylül 1907, Norveç

 

Grieg ilk müzik derslerini kendisine piyano dersi veren annesinden aldı. Tanınmış bir kemancı olan aile dostu Ole Bull 1858 yazında yeteneğini fark etti ve Leipzig Konservatuarı’na gönderilmesi konusunda ailesini ikna etti.

Konservatuvarın disiplininden hoşlanmasa da başarılı bir öğrenci olan Grieg, piyanoya yoğunlaştı. Konser piyanisti olarak kariyerine 1861 yılında İsveç’te verdiği bir konserle başladı.

1862’de eğitimini tamamlayarak doğduğu kent Bergen’de bir konser verdi. Norveç müziği bestelemek istiyordu ama bir besteci olarak daha iyi yetişmek için ülke dışına çıkması gerektiğini gördü.

1863’te Danimarka’ya gidip 3 yıl Kopenhag’da yaşadı. Bu zaman içinde Danimarkalı bestecilerin yanı sıra kendisine iyi bir dost ve ilham kaynağı olacak Norveçli besteci Rikard Nordraak (Norveç Ulusal Marşı’nın bestecisi) ile tanıştı. Halk melodilerini dayanarak beste yapma konusundaki görüşlerinden etkilendi. Nordraak kısa bir süre sonra öldüğünde onun için bir cenaze marşı besteledi.

Grieg, 1867’de kuzeni şarkıcı Nina Hagerup ile evlenmiş ve ertesi yıl tek çocukları Alexandra doğmuştu. Eşi, ona bir ilham kaynağı ve eserlerinin iyi bir yorumcusu oldu. O yıllarda Oslo’da müzisyen olarak geçimini sağlayabilmek için öğretmenliğe ve şefliğe ağırlık veren Grieg, sadece yaz tatillerini beste yapmaya ayırabiliyordu.

1868 yazında Danimarka’da tatilde iken La Minör Piyano Konçertosu’nu besteledi. Grieg bu eserde Norveç halk müziği ile Norveç doğası ile karakterine ilişkin kendi algısını bir araya getirmeyi başarmıştı. Eser, ilk defa 1869’da Kopenhag’da seslendirildi. Zamanla Norveç denince akla gelen bir eser oldu ve uluslararası repertuvara girip tüm dünyada çalındı.

1868’de Franz Liszt’in Norveç Eğitim Bakanlığı’na yazdığı bir tavsiye mektubu ile bir seyahat bursu alan Grieg, henüz Liszt ile tanışmamıştı. İki besteci 1870’te Roma’da karşılaştılar. Liszt, Grieg’in piyano konçertosunu yorumladı ve orkestralama hakkında tavsiyelerde bulundu. Bu karşılaşma bestecinin kendisine güvenini arttırdı ve yeni bir enerji verdi.

1869’da Grieg, 13 aylık kızı Alexandra’yı menenjit nedeniyle kaybetti. 1870’lerin başlarında Bjornstjerne Bjornson ile çalışıp onun eserlerine müzik yazdı. Norveç Kralı Olav Trygvason’un hikâyesini anlatan bir opera besteleme projesi ise aralarındaki bir anlaşmazlık yüzünden yarım kaldı.

Müzik mi yoksa metin mi önde olmalı sorunu üzerinden anlaşamayınca proje rafa kaldırıldı ve bu da Grieg’e Henrik Ibsen’in oyununa bestelemek için zaman sağladı. 1876’da Henrik Ibsen’in Peer Gynt adlı oyununun prömiyeri için yazarın isteği üzerine bestelediği parçalar çok beğenildi ve tanındı.

Besteci, her zaman sıkı ilişkilerini koruduğu Bergen Filarmoni Orkestrası’nın müzik direktörlüğünü 1880-1882 yılları arasında yürüttü.

1888’de Leipzig’de Tchaikovsky ile tanıştı. Tchaikovsky Grieg’in müziğinin güzelliği, sıcaklığı, orijinalliği hakkında çok olumlu düşünceler içindeydi.

Sonraki yıllar besteciye ün getirdi ama zenginlik getirmedi. Norveç hükûmeti kendisine bir emekli aylığı bağladı.

Edvard Grieg uzun bir hastalık döneminin ardından hayatını yitirdi. Cenazesine kendi şehrinin sokaklarını dolduran 30.000-40.000 kişi katıldı. İsteği üzerine cenazede Rikard Nordraak için bestelemiş olduğu cenaze marşı (yeğeni ile evli olan arkadaşı Johan Halvorsen ‘in orkestrasyonu ile) çalındı. Külleri, eşinin külleri ile evinin yakınındaki bir dağ kriptine konuldu. Ölümünün 100. yılı olan 2007, Norveç Hükûmeti tarafından resmi Grieg yılı ilan edilmiş ve anısına pek çok ulusal-uluslararası etkinlik organize edilmiştir. 1885’ten ölümüne kadar yaşamış olduğu villa, anısına müze olarak düzenlenmiştir.

 

İKİ AĞITSAL EZGİ           Op. 34            No: 1              “KALP KIRIKLARI”

Norveçli bestecinin iki Zarif Melodisi … Edvard Grieg Norveçli şairin metinleri üzerine Op. 33 setinden iki şarkının yaylı orkestra transkripsiyonlarıdır

Aasmund Olavsson Vinje. Grieg yaylı çalgılar orkestrası için şarkıları ne genişletmiş ne de yeniden bestelemiş olsa da seslendirmesi o kadar muhteşem ki … O kadar dokunaklı dokunuşlar ve hassas nüanslarla dolu ki … Eserler bu kılıkta orijinal hallerinde olduğu kadar güzel geliyor.

İlk Ağıt Melodisi olan “Kalp Kırıkları” (“Hjertesår”), minörde iki yürek kırıcı cümle ile başlar ve majörde iki yürek teselli edici cümle ile kapanır. Üç mısrada, “Kalp Kırıkları” melodisi önce kemanlarda sessizce, sonra daha kesin olarak çellolarda, sonra tutkuyla viyolonsellerde ateşli bir karşı melodiyle kemanlarda belirtilir.

İkinci Ağıt Melodisi olan “İlk Bahar” (“Våren”), Grieg’in şimdiye kadar bestelediği en dokunaklı melodilerden birine, hayatın iyiliğini ve dünyanın güzelliğini sonsuza dek kaybolurken bile seven bir melodiye sahiptir. İki mısrada “İlk Bahar” özlü bir Grieg’dir ve mutluluklarla doludur. İkinci mısrada dört solo kemanın melodiyi dünyanın zirvesine çıkardığı an, tüm Grieg’lerde en çok etkileyen tek pasaj olabilir.

 

GARA GARAYEV

 

Doğum tarihi ve yeri : 5 Şubat 1918, Bakü, Azerbaycan

Ölüm tarihi               : 13 Mayıs 1982

 

Garayev müzik sevgisini ailesinden miras aldı. Babası Abulfaz Garayev Bakü’de ünlü bir çocuk doktoruydu. Abulfaz Garayev nezaketi ve cömertliğiyle tanınıyordu. Hastalar tedavi için para ödeyemeyecek kadar fakir olduklarında, çoğu zaman onlar için yazdığı reçetenin altında para bırakıyordu. Azerbaycan halk müziğini çok iyi biliyordu ve şarkı söylemeyi çok seviyordu. Garayev’in annesi Sona Khanim, Rus Müzik Topluluğu’nun Bakü şubesi olan Müzik Okulu’nun ilk mezunları arasındaydı.

Garayev, sekiz yaşındayken ilk olarak Azerbaycan Devlet Konservatuarı’nın genç müzik okuluna girdi. Olağanüstü müzik yeteneği, konservatuarın iki fakültesinde aynı anda eğitim görmesine olanak sağladı. Öğretmenleri Georgi Sharoyev, Leonid Rudolf ve önde gelen Azerbaycanlı besteci Üzeyir Hacıbeyli idi.

1938’de Garayev ilk müzik eserini, Resul Rza’nın şiirine dayanan “Gönül Şarkısı” kantatını besteledi. Aynı yıl Moskova Bolşoy Tiyatrosu’nda sahnelendi. O zamanlar sadece 20 yaşındaydı …

Garayev 1941’de Bakü’ye döndü. Azerbaycan Devlet Filarmoni Topluluğu’nda öğrencilere ders vermeye başladı.

1945’te hem kendisi hem de Jovdat Hajiyev “Anavatan” operasını yazdılar ve bu operayla prestijli Stalin Ödülü’ne layık görüldüler. Garayev, 30 yaşındayken Nizami Gencevi’nin aynı adlı ünlü eserine dayanan “Leyli ve Mecnun” senfonik şiiriyle bir kez daha bu ödüle layık görüldü.

1952 yılında koreograf PA Gusev yönetimindeki Garayev’in “Yedi Güzeller” balesi Azerbaycan Opera ve Bale Tiyatrosu’nda sahnelendi. Nizami Gencevi’nin ünlü şiiri “Yedi Güzeller” den yola çıkarak Azerbaycan’ın ilk balesi oldu ve Azerbaycan klasik müzik tarihinde yeni bir sayfa açtı.

1958’de sahnelenen “Path of Thunder” adlı balesi Güney Afrika’daki ırksal çatışmalara adanmıştı. Aynı yıl yönetmenliğini Roman Karmen’in yaptığı ve Petrol Kayalıkları’nda geçen “Hazar Denizi Petrol İşçileri Hakkında Bir Hikâye” adlı belgesel filmin müziklerini yaptı.

Hayatı boyunca bale, opera, senfonik ve oda müziği eserleri, piyano soloları, kantatlar, şarkılar ve marşlar da dahil olmak üzere 110 ‘a yakın müzik eseri yazan Garayev, sadece Azerbaycan’da değil, dünya çapında da öne çıktı.

Muğam’ın özelliklerini caz, blues, Afrika müziği, Avrupa kontrpuan tarzları ve 12 ton tekniği gibi 20. yüzyıl Batı müziğiyle ilgili gelişmelerle zekice bir araya getirdi.

Garayev Moskova’da vefat etti.

Gara Garayev, Azerbaycan müzik kültüründe çok büyük iz bırakmış bir şahsiyettir. Besteci, yaratıcı çalışmaları için üç senfoni, 20’den fazla senfonik eser, 50’den fazla oda eseri, piyano için 24 prelüd döngüsü, iki operalar, iki bale. Ayrıca Bakü, Moskova ve Leningrad’da (şimdiki St. Petersburg) filmler ve çok sayıda tiyatro gösterisi için müzikler besteledi. Bu eserlerin arasında “Yedi Güzeller” ve “Gök gürültüsü Yolu” baleleri, “Leyli ve Mecnun” senfonik eseri ve çok daha fazlası yer almaktadır.

Gara Garayev’in Dmitry Shostakovich’in en sevdiği öğrencilerinden biridir. Bugün seçkin bestecinin yaratıcı mirası, genç nesil için harika bir okuldur. Gara Garayev yenilikçi bir bestecidir.

Gara Garayev’in batı bestecilik okuluna oryantal cazibeyi getirdi, müziği harika orkestral renkler açısından zengindir, modern kompozisyon tekniğinin yeni yollarını açmıştır. Doğu ve Batı müzik geleneklerini sentezleyen eserleri esasen tüm türleri kapsamaktadır.

 

FUNERAL ODE

Bir senfoni orkestrası için Cenaze Ode’si 1968’de bestelendi.

Şehit olmuş kahramanlara ve bir kadının kederinin ifadesine adanmıştır, dolayısıyla parça ıstırap, acı ve sıkıntı mesajını iletir.

Müziği ciddi ve istikrarlı bir akışı sürdürüyor; ara sıra meleklerin seslerini yansıtan canlandırıcı molalarla bir geçit törenini andırıyor.

Besteci, sahil parkındaki Bakü komiserlerine anıt için “yas yürüyüşü” adlı bu eseri yazmıştır.

Türkmenistan’da vurulan 26 kişinin cesetleri 1920 yılında bu parka gömüldü. Sovyet döneminde bu melodi, adı da 26’ların anısıya da Requiem olan parktan geliyordu.

Zaman değişti, kahramanlar değişti, ama ölümsüz müzik yaşıyor …

Taşar Erkol